Çok zarif, çok hassas, arkadaşımı Kagidere ilk geldiği yıllarda tanıdım. Hep çok şık, ona çok yakışan renklerde, birbirini bütünleyen kıyafetleri,aksesuarları ile, incecik fiziği , çok bakımlı hali ile hemen farkedilen arkadaşım, işleri, girişimciliği, azmi başarıları, hayat tarzı ile herkesi şaşırtıyor, büyülüyor. Hepimiz bazen yaptıklarına inanmakta zorluk çekiyoruz. Özellikle hiç denenmemiş işleri,hobbyleri, seçmekten çekinmeyen, aklına koyduğu her şeyi, büyük mücadelelerle, sonuçlandıran , sevgili Miyase, günlük yaşamında da ,işlerinde olduğu gibi, yine hep zoru denemekten çekinmiyor.Onu çekenler, hep çok iddialı işler, çok zor mücadeleler,hayatında sıradan hiç bir şey yok.Okul yıllarında çok başarılı, profesyonel deneyiminde, çalışmalarında çok başarılı. Sonra muhteşem bir girişimcilik öyküsü var, ama hiç biri yetmiyor. Elli yaş sonrası tekrar mutfak aşkı için sıfırdan başlıyor. Otellerde, restorantlarda, çalışarak eğitimini, stajını tamamlıyor, yetmiyor, Amerikaya gidiyor……………
Arkadaşlar, yine müthiş, inanılmaz bir öykü. Belki şimdiye kadar yazdıklarımın en farklısı. Miyase bize, Kagiderli arkadaşlarına hep yazan, bildiğini, yaptığını paylaşan, sürekli bizi sağlıklı yaşam reçeteleri, yemekleri yollayan arkadaşım, hikayesini de o kadar güzel, esprili anatmış ki. Gerçi hikayesi, hayatı zaten şaka gibi, bütün bunların dışında otuzundan sonra spor adına yaptıkları,hayat felsefesini de oluşturuyor, hepsi olağanüstü, gerçek değil gibi. Allahtan resimler, belgeler var. Beraber olduğu, onu çok seven dostları arkadaşları var. Miyase, yeni işi raw food da da hepimizin sevgilisi, sağlıklı beslenme konusunda yol göstericimiz, onu takip etmek, dinlemek, yazdıklarını okumak, kuruttuklarını yemek, hepimiz için büyük zenginlik.
Sayesinde öğreniyoruz, tadıyoruz, onunla heyacanlanıyoruz, merak ediyoruz. Her işini büyük bir aşkla sevgiyle yapıyor.Biz sevenlerine, dostlarına da, bu aşkı sevgiyi yansıtıyor, paylaşıyor. Onunla , yaptıklarınla, farklı serüvenleri, başarıları ile çok gururluyuz, bizi hep şaşırtacak, hep ilgi odağımız, hep çok sevdiğimiz olacak. Sevgili Miyase hep takipçiniz, seninle mutluyuz.
