Bilim Dünyasından Bir Girişimci

Hem bilim dünyasında olmak, hem de girişimci olmak, hem de hiç sermayesiz başarmak.Sevgili Aytül Erçil‘in girişimcilik hayatı hiç olamaz, çok zor  gibi görünenlerin içinden çıkıyor. Başarılardan başarılara, ödüllerden, ödüllere koşuyor.Başarı ve girişimcilik hikayesinde örnek alınacak çok şey var. Önümüzdeki yıllarda da çok başarılara imza atacağı kesin. Kendisine çok saygı duyuyorum. Geçen Yılın Kadın Girişimcisi seçildiği günden beri Kagider üyemiz. Geçtiğimiz hafta da doğum günü idi. Kendisini kutluyorum, nice mutlu, başarılı yılları olsun diliyorum. Basında çıkan iki yazısı ile de tanıtmak istedim.Sevgiler, iyi haftalar…

Yapay görme ve otomasyon dünyada hızla büyüyen bir alan. Türkiye’de bu işi yapan az sayıda şirket var. Bunlardan biri de Türkiye’nin 2013 Kadın Girişimcisi Yarışması’nın birincisi Prof. Dr. Feride Aytül Erçil’in şirketi.

İki patenti bulunan şirket geliştirdiği çözümleri önce Ortadoğu’ya sonra ise tüm dünyaya ihraç etmeyi hedefliyor.

feride aytul ercil

Ekonomistin Garanti Bankası ve Türkiye Kadın Girişimciler Demeği (KAGlDER) işbirliğiyle  düzenlediği 7.Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yanşması’nın birincisi Feride Aytül Erçil oldu. Teknoloji alanındaki başarılı çalışmalarıyla jürinin hayranlığını kazanan Vistek ISRA Vision Yapay Görme ve Otomasyon firmasının sahibi olan Erçil, kariyerini hem akademisyen hem de girişimci olarak sürdürüyor. Erçil, kaliteyi ve üretim kapasitesini artırmayı, maliyetleri düşürmeyi hedefleyen kuruluşlar için otomasyon uygulamalarında yapay görme teknolojisini esas alan, yaratıcı çözümler tasarlamak, üretmek ve kurmak misyonuyla hareket ediyor.

Yurtiçinde ve yurtdışında pek çok şirket için yapay görme sistemleri geliştiren şirkette bugün alanında en iyi 20 mühendis çalışıyor. Şirketin bugünkü cirosu 3 milyon TL. Bugüne kadar sadece proje geliştirmek üzerine çalışan şirket yakın zamanda patenti alınmış ürünlerin yurtiçi ve yurtdışında satışının yapılmasıyla her yıl cirosunu yüzde 50 oranında artırmayı hedefliyor.

Türkiye’nin yüksek katma değerli ihracat yapısına dönmesi ihtiyacına da bu şekilde katkı sağlayacak olan Erçil, bir yandan da Avrupa Birliği projelerinde dünya şirketlerinin ortağı olarak sistem geliştiriyor.

GENERAL MOTORS TECRÜBESİ

Erçil’in başarılı bir girişimci olmadan önce başanlı bir öğrencilik hayatı olmuş. Robert Kolej’den sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Elektronik Mühendisliği ve Matematik bölümlerini bitirmiş. Üniversitenin fen bilimleri birincisi, mühendislik bölümü üçüncüsü olan Erçil, ABD’de master ve doktorasını tamamlamış. Iş hayatına ise Amerika’da General Motors’un araştırma departmanında başlamış. O zamana kadar teoremler ve ispatlar üzerine çalıştığını söyleyen Erçil, GM’de yaptığı teorinin hayata geçmesinin keyfini tattığını ve uygulamalı olarak çalışmaya o zaman başladığını anlatıyor.

Erçil, beş yıl orada çalıştıktan sonra 1988’de Türkiye’ye Boğaziçi Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak dönüyor. Üniversitede uygulamalı çalışmalar yapmak adına sanayi şirketlerini dolaşıyor.

Erçil, “O dönem üniversite sanayi işbirliği yoktu ve biz gittiğimizde Üniversitenin parası yok bizden para almaya çalışıyorlar’ diye görülüyordu” diye anlatıyor o günleri.

Ancak pes etmiyor. Çeşitli kaynaklardan destek alarak sanayinin sorunlarına çözüm olan projeler üzerine çalışmalar yapıyor. Hatta, Avrupa Birliği 4’üncü Çerçeve Programı’nın o dönemki tek projesini kendilerinin geliştirdiğini anlatıyor. Üniversite olarak AR-GE ve prototip üretmek üzerine çalışmayı sürdüren Erçil ‘sanayi bunu alır ve ürünleştirir’ diye düşündüklerini ama öyle olmadığını sonradan farkettiklerini belirtiyor. Bir şirketi olması gerektiğini gören Erçil, 1997 yılında okuldan mezun olmuş iki öğrencisini yanma alarak Vistek Ltd. şirketini kuruyor.

