Kış aylarında kocaman aşkım Bodrum’daki evde bazı yenilemeler yaptı. Banyolar tamamen değişti yenilendi.Evimiz ilk yapıldığında beyaz boyalı, kahve pancurlu klasik bir Bodrum evi iken, geçtiğimiz yıllarda tümden beyaz, mobilyalar ve aksesuarlarda, lavanta , fuşya, renklerle ahşap bambu, hasır, objelerle provence tarzı bir eve dönüşmüştü. Yeni yapılan değişikliklerde de ana malzemelerde yine beyazlar bejler kullanıp aksesuarlarda daha özgür olabiliriz diye düşünüp kararlaştırmışken, Mayıs ayında geldiğimde büyük bir şok yaşadım. Kocaman aşkım banyolarda, fayans yer karolarında, siyah, yeşil ve turuncu renkler kullanmış ve ultra modern tarzda lavabolar, dolaplar almıştı.
O an kalbim sıkıştı, nefes alamaz hale geldim. Baştan sona beyaz, bej ve ahşap karışımı soft eskitilmiş eşya ve aksesuarlı evimiz birden absürd karışık içinden çıkılmaz bir hal almıştı.Aslında hazırlıklıydım, her ne yapıldıysa beğenmek için gelmiştim, ama bu kadarını da beklemiyordum.
Derin derin nefes aldım, tüm gelirken düşündüklerimi aklımdan geçirdim. Kendi kendime sakin ol, sakin ol dememe rağmen banyoların kapısını açtıkça şoklar içinde kalıyordum. Kocaman aşkım beğenmemi bekliyordu, çok uğraşmıştı; tüm hayallerini gerçekleştirmişti. Güzel olmuş, çok uğraşmışsın, desem de beğendim diyemedim tabi.Banyolardan odalara; odalardan genele nasıl uyum sağlayacaktık, içinden çıkamıyordum. Bütün gayretime rağmen alt katta salona bağlantılı banyo girişindeki lavoba için; birisi elini yıkamak isterse izin veremiyeceğim, herhalde deyiverdim.Modern eşyaları,çok renkliliği dengeler olursa ben de seviyordum, ama burada içinden çıkılmaz bir durum vardı. Önce neyse öyle kalsın dedim, kendimi dışarı attım. Çok özlediğim Bodrum Marina’ya inmeye karar verdik.
Tango’da yemeğimizi yedik, herşey çok ama çok güzeldi; banyolar için can sıkmaya değmezdi. Ama bir çözüm de olmalı fikri aklımdan çıkmıyordu.Üstelik mutlaka beğenmemi bekleyen kocaman aşkımı da üzmek istemiyordum. O da sürekli beğenmediysen hepsini çıkarır değiştiririm diyordu.Fayanslar, yer karoları, lavabolar, aman tanrım! bu fikre tamamen karşıydım.
Ertesi sabah erkenden uyandım, tüm renkli aksesuarları topladım. Sadece evin duvarları, fayansları, dolapları, masalar, oturma ve yatma grupları kaldığında ne renklerimiz var , görmek istedim. Sonra yeniden eldeki tablo, ayna, yastık, ve örtüleri nasıl kullanırız, neler değişmeli, neler eklenmeli, nasıl geçişler olmalı derken bambaşka bir uğraş başladı. El yıkatmaya bile izin vermem dediğim lavobo ve dolabı değiştirdik. Bütün yeni dolapların kulplarını değiştirdik. İstanbul’a döndüğümüzde yeni abajurlar aplikler aldık. Odalardaki yastık, çarşaf yatak örtüleri değişti. İstanbul’daki evden bir kaç uygun tablomuzu getirdik. Hepsini yerleştirdik, uğraştık sonunda gerçekten çok güzel renkli bir ev oldu. Daha yapılacak birkaç önemli boyama, kaplama, işlerimiz var.Onları da yapıp daha renkli bir eve hazırız. Ama artık tatildeyiz; ustalar da çalışmıyor, biz de Provence tarzından yağmur ormanlarını aratmayacak renkliliğe dönüştürmeye çalıştığımız biraz da Amy Butler’in tarzını andıran evimizde yazın keyfini çıkartmak istiyoruz.
Bu ara çok yoğunuz odalarımızı en sevdiklerimizle paylaşıyoruz.Sizlere iç mekan resimleri çekemedim. Yoğunluğumuz bitince eksiklerimizi de tamamlayınca sakin sakin fotoğraf bilgilerimi de kullanarak çekimler yapmak istiyorum. O zaman tekrar paylaşacağım. Bugün biraz masalardaki renkliliğimizi ve el yıkatmam dediğim lavobomuzu ve Amy Butler’in evinden fotoğraflar koydum.Sevgiler, sevgiler….
evgiler, sevgiler….