Külkedisi (La Cenerentola)

Baştan sona her anını çok beğenerek izledim. Rossini’nin Külkedisi Operası Yekta Kara’nın süper yorumu ile sahneye konmuş. Kadıköy Süreya‘da oyuncular, müzik, sahne, herşeyi ile şaşırtıcı güzellikte…Çünkü alışılmışın dışında, çok renkli eğlenceli, dinamik,şaşırtan espriler ve sürprizlerle dolu.Bu çok güzel oyunun konusunu ve temsil tarihlerini aşağıda yazdım. Ayrıca çok sevdiğim yazar Zeynep Oral‘ın Külkedisi için yazdıklarını  sizlerle paylaşıyorum. Onun anlatımı değerlendirmesi de benim için çok özel. Opera seviyorsanız, mutlaka seyredin…İyi hafta sonu dileklerimle , sevgiler, sevgiler…

ORC_1058

LA CENERENTOLA (Külkedisi)

GIOACCHINO ROSSINI

1

Don Magnifico iki kızı ve evde zorla hizmetçilik yaptırdığı üvey kızı ‘Külkedisi’ lakaplı Angelina ile yaşamaktadır. Aile fakir olduğu için Don Magnifico kızlarını zengin adamlarla evlendirmenin hayalini kurmaktadır. O sırada Prens Ramiro da kendisine uygun bir eş aramaktadır. Kendi özel eğitmeni Alidoro’yu uygun gelin adaylarına bakması için görevlendirir. Alidoro, Don Magnifico’nun kızlarının insanlığını sınamak için dilenci kılığına girer. Don Magnifico’nun kızları Clorinda ve Tisbe dilencinin kapıdan kovulmasını isterler; ancak ‘Külkedisi’ Angelina dilenciye ekmek ve kahve ikram eder. Daha sonra Prens Ramiro, uşağının kılığına girerek Don Magnifico’nun evine gelir. Böylelikle fazla ilgi çekmeden evin kızlarını gözlemleyebilecektir. Burada Külkedisine aşık olur. Külkedisi de onu sevmiştir. Çok geçmeden Prens’in uşağı Dandini, Prens kılığında eve gelir. Külkedisinin üvey kız kardeşleri sahte prensin ilgisini çekmek için her şeyi yaparlar. Sahte prens onları Kraliyet Sarayı’nda yapılacak baloya davet eder. Don Magnifico kızlarının saraydaki baloya gitmesine izin verir ama tüm yalvarışlarına rağmen Külkedisinin gitmesine izin vermez. Bir şekilde Külkedisiyle yalnız kalmayı başaran Alidoro, dilenci kıyafetinden sıyrılarak kıza gerçek kimliğini söyler. Ardından kendisine çok güzel bir elbise verir ve baloya katılabileceğini belirtir. Bu elbise sayesinde baloda onu kimse tanıyamayacaktır. Külkedisinin üvey babası ve iki kızı prensi etkilemiş olduklarını ummaktadır. Oysa onların prens sandığı, prensin kıyafetlerini giymiş olan Dandini’dir. Prens Ramiro Külkedisine aşkını ilan eder. Külkedisi Angelina ona kolundaki iki benzer bilezikten bir tanesini verir ve kendisini gerçekten seviyorsa bu bileziği kullanarak kendisini bulması gerektiğini söyler. Bu sırada Dandini, Don Magnifico’ya Prens’in uşağı olduğunu itiraf eder. Don Magnifico buna çok sinirlenir; bunun üzerine Dandini onu saraydan kovar. Don Magnifico’nun evinde Külkedisi hizmetçilik yapmaya devam etmektedir. Daha sonra çıkan bir fırtına sırasında Prens, Don Magnifico’nun evinin yakınlarında bir kaza geçirir. Bunun üzerine Dandini onu Magnifico’nun evine getirir. Burada Prens, Külkedisinin kolundaki bileziği görür; Külkedisi de bu kazazedenin Prens olduğunu anlar. Böylelikle iki sevgili birbirini bulmuş olur.

LA CENERENTOLA (Külkedisi) Temsil Tarihleri

08.11.2014 Cumartesi 16:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
11.11.2014 Salı 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
12.11.2014 Çarşamba 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
14.11.2014 Cuma 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
15.11.2014 Cumartesi 16:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
18.11.2014 Salı 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
19.11.2014 Çarşamba 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
23.01.2015 Cuma 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
24.01.2015 Cumartesi 16:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI
27.01.2015 Salı 20:00 KADIKÖY SÜREYYA OPERASI

 

-wp-es-foto-ef1156s06

MASALDAN GERÇEĞE, KLASİK OPERADAN POP SANATA

(Zeynep Oral’ın Cumhuriyet’teki yazısı)