INOVENT DESTEK VERDİ

Türkiye’de teknolojik ürün geliştirilebileceğine yönelik güvenin olmaması işlerini ilk etapta zorluyor. Bu nedenle uluslararası projelere yöneliyorlar. Italyan bir şirket için yaptıkları proje uluslararası başarı ödülünü alıyor. Kalite kontrole yönelik yapay görme sistemleri ve otomasyonu üzerine geliştirilen bu projenin ardından yine aynı ülke için paketleme hattıyla ilgili bir proje gerçekleştiriliyor. O sırada ortaklardan birinin trafik kazası neticesinde hayatını kaybetmesinin kendilerini çok sarstığını belirten Erçil, bir müddet sessiz bir şekilde işe devam ettiklerini söylüyor.

2001 yılında ise Erçil, Sabancı Üniversitesi’ne geçiş yapıyor. Bu sırada şirket kapanıyor. Ancak üniversite Erçil’in girişimci yönünü ve yaptığı işleri duyunca buna destek vermek istiyor. Erçil, 2006 yılında Vistek A.Ş.adında yeni bir şirket kuruyor. Aynı yıl üniversite bünyesinde kurulan Inovent şirkete ortak oluyor.

YURTDIŞINA SATIŞ

Hiç sermayesinin olmadığını söyleyen Erçil, nasıl bugünlere geldiklerini ise şöyle anlatıyor: “Bize benzeyen şirketlerin bir yıl hiç para kazanmadan araştırmaları finanse edecek güce sahip olması gerekiyor. Ama benim bir sermayem yoktu. Bu yüzden gelen projeleri yapmakla işe başladık. Pek kârlı olmuyordu bu.

Sektörler farklılaşınca dağılıyorduk. Sonrasında projeleri ürüne dönüştürmeye ve odaklanmaya karar verdik. 2009 yılında Inovent ortaklıktan çıktı ve Isra Vision bize ortak oldu. Düz cam taramada Avrupa’nın bir numarası olan bu şirketin ortaklığı neticesinde cama odaklanmaya karar verdik. Bir de ayrıştırma sistemleri üzerine fokuslandık. Örneğin zeytin ayrıştırma sistemi geliştirdik. Zeytinleri renk ve tonlarına göre ayrıştıran bir sistem bu.”

Vistek, bugün gelinen noktada 3 milyon TL cirosu olan ve 20 kişinin çalıştığı bir şirkete dönüşmüş durumda. Bu sene ürünlerin yurtdışında satışına başlayacaklarını ifade eden Erçil, ilk etapta Ortadoğu’ya odaklanacaklarını anlatıyor.

İKİ PATENTİ, İKİ DE BAŞVURUSU VAR

CNBC-e’de yayınlanan ‘Person of Interest’, yapay görme ve zekayı bir araya getirerek suç işlenmeden suçluyu tespit eden bir sistem üzerine kurgulanmış bir dizi. Peki bu gerçekten uygulanabilir bir sistem mi?

Yedi yıldır birbirinden ilham verici girişimcilik hikayeleri ile karşılaşılan Türkiye’nin Kadın Girişimci Yarışması’nın bu yılki birincisi Feride Aytül ErçiPle tanıştıktan sonra bunun olası olduğunu gördük. Zira sahibi olduğu patentlerden biri bu sistemle benzer. Avrupa patentini aldıkları sistemle ilgili olarak Erçil şöyle konuşuyor: “Sürücünün yorgunluk tespitiyle ilgili bir sistem geliştirdik. Bu sistem ile yüz ifadesine bakarak kişinin yorgunluğunu erken saptıyoruz. Camın içine ufacık bir kamera takarak yapılıyor bu. Şişecam’la üretim konusunda çalışıyoruz şu anda. Bir milimetrelik kameraları cam içine yerleştireceğiz, ikinci patentimiz ise mozaik sektörüyle ilgili. Ufak taşlardan resim yapan sistem geliştirdik. Mozaikten 7 kişinin 21 günde yaptığı Piri Reis haritası var örneğin. Biz onun planlamasını birkaç saniyede oluşturup robotlarla yapabiliyoruz.”

Erçil, hali hazırda iki patent başvuruları daha olduğunu söylüyor.(Forivia Katalogu)

Aşağıda da sevgili Perihan Çakıroğlu’nun Bugün gazetesindeki güzel röportaj ile

Prof. Dr. Aytül Erçil: Cari açığın ilacı teknolojiye yatırım

Elektronikte hem hoca hem girişimci olan Prof. Dr. Aytül Erçil, üniversitede küçük bir laboratuvarda kurduğu şirketi Vistek ile yerli ve yabancı sanayinin “yapay gözü” oldu.