Miyase kendini esprili bir dille çok güzel anlatıyor, “Ben 1970 kuşağı çocuklarındanım, 1980 ler genç kadınlığım, feminizmin yavaş, yavaş ses vermeye başladığı, kadınların yerlerinde kıpırdandıkları, ekonomik özgürlük, sosyal hak diye onu konuşmaya başladıkları dönemler hayata atılışım. Önümde bana örnek olabilecek bir model yoktu, en büyük modelim annemdi, o da evinin kadını, mutfağın efendisiydi. Ben ise mutfağa değil ofislere baş olmak istiyordum, evde değil evin duvarları dışında var olmayı hayal ediyordum. Nerde o zaman girişimcilik, yeni bir iş kurmak delilik. Fikirlerim yegane sermayedarım olan babam tarafından geri çevriliyor ve hadi canım kışın dondurmamı yenir, pide varken kim pizza yesin, herkes kendi çocuğuna kendi bakar, kendi pasaportunun peşinde kendi koşar diyerek püskürtülüyor, hizmet sektörüne ilişkin zihni sihir projelerim hayat bulmuyordu. Kaderime razı gelip, memurluğa ikna oldum, okulu birincilikle bitiren ben birincilikle hava yollarının yer hostesliği kadrosuna katıldım. O senelerde Ankara için iyi işti. üniversite mezunlarına bir hava yolları, bir İş bankası bir de Türk petrollerinde kadro açıktı. 6 yıl Almanya’ ya giden Türk işçilerine bilet sattım, bilet satış işini yeni girenlere öğrettim,satış işinde, en iyilerden biriydim. Bilet satmakla yetinmedim, olanakları zorlayarak Kanada’ya gittim. Dünya Ticaret Merkezinde Türkiye- Kanada arasında ki ticari yapı üzerine çalışma yapıp, döndüm yurduma, ITT Altın rehber teklifi çıktı karşıma. Hiç düşünmeden evet dedim, ben satışı kaynağından, yerinde, satış ve pazarlama dehaları Amerikalılardan öğrendim. Öğrenmek yetmedi çok çalıştım ve sonunda İç Anadolu Tele Satış Bölge Müdürlüğüne yükseldim. Telefonla satışta çok iyiydim, çok çalışkandım.Sonunda İstanbul Sabah Gazetesinden teklif geldi. Aktüel Dergisi Reklam Müdürü oldum. İstanbul’a gelmem , ataerkil bir babayı ikna edebilmem, zor oldu. Ancak bir kez niyet ettimi insan, elinden hiçbir şey kurtulmuyor, ta ki gerçekleşene kadar. İstanbul’da dergi müdürlüğü, gazete, televizyon genel müdürlüğü derken, sürekli ilerledim. Başarı, bazen yalnızlıktır, farklısındır, hızlısındır, aykırısındır ve diğerlerinin arasından sıyrılansındır. Sonunda kendi işimi kurmak istedim. Bir taşra kızı olarak İstanbul’da, ne yaparım diye düşündüm, ve yerel medyada karar kıldım. Ne de olsa Anadolu kan çeker, huy benzerdi, bana yakışanda bir sektörü yoktan var etmekti. Düştüm yollara, herkes şaşırdı, yaptıklarıma inanmadı. 1997 lerde Anadolu da iş için gezen bir kadından, başarı beklemiyorlardı.Ama ben, bir hayalden yola çıkıp yeni bir sektör yarattım. 15 yıl,içinde herbiri ulusal boyutta üç şirket kurdum. 2008 de kuralları anlatmaktan, kendi doğrumdan şaşmaktan, bir de güçlü ortakla savaşmaktan bezdim ve işimi kapattım. Sadece çok çalışmanın yetmediğini, tüccar olmanın, ticaretin sırlarını kapmanın da önemli olduğunu bana kimse söylememişti. Medyayı bırakıp, kendimi mutfağa, annemin kokusunu barındıran sığınağa atmak istedim. Aşçı olacağım dedim, mutfak sihirbazı olacağım, medya da yazdığım destanı hatta daha iyisini sofralarda yazacağım, ikinci kariyerimi mideden kalbe, kalpten akla giden yolda yapacağım dedim. Kararımı verdim, hemen MSA mutfak sanatları akademisine kaydımı yaptırdım. Yaş 50 ve de en büyük öğrenci, üstelik de kadın olmak zordu, yer sil, yağlı ocak temizle, bir de genç beyinlerle sınavda terle, ama azmettim, sabrettim,kurtulmazdı sonunda mezun oldum. 