Daha ilk anlardan bunun öyle sıradan bir “Külkedisi” olmayacağı belliydi… Orkestra Şefi Alessandro Cedrone yönetiminde İstanbul Devlet Opera ve Balesi OrkestrasıRossini’nin “La Cenerentola” – “Külkedisi” operasının uvertürünü çalarken, sahnede dev perdede iki “tablo”, daha doğrusu iki işaret, iki ipucu, iki anahtar beliriverdi: “Aşk” ve “Sanat” sözcükleri. Bu sözcükler 60’lı 70’li yıllarda yeryüzündeki tüm gençlerin gözdesi pop sanatıyla yazılmıştı. Aşk ve sanatın peşinde masal dünyasından gerçeğe dönme serüvenimiz başlamıştı bile…

1

Aşk ve sanatın peşinde
Heyecanımı yenip daha sakin anlatmalıyım: Süreyya Opera Sahnesi’ndeyiz. Komikoperanın ustası Rossini’nin “Külkedisi” operası, müziğiyle çetin ceviz, her rolde usta sesler isteyen, tiyatrosu ağır basan bir opera. Bugüne dek Türkiye’de hiç oynanmamış. (İtalya’da Pesaro Rossini Festivali’nde, ünlü tiyatro yönetmeni LucaRonconi’nin rejisiyle izlemiş ve büyülenmiştim. Bu yüzden de Süreyya’ya giderken biraz endişeliydim. Boşunaymış endişem. O prodüksiyon silinecekti aklımdan ve gönlümden!)
Perde açıldı ve neye uğradığımızı şaşırdık. Karşımızda popüler sanatın, dahadoğrusu “Pop Art”ın tüm ikonları, imgeleri, simgeleri ve renkleri…
Eseri sahneye koyan Yekta Kara, yüzlerce yıllık masalı gerçeğe, gereksinimiz olan yanıta, “güç kaynağına”, enerjiye dönüştürmek için; 50’lerin sonunda “elistist sanata” tepki olarak doğan, öncülüğünü Roy Lichtenstein, Andy Warhol gibi sanatçıların yaptığı, sanatı kitlelere mal etme amacı güden “Pop Art” akımıylayoğurmuş, özümsemiş eseri.
Yekta Kara’yı izlediğim bunca yıldır zaten onun da amacı opera sanatını geniş kitlelere yaymak ve sevdirmek. Rossini’nin eseri onun yorumuyla eşsiz bir enerji ve dinamizm, harika bir “gençlik” kazanmış.
Tüm yaratıcı kadronun çabası tam bir uyum içinde: Efter Tunç’un müthiş işlevsel ve hareketli “Pop Art” panoları da içeren dekorları…. Şanda Zıpçı’nın cart renkli giysileri… Metin Koçtürk’ün mekânı “çerçeveleyen” ve dönüştüren çarpıcıışıkları… Hepsi bir bütün…

Bu ne güçlü motivasyondur…
Sürprizleri açıklamak istemiyorum ama iyilik perisi ya da bilge yaşlının Andy Warhol’a, prensin ya da uşağının Elvis Presley’e, hele hele koronun, siyah deri ceketleri, siyah gözlükleriyle “Beat Generation”a dönüşmesi harika! Üstelik koreografiyi de üstlenen Yekta Kara, opera korosuna “Rock and Roll” devinimleri vermiş. Tenor, bariton ve baslardan oluşan koro başlı başına muhteşem. Koro şefiGökçen Koray’ı kucaklıyorum!
Tüm roller, neredeyse başrol niteliğinde. Her biri dönüşümlü oynanıyor. Benim izlediğim gece Külkedisi rolünde mezzosoprano Nesrin Gönüldağ ve baritonCaner Akgün (uşak) sesleri, müzikaliteleri ve oyunculuklarıyla çok başarılıydılar. Tenor Ahmet Baykara (üvey baba), basbariton Işık Belen (prens), bas Umut Tarık Akça (bilge-Warhol); soprano Dilruba Bilgi ve mezzosoprano Elif Tekışık (iki üvey kız kardeş) rollerini hakkını vererek oynuyorlar.
İzlediğim eser olağanüstü yaratıcılıkla, çabayla, emekle, disiplinle, kotarılmış bir iş. Gerisinde müthiş bir motivasyon vardı. Başka türlü zaten olamazdı.
Düşünmeden edemiyorum: Başımızda sanatlara, devletin sanat kurumlarına savaş açmış bir iktidar… Koca İstanbul kentini ucube bir köye çeviren bu kenti yıllardır yönetenler… Operayı o minicik mücevhere mahkûm ettiler ya, yuh olsun sebep olanlara! Ya o mücevher Süreyya da olmasaydı!
Ama görüyorsunuz işte onlara inat mucizeler yaratılıyor! Emeği geçen herkesi kutluyor; destek veren katkıda bulunan Kadıköy Belediyesi’ne teşekkür ediyorum.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s