Meltem Kurtsan İle Çok Keyifli Bir Kahve Sohbeti


http://www.kure.tv/kultur/84-kahve-molasi/kahve-molasi-meltem-kurtsan/58-Bolum/89754/

Sevgili Meltem ile bir araya gelsek, bu kadar güzel bir sohbet etme şansımız olmazdı, çünkü iş, dünya yoğunluğu içinde vakitler o kadar kısıtlı ki, oradan oraya atlayan sohbetler de, hep sormak bilmek istediklerimizi değil, de o andaki akla ilk gelenler konuşuluyor.Halbuki benim Meltem’le ilgili yazmak, anlatmak isteyeceklerim onun kendi sesinden, ofisinde çok keyifli bir sohbetle gerçekleşiyor.Vaktiniz olduğunda sizde benim gibi çok keyifle ve ilgiyle seyredeceğinizi biliyorum.Yanınıza da kahvenizi almayı unutmayın.

Meltem Kagider’in de benim de ilk başkanım. Onunla çok güzel, çok motivasyonu yüksek, duygulu, heyacanlı, günlerimiz, çalışmalarımız oldu. Her yeni kuruluşun heyacanı ne kadar çok yüksek ve farklıysa, o heyacanı ve farklılığı da bir arada sevgiyle, kucaklamak, her fikri, katkıyı da, anlayışla değerlendirip çoğaltarak, devam ettirmek, çok önemli.Bu çok önemli devrede, sevgili Kurtsan hepimize çok sıcak ve anaç yaklaştı. İlk zamanlarda, genelde birbirimize yakın yaşlarda bir grup olmamıza rağmen onun sevgisinde hep çok tatlı bir kollama, kucaklama duygusu, hepimizi birarada olmak ve güçlü büyümek için çok iyi yönlendirdi. Bir bayrak yarışı olan Kagider yönetiminde, iki dönem kurucu başkan ve başkanlık döneminde, ileriki dönemlerde  yine çok iyi başarılı güçlü ekiplerle  Kagider’in devam edeceğini, şimdiden buna hazırlanmayı hep gösteren anlatan oldu.

Meltem Kurtsan hep çok çalışkan, çok disiplinli ve programlı. Her zaman ona çok yakışan mütevaziliği ile, özgüvenli duruşunu ve sıcaklığını bize çok güzel yansıttı.Kagider’in 37 girişimci kadınla 2002 de kuruluşunun, kuruluşundan önce bir sene biraya gelip, nasıl, nerede, ne zaman için hazırlıklar yapan bu grubun çok güzel öyküsünü Kagider Tarihçesi olarak ayrıca anlatmak istiyorum.Bu gün sevgili Meltem’in doğaya aşkı, doğa ve doğallık için çalışmaları, iyi bir evlat, anne, dost, girişimci kadın olarak başarısının temel sırlarını ve gençlere tavsiyelerini, kendi anlatımlarından yazmaya, ve kendi röportajlarıyla aktarmaya  çalıştım. Aile şirketi Kurtsan Holding, baba Niyazi Kurtsan ile başlıyor.Bu öykü çok güzel bir kitap da “Bir Otacı”nın Öyküsü” adı altında Niyazi Bey’in anlatımları ile yazıldı. Hatta devamı da olacakmış.Ben çok severek, ilgi ve merakla okudum. Devamını da bekliyorum.