50 yaşından sonra diplomalı aşçı oldum. Diplomayı almak yetmedi, İngiliz City&Guide dan alacağım ikinci diploma için staj yapmam gerekti. Birkaç ay bekledim, ama sonunda çıktığım yolda, koyduğum hedefte bu da varsa olur deyip staj için bana düşen Les Ottaman da 4 ayı tamamladım. Aynı dernekte üye olan otelin sahibinin bile haberi olmadan mutfağında yemek yapıp, bulaşık yıkayıp, servis yaptım, birçok farklı dost kazandım. Ancak ben soslu yemeklerin, ağır etli yemeklerin, şekerli tatlıların şefi olamayacak kadar sağlıklı beslenen biriydim, evet yapıyor ama keyif almıyordum, doğru olanı bulmalıydım. Benim doğrum sağlıklı hafif ve lezzetli beslenmenin sırrındaydı, bu sırda California‘daydı, öyleyse oraya gitmliydim. Yeniden öğrenci olmak, yeni insanlar tanımak, sınıfta hatta okulda tek Türk olmak, kadın girişimci olmak, farklı dünyaları tanımak ve yepyeni ve heyecan verici sağlık bilgileri öğrenmek yorucu ancak süperdi. Dünyanın yeni mutfağı raw food ( canlı ve pişirmeden beslenme) benim yeni dünyam oldu, sadece yeni dünyam olsa iyi aynı zamanda yeni işim oldu. Türkiye nin dünya mutfaklarında geçerli diploması olan ilk raw food gurme şefi ve beslenme uzmanı olarak bilgimi ihtiyacı olanlarla paylaşma sözü verdim ve sevgiyle, aşkla yaptığım sağlıklı ürünlerle sevdiklerimi, ihtiyacı olanları tanıştırmak için çoğuna yabancı gelen, anlaşılmayan tatlarla ve bilgiyle yola çıktım. Cooking Brawo yolun açık olsun)))”
Miyasenin sporla ilgisi ve uğraşları onun hayat felsefesininde de, hayat tecrübelerinde de önemli değişikliklere neden oluyor.Bunları da aşağıda kendi anlatımından aktardım.
“İş yaşamımdan belli, ben meraklı kediyim, merakım sadece işe de değildir, adrenalin olunca bütün planlar değişir. Nedendir bilinmez kendimle yarışım hiç bitmez. En tehlikeli ne varsa yapmak, kendime kendimi ispatlamak peşinde koşar dururum. Önceleri hiç böyle değildim, spor olsun diye parmağımı bile bükmezdim, sonra açıldım birden, 30 yaşından sonra sporcu oldum. Önce kayak tutkum oldu, karlı dağların zirvesindeki özgürlük, tanrıya yakın olmak, doğanın beyaz elbisesi üzerinde dans etmek, inilmeyecek yerden indim demek, büyük bir keyifti, üstelik son derece zevkliydi. Kayak bana özgürlüğün değerini, kendini frenlemeyi, sadece kendini değil etrafını kollamayı öğretti. Sonra tenis sürükledi peşinden, yazın sıcağında, kışın buzları kırarak yıllarca sürdü, ayrılmadım raketimden. Tenis aklımı ve bilgimi doğru kullanmayı, en son oyun oynanıncaya kadar vazgeçmemeyi, kaybettiğinde dahi saygılı olabilmeyi öğretti. Motosiklete gelince, 40 yaşında girdi kanıma, az yer dolaşmadık motorumla, kız gibi baktım ona, gıcır, gıcırdı sattığımda. Motor basınca uçar gider, bilmek gerek gaza nerede basılır, nerede fren yapılıp yavaşlanır. Yavaşlamak kolay değildir, elinin altında küçücük bir harekete bağlıysa hızlanmak, üstelik ustalık ister yavaş motor kullanmak. Hayatı yavaşlatmakta zor, kendini yavaşlatmakta, ben bunu çok geç anladım motor sürerken kavradım. Motora binmek bana profesyonelde olsam, amatör ruhu kaybetmememi, herkes hızlı gidebilmeyi ustalık sayarken aslında düşmeden yavaş gidebilmenin kıymetini gösterdi. Ben gaza basıp giden bir tempoyu severdim, motor sayesinde yavaşlayıp, herkesin önünde olmayı değil herkesle beraber giderek dost olmayı öğrendim. Motora her bindiğimde korktum, korkunun faydası oldu tedbiri elden bırakmadım. Motor ehliyeti alan tek tük kadından biriydim, ancak ben bununda farkında değildim. Dedim ya ben kendimle uğraşan bir tatlı deliydim. Ağrı dağının zirvesine bayrak dikmek, Alaska da buz tırmanışı ile eğlenmek, en tehlikeli sayılan vala kanyonunu geçmeyi denemek, Kaçkarları karda, çığlar düşerken bitirmek bunları yapmak için gerçekten sevmek gerek. Bulduğum her kayaya tırmanma arzusu, doğada olmanın bitmeyen tutkusu, buzda kurulan kamplar, fırtınada kaybolup yol aramalar, deli nehirlerde rafting turları, praglayding paraşüt uçuşları, benim için yaşanılır kıldı hayatı.
