Geçen ay arkadaşım sordu, evini, evdeki hayatını, düzenini özlüyor musun? diye…Hayır dedim…Evimi özlerdim, mutlaka; eğer evimde yaşarken yaptığım gibi çocuklarımı, arkadaşlarımı bu dönem gittiğimiz yerlerde; geçici kiraladığımız yeni evlerimize, davet edip buluşamasaydım, onlarla beraber olup keyif yapamasaydım, çok şeyler eksik olurdu, hayatımda…Bunların hiç biri olmadı, her nereye gitsek, önceliğim sevdiklerimi de çağırmak, onlarla da; gittiğim yerleri evlerimi, yaşadığım farklı güzellikleri paylaşmak oldu. Bu da o kadar keyifli ki, yeni yerlerde yeni evlerde, yaşadığım heyecanı onlarla beraber de yaşamak.Onun için henüz evimi özlemedim..
Bu ara uzun süre Bodrum’da yazlık evimiz de olacağız. Bu dönem yazlık da olsa kendi evimizdeyiz. Kırkbir sene önce görür görmez aşık olduğum, yer… Kim ne derse desin, ne kadar bozarlarsa bozsunlar, Bodrum hala çok güzel, çok seviyorum, ve çok severek yaşıyorum. Yapılanlara, özellikle kötü yapılaşmaya çok üzülüyorum… Hiç aklım almıyor, insanlar neden bu kadar ülkelerine, yaşadıkları yerlere; iki kuruş geçici karlar için, telafi edilmez zararlar verirler, anlamak mümkün değil…
Bodrum’ da bu sene ilk defa Nisan ayını yaşadım.. Hem doğanın, hem esnafın, nasıl sezona hazırlandıklarını , adım adım, gün gün izledim.. Hava muhteşemdi, Nisan da denize bile girdim..Sonra Mayıs da İstanbul, işler koşuşturmalar, ama Büyükada’da olmanın güzelliği ve farkıyla geçirilen günler…Hep her şeyin güzel yönlerini yazıyorum. Böyle bir yapım var, ama sanmayın ki her gün, her an böyle.. Ama sizlerle güzel anları, mutlulukları paylaşmayı seviyorum. Şimdi yine Bodrum’dayız.. Sezonu açtık, biz de evimiz de, bahçemiz de olabildiğince hazırlıklarımızı yaptık. Sonra da sırayla misafirlerimizle can dostlarla, çocuklarımızla yaptığımız programları yaşamaya başladık. İşin en güzel tarafı, sevdiğimiz yerde, ve de evimizde onlarla olabilmek…
Haziran başı çok sevdiğim, iki arkadaşım eşleri ile bizdeydi..İstanbul’dan geldiler, üstelik biri Ayvalık, diğeri İzmir’li.. Hem doğası hem yeme içme kültürü çok ünlü, çok gelişmiş, iki cennet ilimizden. Arkadaşlarım da her şeyin en iyisini, en sağlıklısını, en güzelini bilen, çok gezen, tadan, pişiren insanlar, ve de can dostlarımız.. Biz de onları, elimizden geldiğince ağırlamaya çalıştık.. Bodrum , özellikle bizim köyümüzün çevresinde, mutlu olduğumuz, doğası güzel, yöresel lezzetler yapan, yerlerde, bol bol plajda ve Bodrumdaki diğer arkadaşlarla bir araya gelerek geçireceğimiz günler programladık…Akşam üstü uçağı ile geldiler, ilk akşam, yemeğimizi, evde yemeği planlamıştık..
Ben de yöresel lezzetler, aile geleneğimiz tatlar bol bol otlar, tahıllar ve balıklı bir sofra hazırladım… Sağlıklı ve hafif bir yaz akşamı yemeği olsun istedim. Sonunda güzel dostlarımız da rötarsız saatinde bizdeydiler…onlarda bize çok özel sürprizler hazırlamışlar. Bana doğum günü kutlaması yapmayı planlamışlar, hem de muhteşem iki yemek yapıp yanlarında getirmişler…Karidesli kiş ve elmalı armutlu tart…Biri akşam için biri sabah kahvaltıya…İstanbul’dan Bodrum’a kiş ve tart yapılıp gelir mi? Gelirmiş, hiç bozulmadan, kırılmadan kişi biraz ısıtıp hemen sofraya ilave ettik. Nasıl lezzetli, nasıl güzeldi…Sabah da kahvaltının favorisi de, elmalı armutlu tarttı. Az şekerli çok hafif ve çok lezzetli.
Böylesine güzel sürprizlerle başlayan hafta sonu, sonrada Bodrum’un güzellikleri, zaman zaman bize katılan diğer güzel dostlarla çok keyifli geçti…İyi ki geldiler, iyi ki uzun uzun farklı mekanlarda, uzun vakit geçirdik. Beraber evin, tadını çıkardık…
Bu ara kendimize de misafirlerimize de neler pişiriyorsun derseniz. Mutlaka sezonda olan taze otlar ekliyorum. Izgara sebzeler yapıyorum. Tahıl salataları , kinoalı portakallı semizotu, bazen rokalı somon, kuşkonmaz ya da, yabani tilkicik otu kavurma, deniz fasulyesi, pancar ya da kereviz yaprağı, günün balığı ne varsa, fırında, kuru börülce pilakisi ya da üç renkli fasulye pilakisi, haşhaşlı ekmek, közlenmiş biberler…İllaki fesleğenli pembe domatesler. Mutlaka da annemin mirası fava, her zaman başka sunumda, bazen portakalı, bazen greyfutlu… Bu akşam da öyleydi, ot, sebze, salatalar, pilaki, greyfurtlu fava ve de balığın yanına bir de ev de hazırlanmış, uçaklarda itinalı, özenli paketlenip getirilmiş, karidesli kiş çok yakıştı. Hepimizi çok mutlu etti, çok özel hissettirdi.
Bodrum kahvaltıların da da benim olmazsa olmazım, mandalina reçeli… çok hafif az şekerli ve bütün mandalinalı olandan.. Keçi köy peyniri ve loru, şimdide yeni keşfim portakallı keçi peyniri, yeşil biberler, tarla domatesleri, yeşil,siyah zeytinler…salatalık ve olabildiğince nane, maydanoz dereotu, fesleğen, ekmeklerde, glutensizinden mısır ekmeğine, zeytinli cevizli ekmeğe çeşitler, belki bir hafif börek, işte böyle..
Tatlıda ise hep meyvalar, dondurma, veya ikisi beraber, bazen fırınlanmış meyvalar.. Yemek sonrası da bitki çayı, özellikle ada çayı..
Evimde dostlarla bir arada olmaktan çok keyif alıyorum… Çok yenileniyorum, kendimi çok daha mutlu ve iyi hissediyorum…Size de öneririm, kahveye de olsa çaya da olsa…Davet etmek de davet edilmek de çok güzel.. Şimdi aklıma geldi. Bir zamanlar oturduğum evin yan dairesi komşum ile çok farklı yaşlarda ve çok farklı yapılarda olmamıza rağmen çok güzel komşuluk ilişkilerimiz oluşmuştu. Evde yalnız olduğum bir hafta sonu sabahı kapıma bırakılan gazetemi alıp açtığımda içinde bir notla karşılaştım…” Uyanınca arzu edersen kahvaltıya bekliyorum. ” Hiç unutamadığım bir balkon kahvaltısı idi, aklımdan hiç çıkmayacak.. Hepimiz de böyle nice güzel anılar var mutlaka, daha çok olsun, misafirlerimiz hiç eksik olmasın dileklerimle diyorum… Sevgiler…