Çok çalışkan ve idealist baba Gümülcine göçmeni. Küçük yaşlarda Türkiye’ye göç ediyorlar.Zorluklar yaşıyorlar. Baba önce tıp fakültesini kazanmışken, sonra rahatsızlığı yüzünden gidemiyor, ikinci sene de tesadüfen eczacılığı kazanarak devam ediyor ve mezun oluyor. Çok yaratıcı, çalışkan ve girişimci özellikleri olan Niyazi Bey eczane ile yetinmeyip labaratuar kurup doğal ilaçlar konusunda ilk günlerden çalışmaya başlıyor. Sonra evlendikleri zaman daha lisede olan eşi de üniversite okumak isteyince onu da eczacılığı seçmeye yönlendiriyor. Çocuklar evde hep çalışan, okuyan anne baba modeli ile onlarda hep okuyan ve anne babaya işlerinde yardım eden oluyorlar. Meltem hanım da babası gibi, herzaman öğrenmeye okumaya çok meraklı. Eczacılık Fakültesinden mezun olup çalışma hayatına başladıktan  10 yıl sonra, Harward’a gidip işletme mastırı da yapıyor.Şiketin büyüyüp holdigleşmesinde de çok katkıları oluyor. Yine hep doğa dostu ve bilgiye, bilime çok meraklı Meltem Kurtsan geçtiğimiz yıllarda Eczacılık Fakültesinde yeni kurulan Fito Terapi  bölümü için tekrar klasik test  imtihanlarına girip başarılı olup bir ikinci yüksek lisans yaptı. Sevgili Meltem’in her anı bilimle, yeni şeyler öğrenmekle, sporla, yogayla, sosyal çalışmalarla  çok dolu. Bunları buradaki satırlara sığdırmak mümkün değil. Bence Meltem için de, çok güzel bir kitap yazılmalı. Son görüştüğümüzde Bodrum daki arsasına sakız ağacı ekmek için uğraşıyordu.Bu çok değerli arkadaşımızı, başkanımızı, sizlere anlatmaya çalışırken , çok keyif aldım, onunla anılarımızı tazeledim, onun enerjisini , bilgiye, doğaya saygısını bende kendime yeniden aşıladım.Hayatındaki bol ödüller, çocukluğunda aldığı, ciddi bale eğitimi, her zaman sporun çeşitli dallarında çalışmaları, doğaya verdiği değer, bilgi küpünü hep doldurma iştahı, isteği, Meltem Kurtsan için söylenecek anlatacak çok şey var.Ben araştırırken içinden çıkamadım. Kitap yazılmalı diyorum, ısrarla.  İnşallah sizler de okuyacak, dinleyecek vakit bulursunuz, sevgiler.

Gençlere yararlı olmak için yapılmış çok güzel başka bir sohbeti de aşağıya ekledim.

Başarının Sırrı MELTEM KURTSAN                                                                                     Meltem Kurtsan (MK)Bülent Şenver (BŞ) 14.02.2010

BŞ: Değerli Gençler, “Başarının Sırrı” programına hoşgeldiniz. Başarının sırrını konuşmak üzere bugün bir misafirimiz var. Misafirimiz Sayın Meltem Kurtsan. Hoşgeldiniz.

MK: Hoşbulduk.

BŞ: Meltem hanım, hem Kurtsan İlaç’ın Yönetim  Kurulu Başkanı, Hem  Kurtsan Medikal, Otacı A.Ş. ‘nin Yönetim Kurulu Üyesi ve bu şirketlerin ortağı. Meltem Hanım biliyorsunuz  ben “Kulağınıza Küpe Olsun “isimli bir kitap hazırladım. Bu kitapta 152 adet işadamımızın başarı sırları var. Biz de bugün sizinle istiyoruz ki başarının sırlarını sohbet şeklinde gençlerimize aktaralım.

Sizce başarı nedir?
 
MK: Önce teşekkür ederim beni konuk ettiğiniz için programınıza ve kitabınıza. Gerçekten başarının tanımı çok değişik olabilir. İnsan başarıya ulaştığı zaman ya da çok başarılı görüldüğü zaman , kendini başarılı hissetmiyor olabilir. Genel olarak şöyle diyebilirim ki koyduğu hedefe, istediği noktaya ulaştığında insan kendini başarılı adledebilir diye düşünüyorum.

BŞ: O zaman konulan  hedefe ulaşmak bir başarıdır.

MK: Evet ama bu başarınında sürekli olabilmesi için , koyulan hedefin ileriye gitmesi lazım. Siz koyduğunuz hedefe ulaştığınız anda , belki  başka bir hedef daha koymuş oluyorsunuz. Ona ulaşmak için çabalarken başarınızın tadını pek çıkartamıyor olabilirsiniz.

BŞ: Siz hayata “Ben başarılıyım” dediğiniz oldu mu?

MK: Oldu. Bunun çok tescillendiği zamanlar oldu. Okul birincisi olduğum zaman, liseyi birincilikle bitirmiştim. Gerçekten şaşırmıştım, ben normal görevimi yaptığımı düşünmüştüm. Ayrı bir çaba harcadığımı düşünmemiştim ama bu yaptığım çabanın sonucunda en azından aynı okulda okuyan diğer arkadaşlarımın arasından sıyrılıp birinci olduğumu öğrendiğim zaman bunun bir başarı olduğunu düşünmüştüm. Ben farkında değildim, üniversiteye başlamıştık ve o geride kalmıştı. Yeni bir hedef vardı, üniversiteye girmek, üniversiteyi bitirmek, master yapmak.

BŞ: İş hayatında o hissi hiç duydunuz mu? Ne oldu da iş hayatında “Bak ben başarılı oldum” dediniz?