Dağlardan denizlere, yelken çekti kendine, atladım tekneye, kucak açtım sevgilere. Ben yelkeni çok sevdim, yelkende farklı bir dünya edindim. Deniz beni sakinleştirdi, rüzgar düşüncelerimiz değiştirdi, dalgalar gülümsemeyi öğretti, güneş yeniden doğabilmeyi. Yelken hayat deneyimi, iş bilgisi, aile sevgisi, dostluk, arkadaşlıkların bir bütünüydü. Yarışlar sert, kıran, kırana, kazanmakta kaybetmekte 1 dakika, hatta bazen 1 saniye, nedir ki denir ama yarışta önemliydi, saniyeler değerini anlamak aldığın her nefesin değerini anlamak gibi, kaybettiğinde asaletini korumak, kazanınca ekibine yaslanmak iste yelkene bakarak hayatı anlamak.”
Bu inanılmaz hikayeyi aşağıda tekrar özetlemek istedim, sevgili Miyase , yaşam aşkın, sevgi dolu yaşamın hep böyle devam etsin.Bizlere de enerjin, yansısın, örnek olsun. Miyase Bülbül, ilk ve orta eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra 1976 yılında Gazi Üniversitesi İşletme Bölümü’nü kazandı. 1980 yılında lisans eğitimini tamamlayan Miyase Bülbül, 1981 yılında Türk hava yolları bilet satış memuru olarak başladığı iş yaşamını 1987 yılında I.T.T. Yellow Pages’ de Tele Marketing Müdürü olarak devam ettirmiş, 1991 yılına kadar I.T.T. Yellow Pages’ de batı Karadeniz, iç Anadolu ve güney Anadolu tele marketing satış müdürü görevlerinde bulunmuştur. 1991 yılında Sabah Medya Grubu’nda Reklam Yöneticisi olarak çalışmaya başlayan Bülbül 1997 yılına kadar Sabah Medya Grubu’nda sabah gazetesi reklam müdürlüğü, ATV televizyonu genel müdürlüğü, Medi Grup genel müdürlüğü gibi çeşitli üst düzey yönetici pozisyonlarında görev aldıktan sonra Türkiye’ de ilk yerel medya ajansı olarak anılan ve bir sektör yaratan YEPAS yerel medya pazarlama şirketini kurarak dokuz yıl boyunca yönetim kurulu başkanlığını üstlenmiştir.


CANIM BENIM..HEP GÜL …
canım arkadaşım sen de sen de hep güll, kahkahalarla gül
sevgiler
Henuz yeni tanisma sansina sahip oldugum halde, oncelikle hanimefendiligi ve artik muptelasi oldugum yiyecekleri ile, simdi ise gercekten inanilmaz hayat hikayesiyle cok takdir ettigim sevgili Miyase Hanim’i tebrik ediyor, hikayesinin bircok insana ornek teskil edecegini umuyorum.-Hande Cilingir
Sevgili Hande,
çok teşekkür ederim. hepeimizin kendine göre ayrı güzel bir hikayesi var. dinlesek kim bilir daha neler çıkar. Sevgili dostumuz Meral sayesinde biraz birbirimize dokunuyor ve gerçek yüzümüzü görüyoruz. senin hikayende müthişti. ayrıca emek vererek ve sevgiyle yaptığım ürünlerimi sevdiğin için de çok mutluyum. benim öyküm onların öyküsü aslında
sevgiler
miyase
Deparda birlikte çalıştığımız sevgili patronum yüüznüzdeki tebessüm hiç solmasın
gülay tarım
Sevgili Miyase Hanım’ı tanımak büyük mutluluk! ışık saçan yüzü, sevgi ve iyilik dolu gözleri, bakışları ve yaşam tutkusu için tebrik ediyorum..