MK: İş hayatında da birçok ödül alıyorsunuz. Bunun lise hayatınızdaki gibi belirgin bir not ortalaması yok tabiki . Diğer insanların değerlendirmesi ile bu noktalara geliyorsunuz.
Ödüller aldığım zaman kendimi bir miktar başarılı hissettim. 10 yıl çalışma hayatından sonra Harvard Business School’da özel bir program almıştım üç sene süren. Bu bir başarı değildi. Oraya gitmek  çok zorladı beni “Ben ezcacılık  dersleri aldım , işletme derslerini kıvırabilecek miyim? O seviyede verilen finans derslerini biliyor muyum? Diye birçok endişe ile gitmiştim oraya. Oraya gidince ancak başka insanlarla birarada olunca kendinizi kıyaslama imkanınız oluyor. Sanırım orada da sıyrılabildim ki sınıf arkadaşlarımdan beni Davos’da World Economic Forum’da beni geleceğin ekonomik lideri olarak önerdiler. Bu geldiği zamanda şaşırmıştım, acaba benden ne bekleniyor? Global lider olmak önemli bir unvan. Sorumluluk, her ödülün birde sorumluluk boyutu var.

Yine orada bu tip ünvanlar veya ödüller verildikçe size birazcık hissediyorsunuz başarılı olduğunuzu yoksa, onun dışında siz kendi normal görevinizi yapmaya, potansiyelinizi gerçekleştirmek üzere çalışmaya devam ediyorsunuz aslında. Ama bunu yaparkende ödüller  de geliyorsa en azından doğru yoldayım diyorsunuz.

BŞ: Değerli gençler, şuanda biz Sayın Meltem Kurtsan ile birlikteyiz. Kendisi Otacı Anonim Şirketi, Kurtsan İlaç, Kurtsan Medikal ortaklarından ve çok önemlisi Davos’da  Global Lider olarak ilane dilmiş. Onun sorumluluğunu şuan sırtında taşıyor. Ben şimdi Meltem Kurtsan Hanım’a soru yağmuru gibi sorular soracağım, cevaplamasını istiyorum. Hazırmısınız.

Başarılı bir iş kadını olmak isteyen genç kızlarımıza üç tavsiye verir misiniz?

MK: Bir tanesi kesinlikle bir hedef koymaları gerekiyor kendilerine, bir vizyonlarının olması. İnsan kendi kapasitesini aşağı yukarı herkes biliyordur ve bizim kültürümüzde takdir edilen şey hep kendinizi olduğunuzdan daha az göstermek, az olmak. Dolayısıyla kendi değerimizi bilmemek gibi bir özelliği var bizim kültürümüzün. Bunun artılarıda var ama eksilerinde de kendi hedefimizi belirlerken ulaşabileceğimiz noktanın biraz daha altında hedef koyma ihtimalimiz olabilir.

Birinci tavsiyem; kendilerini hafife almasınlar. Kendilerine ulaşabilecekleri  güzel ve yüksek bir hedef koysunlar.

O hedeften sonra yapmaları gereken şey biraz zor. Kısa yoldan başarı yok. Her başarının arkasında ben ona inanıyorum ki çok uzun bir emek , alın teri, çok çalışmak, çok okumak, arkadaşlarınız eğlenirken sizin hedefiniz doğrultusunda eğlenceyi kesip  belki onun yerine çalışmak, okumak, fedakarlık etmek var.

Kısa yoldan baaşrı yok. Bugünlerde onları görüyoruz ama onlarında sonlarını görüyoruz. Kısa yoldan gelen başarı çabuk gidiyor diye düşünüyorum. Dolayısıyla hedef koyduktan sonra çok çalışmak var.

Birde vazgeçmemek var, sebat. Hırs değil azim diyorum ben ona. Hırsda biraz yıkıcılık var, etrafa zarar vermek var.

BŞ: İş hayatında karşılaştığınız iki önemli zorluğu bizimle paylaşır mısınız.

MK: Çok ilginç bir şey söylemek istiyorum. En önemli zorluk yine kendim, insanın kendisi. Çünkü gerçekten bir toplum içerisinde yaşıyoruz. Toplumun bize verdiği birtakım kalıplar var. Bu kalıpları her  zaman açabilmek , zorlamak kolay değil. Birtakım görevlerimiz var. Bir kere bir kadın olarak babamızın kzı çocuğu ve çocuklarımızın annesi  olma görevi var. Bu insanı zaman zaman çok bocalatırıyor. Kendi kendini insan engelliyor, yapabileceği bir işe girmiyor, başvurabileceği bir konuma başvurmuyor. Dolayısıyla en büyük engel yine kendimiziz. Bu çok ilginç bir nokta bu aslında ama ben buna inanıyorum. Ben birçok olayda başarı demeyeyim ama kendimi zorlandığım noktalarda çok zorlandığımı hissediyorum. İnsa zaman zaman kurdeşen  döktüğ bile oluyor. Bn bunu yapabilecek miyim diye düşündüğü oluyor. Birazcık gayret ile iç motivasyon çok önemli.

İkincisi ise  kendi karşılaştığım zorluk tabii iki tane çocuğum var, onları yetiştiriken o dengeyi sağlamak çok zor. Hem onlara vakit ayırmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi, hem işinize geliyorsunuz. Orada bir çelişki yaşanıyor. Acaba yeterli vakti ayırabiliyor muyum çocuklarıma diye. Çocuklarınızı bırakıp işe gelmek sizi çok zorluyor. Acaba hata yapıyormuyum? İleride çocuklarımı iyi yetiştiremezmiyim diye. Sanıyorum o noktada beni biraz zorlamıştı.

BŞ: Bir şirket ile iş yapmaya başlamadan önce o şirkette hangi özellikleri incelersiniz? Bir şirket ile ilk defa iş yapacaksınız, çok güzel size para kazandıracak, hemen “Hadi çocuklar bu şirketle iş yapalım” dermisiniz yoksa o şirketile ilgili birşeyler araştırır mısınız?

MK: Tabiki o şirketin geçmişi ve şöhreti ile ilgili , köklü olup olmadığı ile ilgili bir araştırma yapmakta fayda var. Yeni kurulmuş fırsatçı bir şirket mi, yoksa senelerce çalışan , dürüst ve yoğun bir şirket mi? Araştırma yapmak şart. Hele finansal bir boyutuda olacaksa bu şirketin bankalardan ve hukuksal bir boyutta araştırmasını yapmak lazım. Dava edilmiş mi? Hukukla bir problemi olmuş mu? Sahiplerinin böyle bir  şahibeli durumu varmı  diye araştırma yapmak lazım.   Zaten bizde full time çalışan bir hukuk ekibi var. Dolayısıyla bunlar otomatikman yapılıyor.

Ama onun dışında ben şuna inanıyorum ki kimyanın uyuşması çok önemli. Şirket bakıyorsunuz sonuçta dönüp baktığınızda çalıştığınız, iş yaptığınız şirketler sizin gibi değerlere sahip olan şirketler oluyor. Tamamen değerli farklı bir şirket ile çalışamıyor olduğunuzu farkediyorsunuz. Çünkü işleri yapan o şirketin başındaki kişiler. Birlikte zaman ahrcıyorsunuz. Anlaşabilir, aynı dili konuşuyor olmak çok önemli oluyor bu noktada. Sanıyorum buda sonradan gelişen bir durum.

BŞ: Şirketinize bir genel müdür alırken  alacağınız genel müdürde hangi özelliklerin muhakkak bulunmasını istersiniz?

MK: Biz şirketimize genel müdür  almayız, çünkü genel müdürü kendimiz yetiştiriiz. Her şirketin farklı bir kültürü olduğunu düşünüyorum. Başka bir kültürde yetişmiş bir ağacı gelip de burada ektiğiniz zaman o farklı bir ağaç olur yada tutmama ihtimali var. Bir fidan olarak  yetiştirdiğiniz hatta tohumdan yetiştirebiliyorsanız o çok daha değerli. Ektiğiniz zaman onu büyütüp, olgunlaştığını görüp, kıvamına geldiği anda, bu görevi ona devetmek çok daha doğru olur diye düşünüyoruz.

BŞ: O genel müdürdeki üç özellik ne?

MK: Çalışkan olması, dürüst olması ve sizin kültürünüzü yansıtıyor olması.

Sizin mesajlarınızı, sizin firmanızı, sizin birikiminizi en iyi şekilde yansıtıyor olması . Disiplinli ve çalışkan olması.

BŞ: Bir bayan yönetici ile bir erkek yönetici arasında sizin gözlemlediğiniz en bariz üç farkı söyler misiniz?

MK: Hem gözlemlediklerimi söyleyebilirirm hemde bu konuda biliyorsunuz bir derneğimiz var “Kadın Girişimciler Deneği”  orada çok çalışma yapıyoruz, oradan verilerde var aklımda.

BŞ: Kadın Girişimcler Derneği demek bu tip çalışmalarda yapıyor.

MK:Tabii. Konu gündemimiz olduğu için, çeşitli  konularda bizden araştırmalar istiyorlar. Bunları çeşitli  kaynaklardan araştırıyoruz. Bilimsel sonuçları toparlıyoruz.

BŞ: Siz Kadın Girişimciler Derneği’nin Yönetim Kurulu başkanısınız.