Canım,
sağol çok teşekkürler ne güzel yazmışsın ben öylemiyim gerçekten:)))
yeni tanıdığım ancak çok eski bir dostuma benzeterek hemen içimin ısındığı bir arkadaşım olduğun için çok mutluyum. daha birlikte yazacak çok öykülerimiz var biliyorsun:)))
sevgiyle kal
miyase
Sevgili Miyase ile yillara dayanan dostlugumuz var…oncelikle sportmen bir kisilik bu yuzden basarmaya odakli,enerjik ,caliskan ve neseli….cok guzel bir yazi olmus .bayildim ,yazgi tum bu hikayelerle harika bir kadin oykuleri olusturdu…Ne mutlu ki bana bu iki harika kadin iyi dostlarim…Miyasecim yeni yolculukta basarilar diliyorum …
Tatlı Aydan, güzel Aydan, Duygulu, sanatkar Aydan, en eski arkadaşım
Sen duygularını, bizim duygularımızla paylaşmayı, bizide alıp başka bir yerlere uçurmayı öyle güzel, öyle sade ve mütevazi yapıyorsun ki, senin gibi her olaya farklı bir pencereden bakmayı bilen, sanatçı kimliği ile girişimci kimliğini birbirine oturtturabilen başarılı bir dostumdan bunu duymak beni onurlandırır ancak. sağol canım. çok teşekkürler. bu yolda yalnız değilim biliyorsun:)))
sevgiler
miyase
Sevgili Miyase,
Enerjin sanki yazidan ve resimlerden tasti ve okuyan bizlere bulasti:))
Bu denli dinamik, pozitif , canli yapin seni okudukca ve dinledikce ve en onemlisi urunlerini yedikce bize de geciyor. Tekrar hayranlik duydum 🙂
Galia
teşekkürler canım,
ufaklıklar nasıl, tatlı yaramazlar. seni tebrik ediyorum herşeyle süper ilgileniyor ve herşeye yetişiyorsun harikasın
ayrıca ürünlerim için yaptığın yorum süper
sevgiler
miyase
2007 yılında inkubasyon projesi kapsamında, Kagider’le yolum kesiştiğinde tanışmıştım sizinle. Toplantı sırasında kısa bir sohbetimiz olmuştu. Duruşunuz, konulara bakış açısınız, mütevaziliğinizle etkilenmiştim. Şimdi hikayenizi okuduğumda hayran kaldım. Kendimi yeniden sorgulamaya başladım. Hikayenizi paylaşmaya başladım bile. Bence herkes okumalı ve ilham almalı.
Heyecanınız hiç bitmesin..
SafiKDN
merhaba
beni yazınız etkiledi 2007 den bu zamana olan tüm güzel düşünceleriniz için teşekkürler. eğer okuyan herkese bir ışık yakabilirsem ne mutlu. bu arada laf aramızda bir kitap hazırlıyorum :))))) bana güç verdiniz
sevgiler
miyase
Miyase’cim, yolun açık olsun sevgili arkadaşım.. Bütün hikayeni ilgiyle okudum ama en çok spor dallarından aldığın derslere ve bunu ifade ediş biçimine bayıldım 😉
Aradığını bulman dileğiyle..
Sevgiler,
Şebnem
Sevgili miyase
Eski yıllarda atk da seni tanımışdım belki sende beni hatırlarsın
Senin öykünü tesadüf okudum başarı ve azminden dolayı seni kutlarım
Ayrıca başka bir tarihde kayakda tanıyıp sevdigim bir arkadaşım nerma ile
Resmini görünce çok gururlandım
Başarılarının devamını dilerim.
Sevgiler
selam Miyase hanim ben Almanya dan Zeynep basari hikayenizi okudum ve cok etkilendim sizi azminizden ve basarinizdan dolayi kutlarim bende sizin gibi hirsli bir kadinim ne yazikki hic bir zaman imkan verilmedi bana veya elimden alindi ne mutlu size bunlari basarmak her kadinin harci degil sizi yürekten kutlar ve basarilarinizin devamini dilerim yolunuz acik olsun cesur kadin