 MK: Evet. . Bir kere kadınlar ve erkekler arasında doğal farktan dolayı kadınlar çok daha  yavaş yaklaşımı sorunlara , çok daha  detaylı görüp, konuyu birçok boyutu ile görüp daha uzlaşmacı bir şekilde hallettiğini  görüyoruz. Erkeklerde ise daha fevri ve hedefe odaklı ama kararlarını verme şekilleri daha farklı oluyor.

Zaten kadınlar servis söktörlerinde çoğunlukla çalışıyorlar ve  başarılı oluyorlar.

BŞ: Üretimden çok serviş işleri

MK: Üretimde olabilir ama biliyorsunuz ki dünyada artık servis ağırlıklı her ne iş yaparsanız yapın, müşteri ile ilişkinin birebir gündeme geldiği noktadayız.  Dolayısyla servis her şirketin ne olursanız olun ana bölümlerinden  biri .oluyor. Dolayısıyla burada kadınların önemi artıyor ve artacak diye düşünüyorum.

İkincisi rekabet etme şekilleri farklı kadınların ve erkeklerin. Bu da yine çocukluktan gelen, yetiştirmeden gelen birtakım farklılıklar var. Kadınların rekabeti daha yıkıcı olmuyor diyelim, daha seviyeli. Fakat daha açık  ve net olmuyor daha gizli. Erkeklerin rekabeti ise yıkıc  ve daha öldürücü noktalara ulaşabiliyor.

Onun dışındaki farklılıklar kişisel farklılıklardan geliyor. Her yönetici birbirinden  farklıdır ondanda kişilik ve şahsiyet özellikleri öne çıkar diyorum.

BŞ: Size karşı yapılan hangi üç davranışı muhakkak cezalandırmak istersiniz?

MK: Cezalandırmak kelimesi çok boyutu içeriyor. Ben hiçbir zaman cezalandırmak yetkimizin olduğunu düşünmüyorum. Eğer mesafe koymayı bir ceza olarak alıyorsak , sizi kasten yanıltmak çok önemli bir mesafe koyma sebebi. Yalan söylemenin bir çeşidi bu iş hayatında özellikle. İyi çalışmadan, iyi hazırlanmadan yine size fikir veripte yanıltmak , sanki biliyormuş ve çalışmış gibi sunmakta çok önemli.

Kabul edilemez tarzda rekabet etmek , tartıştığınız konuyla değilde farklı bir boyuta getirerek, olayı  çekerek o konuda sizinle rekabete girmek çok karşılaştığımız ve hoş olmayan bir davranış şekli.

Disiplinsizlik davranmak ve kaba kuvvete başvurmak.

BŞ: Evlenmek için eşini seçen bir genç kızımıza ileride mutlu bir yaşam sürdürebilmesi  için eş seçerken muhakkak dikkat etmesi için üç şey söyler misiniz.?

MK: Bu kızımızın iş hayatında aktif olacağını varsayıyoruz değil mi?

BŞ: İstiyoruz ki lider olsun, sizin gibi Davos’da Global Lider ilan edilsin

MK: Bu noktada eğer böyle bir hedefi varsa bu hedefleri destekleyecek bir eş olması çok önemli. Çünkü bu grçekten meşakatli ve uzun bir yol. Birtakım fedakarlıklar istiyor, aile içindeki belki ev düzeninde bir takım paylaşmalar gerektiriyor. Çocuk bakımında paylaştırmalar gerekiyor. Dolayısıyla bir eşin bunu kabul ediyor olması lazım.

Bir sır vermek istiyorum, burada en önemli şey, eşin yetiştiği aile ortamı. Eğer seçeceği eşin anneside bir çalışan kadınsa burada otomatikman  çok fazla sorun hallolmuş oluyor. Çünkü o erkek çocuk çalışan bir anne ile büyüdüğü için bunu yadırgamayacaktır ve bunu doğal olarak kabul edecektir diye düşünüyorum. Mümkünse çalışan bir annenin çocuğu olmasında fayda var.

BŞ: Bu verdiğiniz öğütte diyorsunuz ki; eşe değilde eşin ailesinede biraz bakmak lazım.

MK: Eşe de bakmak lazım ama ailesi çok önemli. Anne çok önemli özellikle. Çocuğu yetiştiren anne. Sırf Türkiye’de değilde toplumlarda anneler oğullarına fazla düşkün oluyorlar biliyorsunuz.

BŞ: İyimi kötümü bu.

MK: Bence gereğinden fazla kötü. Çünkü bence anneler eğer kendi potansiyellerini gerçekleştiremedilerse, kendi hayatlarında bir başarıları yoksa, bir  meslekleri yoksa, enerjilerini   harcayacakları bir uğraşları yoksa bütün bu ilgi oğula dönüyor.  Böyle olduğu zaman sorunlar çıkabiliyor.

Herşeyi başarmış, kendi ayakları üzerinde durabilen bir anne,  oğlunun başarısıyla sadece oğlunun başarısı olduğu için mutlu oluyor. Diğer çeşit anneler kendileri  sahip çıkıyorlar ve her noktada müdahaleci ve kontrolcu oluyorlar.  Sağlıklı olmuyor maalesef.

BŞ: İleride başbakan olmak isteyen bir genç kızımıza başbakan olduğunda Türkiye’de hangi üç şeyi değiştirmesini istersiniz?

MK: Herşey birbirine bağlı aslında ama bizim yönümüzün batıya bakıyor olması  çağdaş , modern gelir dağılımının eşit , eşite yakın olduğu insanlarının sağlık seviyelerinin  ve yaşam kalitelerinin yüksek olduğu bir ülke hayal ediyoruz hepimiz.

Eğitim sistemi çok önemli. Burada kadınların eğitimine çok önem verilmesi gerekir. Özellikle onların teşvik edilmesi lazım. Bu ispatlanan bir şey ki kadınların eğitimi toplumun eğitim seviyesini , bebeklerin sağlığından tutun, ailenin sağlığı ve başarısı kadar çok katma değeri fazla olan bir geri dönüşüm sağlıyor erkeklerin eğitiminden. Dolayısıyla oradan başlamakta fayda var herhalde.

Bunun bir boyutuda çağdaş eğitim, elektronik ortamın kullanılması, bilgisayarların arttırılması gibi şeylere dayanıyor bunun ucu.

BŞ: Hep doktorlarımız bize diyor ki spor yapın, sağlığınıza dikkat edin, bizde tamam diyoruz ama sağlık konusunda da birçok şeyi yapamıyoruz. Sağlıklı bir genç kız yetişsin istiyorsak o gence siz sanki doktormuş gibi sağlığı ile ilgili bazı şeyler tavsiye etseniz.

MK: Kötü alışkanlıklar edinmesin. Sigara gibi, alkol alımı gibi. Birmiktar alabilir ama aşırıya kaçmadan  her türlü besinden eşit, dengeli  beslenmeye önem vermesi lazım.  Fiziksel aktivite çok önemli. Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur. Sevdiği bir sporu yapabilir. Genç olduğu için çok alternatif var tabii. Hatta takım sporları çok yararlı. İşbirliğini geliştirme ve ekip olma duygusunu geliştirmek için voleybol, basketbol, okul takımlarında olmak, spor yapılan dönemde vücudun  enerjisinide rahatlattığı için , beyinide rahatatığı için diğer aktivitelere daha konsantre ve yoğun şekidle uğraşmaya vakit  ve enerji kalacaktır diye düşünüyorum.

BŞ: “Rejim yapıyorum, rejim yapıyorum” diyorlar ve sağlıksız beslenebiliyorlar değil mi?

MK: Bunun için yine eğitim lazım. Okumak, bilinçli olmak lazım. Gençlikte bu gibi şeyler insana şaka gibi geliyor, ne yerse yesin kilo almıyor, gece uykusuzda geçirse ertesi günü etkilenmiyor ve sağlık elden gitmezmiş gibi geliyor. Ama bunun bir hazine olduğunu düşünüp , iyi kollamak gerekiyor. Ne kadar iyi kollarsanız yaşam sürenizi uzatma şansınız var.

BŞ: Siz Otacı diyet ürünleri çıkardınız. Bunun nedeni böyle bir şey mi? İnsanlar daha sağlıklı gıda alsınlar diye mi?

MK: Kesinlikle. Biz Otacı’da şunu savunuyoruz; hasta olduktan sonra tedavi etmekten ziyade, hasta olmamak için nasıl beslenmeliyizi baktık çünkü “Besinlerimiz ilaçlarımızdır” .  Aslında doğru ve dengeli  beslenerek , kendi vücut tipimize uygun  beslenmeyi bularak birçok hastalıktan korunma şansımız var. Otacı’da burada lif konusunu gündeme getirdi. Çünkü sağlıklı sindirim sistemi için günde belli bir miktarda lif alımı gerekiyor. Aşağı yukarı 12 gram kadar. Bunu köy yaşamında insanlar alıyorlarda , rafine gıdalarla beslendiğimiz, az sebze yediğimiz bu zamanlarda bu lifi almak mümkün olmuyor. Onun için biz tamamen doğal bir günlük lif ihtiyacını karşılayan poşetlerde veya çeşitli formlarda “Otacı Diyet Life” ürünlerini geliştirdik. Çünkü iyi bir sindirim sistemi çalışmadığı zaman  birçok toksit madde birikiyor ve  kolon kanserlerine varan hastalıklar oluşuyor. Bunu engellemek için bu yönde bilinçlendirme, çalışma, ve ürün çıkartmaya devam ediyoruz.

BŞ: Söylediğiniz söz çok güzel. İlaç diyoruz biz hep ama besini bir ilaç gibi görmüyoruz. Aslında besinlerimiz ilaçlarımızdır.

MK: Vitamin yutmak var, birde bunu bütün doğadan dengeli beslenerek bademinden çeşitli sebze ve meyva alarak almak var. Hele bizim ülkemizde. Çok şanslıyız bu konuda. Çeşit çeşit meyva bulmak mümkün, sebze bulmak mümkün.

BŞ: İş hayatınızda sizin en sık  karşılaştığınız etik olmayan üç davranış nedir? Bize söyleyebilir  misiniz?

MK: Bir kere anlaşmalara sadık kalmamak. Biz onun için yazılı anlaşmaya önem veriyoruz. Sözlü anlaşmalara uyulmuyor, herkes kendi istediğ gibi anlıyor. Yazılı anlaşma yapmak çok daha iyi oluyor. Pek uymayacaksa o yazılı anlaşmaya imza atılmıyor. Atıpda uymayanlar da oluyor. .

Birde bizim Medikal işinde ihaleler işinde çalışıyoruz. Flaster ve yara bandı üretimimiz var. Orada biraz zorluk çekiyorduk bir zamanlar şimdi biraz daha iyi . İhalelerde fiyat ve kaliteye bakılmıyor her zaman. Çeşitli  ilişkiler ve olaylar dönüyor anlayamıyoruz biz bunları. Bu bizi çok rahatsız ediyor.

Zamanında ödeme yapmamak . Bakıyorsunuz çok büyük şirketler bile belli  bir  anlaşma ile  imzaları atarak ürünlerinizi veriyorsunuz,  fakat büyüklük gücünü kullanarak  ödemeyi geçiktiriyor. Bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, ona göre sizde  çalışanlarınıza belli  firmalara ödeme yapacaksınız bakıyorsunuz çok büyük bir firma ona restte çekemezsiniz. Çekerseniz belki müşteri portföyünüzün yüzde 40’ı gidecek. O nedenle bekliyorsunuz. Bunlar  bizi üzüyor. Bu çok başımıza geldi. Siz gidiyorsunuz bankadan kredi çekiyorsunuz, faizini ödüyorsunuz, siz kendi personelinizi aç bırakamıyorsunuz tabiki. Ödemelerinizi yapıyorsunuz. Bunlarda biraz üzüyor bizi.

BŞ:  Ben bu konuda son soru olaral şunu soracağım; çocuklarınızda muhakak bulunmasını istediğiniz üç insanı değer ne olmalı?

MK: Çok standart olacak ama söyleyelim bir anne olarak dürüst olması, çalışkan olması, doğaya insanlığa  saygılı zarar vermeyen  fertler  olsunlar. Zarar vermemek bile çok önemli bir vasıf günümüzde. Faydalı olmayı bıraktık. Çünkü insanlar günümüzde zarar veriyor doğaya, topluma, çevreye maalesef. Topluma yararlı fert  olsunlar.

BŞ: Sizin sivil toplum örgütü şapkanızla genç girişimci kadınlarımızın biraraya gelerek oluşturduğu derneğin Yönetim Kurulu başkanısınız. O şapkanızla genç kızlarımıza son söz olarak ne söylemek istersiniz?

MK: Burada iş hayatına atılacak olan veya toplum hayatına atılacak olan , siyasi hayata atılacak kadınlar olabilir ki  oda çok makbul ve çok gerekli . Parlementoda bugün yüzde 4 oranında kadın var. Çok yetersiz gerçekten. Yönetici konumunda çalışmak isteyen genç kızlarımız olabilir. Birde esas işin bence çok önemli noktası kendi işini kurmak. Çünkü kendi kendinizin işini kurduğunuz zaman, kendi kendinizin patronu olduğunuz zaman bir sermayeye hükmediyorsunuz. Bu çok önemli bir şey. Kadınlarda  şuanda  dünya çapında var olan bütün mal , mülkün sadece yüzde 10’u kadında. Halbuki nüfusun yüzde 50’si kadınlar. Ne kadar malınız, mülkünüz paranız varsa o kadar sözünüz geçiyor. Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada böyle. Bence birikim yapıp zihinsel birikim, iş fikirleri oluşturup, ondan sonra iş hayatına girip kendi işini kurmak çok önemli. Onun için bekliyoruz. Bu konuda desteklemeye, projelere yönlendirmelere  hazırız. KADIGER Derneğimizin ismi.

BŞ: Ben size çok teşekkür ediyorum  hem bir iş kadını olarak başarılı çalışmalar yapıyorsunuz, hem de bir lider olarak  başarılı  çalışmalar yapıyorsunuz, hem de sivil toplum örgütlerinde çok aktifsiniz. Bu konuda Türkiye’ye  faydalı  adımlar atacak  çalışmaları gerçekleştiriyorsunuz. . Bizimle bu güzel sohbeti  yaptığınız için size çok teşekkür ediyorum.

BŞ: Değerli gençler,  her zaman başarılı olmak zorundasınız. Her işte her konuda, her alanda daima kendinize koyduğunuz hefelere ulaşıp, o hedefe ulaştıktan sonrada çıtanızı yükselterek yeni bir hedef  ve başarıya koşmalısınız.

Başarının Sırrı programında bizlerle başarının sırrı’nı paylaşan  Kurtsan İlaç, Yönetim Kurulu Başkanı, Kurtsan Medikal, Otacı A.Ş.’nin  hem Yönetim Kurulu Üyeliği, hem de bu şirketlerin ortaklarından  Sayın Meltem Kurtsan hanım’a teşekkür ediyoruz.

Bir başka başarının sırrı programında birlikte olmak dileğiyle her zaman , her  yerde başarılı olun . Hoşçakalın.

Bir başka başarının sırrı programı ile birlikte olmak dileğiyle . Hoşçakalın.

Meltem Kurtsan ile bir başka güzel röportaj da Şelale Kadak’tan 16.Mart 2008

Girişimci kadınları bir dernek altında birleştiren isim olan Kurtsan İlaçları Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Kurtsan, kadınların ardından şimdi de doğal hayatı korumak ve yaşatmak için çetin bir mücadeleye girişti..
Hep sivil toplum örgütlerinin önemini dile getirir ve Türkiye’de yeteri kadar bu bilincin yerleşemediğinden söz ederiz ya, işte Meltem Kurtsan gibi girişimci ve aynı zamanda dernekçilik ruhuna sahip iş kadınlarının varlığı sanırım herkesi umutlandıracak. Girişimci kadınları örgütleyen isim olan Meltem Kurtsan, yıllar önce TÜSİAD’ta Kadın- Erkek Çalışma Grubu Başkanlığı görevini yürütürken, KAGİDER’in yani Kadın Girişimciler Derneği’nin kurulmasına da öncülük etmiş ve ilk başkanlığını da üstlenmişti. Kurtsan İlaçları’nın ve Otacı Bitkisel Ürünleri’nin kurucusu olan babası Niyazi Kurtsan’ın vefat ettiği 2004 yılında bayrağı devralan Meltem Kurtsan, dernekçilikten de vazgeçmiyor. KAGİDER’de başkanlık görevini devrettikten bir yıl sonra şimdi onu bir başka projenin heyecanını yaşarken buluyoruz. ‘Bodrum’un palmiyelerini biliyor musun? Yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar’ diye anlatmaya başlıyor.KAGİDER’İN KURUCUSU
Kurtsan, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın Türkiye’de yapılanmasının ardından desteğe ihtiyacı olduğunu düşünerek öncelikle şirketi Otacı kanalıyla bir işbirliğinin içine girmiş. Yeni çıkardıkları bitkisel saç bakım ürünlerinin satışından bir bölümünü derneğe gelir olarak aktarmaya başladıklarını anlatan Kurtsan, derneğin başkanı Prof. Dr. Neriman Özhatay tarafından yürütülen Özel Bitki Alanları Projesi’ni anlatırken, Bodrum’un Gölköy’ünün palmiyelerinden söz ediyor: “Benim de üniversiteden hocam olan Özhatay, kendini doğaya adamış birisi. Dernek olarak Türkiye’nin önemli bitki alanlarını tespit etmişler. Ben de baktım bu 122 önemli bitki alanının olduğu yere. Bodrum’daki Gölköy’ün gölünü ve çevresini gördüm. Gölköy’de yetişen bir palmiye çeşidi olan hurma var. Eminim yazın Bodrum’da Havana Beach Club’a gidenleriniz olmuştur. İşte oranın 100 metre ötesinde kendinizi sanki Bora Bora’da hissettiğiniz bir yer olduğunu biliyor muydunuz? Para da istemiyoruz. Önemli olan güç birliği yapmak. Palmiyelerin olduğu gölü biran önce milli parka dönüştürmemiz şart.”

1 thought on “Meltem Kurtsan İle Çok Keyifli Bir Kahve Sohbeti

  1. Geri bildirim: Meltem Kurtsan ve Harika Oryantasyon ………. | yaz-gi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s