Prof. Dr. Aytül Erçil: Cari açığın ilacı teknolojiye yatırım

Bu şirketi Alman teknoloji devi Isra Vision’a satan ve bu firmanın teknolojisinden sorumlu kişisi olan Prof. Dr. Aytül Erçil, “Türkiye’nin cari açığı kesinlikle teknolojik ürünlerle kapanır” diye konuştu.Hem bilim kadını hem teknoloji alanında çalışan bir girişimci Prof. Dr. Aytül Erçil. Belki de “İşini iyi yapanlar her zaman kazanır” sözünü en iyi doğrulayan bir örnek. Ona, sanayinin “yapay gözü” diyorlar. Kendisiyle görüşmeye gittiğimde, İTÜ’nün teknoparkındaki ofisinde arı gibi çalışıyordu yine.Yeni bir döneme hazırSon 30 yılını verdiği teknolojik kariyerinde bir laboratuvarda kurduğu şirketi Vistek’le üniversite-sanayi işbirliğinin öncülüğünü yapan Erçil, artık yeni bir döneme hazırlanıyor. Çünkü şirketini küresel teknoloji arenasına taşımak amacıyla alanında “Avrupa’nın bir, dünyanın da üç numarası” diye nitelediği Alman teknoloji devi Isra Vision ile evlendirdi. Bundan sonra Isra’nın dünyadaki teknolojisini yönlendiren kişi olacağını, firmanın Ar-Ge ve mühendislik çalışmalarının Türkiye’ye taşınacağını belirten Erçil, hikayesini ve Türkiye’nin teknolojiyle imtihanını BUGÜN’e anlattı.Hep dönmek istedim*Aytül Hoca, hem kariyer yapmayı hem girişimci olmayı nasıl başardınız?

Eğitimimden kaynaklandı. Boğaziçi Üniversitesi Elektronik mezunuyum. Daha sonra da ABD’de doktora yaptım. Bu yapay görme sistemleriyle de aslında ABD’de tanıştım ve çok ilgimi çekti. Türkiye’ye döndükten sonra da bu alanda çalışmaya karar verdim. Boğaziçi’nde öğretim üyesiydim. 1990’da küçük bir laboratuvar kurduk. Yavaş yavaş büyüdü ama yaptığımız işlerin hayata geçemediğini gördüm. Çünkü, Türkiye’de teknolojik bir ürün geliştirme konusunda genelde bir örnek yoktu. Genellikle yurtdışından hazır alıp satıyorduk. Bu noktada yapacağım şeyler olduğunu düşündüm.

*Üzerinde çalıştığınız yapay görme sistemleri tam anlamıyla nedir?

Kameradan gelen görüntüleri yapay görme sistemlerine uyarlamak. Nasıl gözlerimizden bir görüntü alıyoruz, bu görüntüleri de beyne iletiyoruz, beyin de bunları işleyip karşımızdaki kişinin kimliğini tanımak işlevini yerine getiriyor. İşte öyle. Biz bunu bilgisayarda gerçekleştiriyoruz ve kameradan gelen görüntüyü işleyen yazılımlar yapıyoruz. Başta savunma, birçok sektörde çok amaçlı kullanılıyor.

Maksimum destek şart

*Sizce sektörler içinde cari açığı en fazla kapatmaya aday hangisi. Genellikle teknoloji deniliyor. Bu doğru mu?

Bu görüşe katılıyorum. Çünkü, teknoloji katma değeri çok yüksek olduğu için siz 1 liralık harcama yaptığınızda bunun geri dönüşü teknolojik bir konuda çok daha yüksek. Bire 10 bin olabiliyor.

*Peki teknolojide 2023 hedeflerine ulaşmak için neler yapılmalı?

Öncelikle siyasi kavgaları bırakıp teknolojide katma değer yaratan ürünlere yönelip, bunları maksimum destekleyerek hayata geçirmeliyiz.

KOBİ’ler destek almakta zorlanıyor

*KOSGEB ve TÜBİTAK’tan rahatlıkla destek alabiliyor musunuz?

Desteklerden yararlanıyoruz ama onlarda da şöyle bir şey var: Siz harcıyorsunuz, belli bir zaman sonra destek veriliyor. Oysa AB ile çalışırken proje başlar başlamaz 1,5 yıllık parayı hemen verdiler, rahat rahat projeyi yapabilelim diye.  Mesela TÜBİTAK projelerinde siz harcamaları 6 ay boyunca yapıyorsunuz, 4-5 sonra parayı geri alıyorsunuz. KOSGEB’de bu daha da uzuyor.

*Teminat konusu nasıl işliyor?

Her şey için ‘teminat mektubu’ gerekiyor. Firmalar avans ödemesi yapmak için teminat mektubu istiyorlar. TÜBİTAK da aynı şekilde istiyor ve projenin yüzde 25’ini ön ödeme olarak veriyor. Ama vereceği paranın yüzde 25 fazlasını da teminat olarak istiyor.

Özel sektör bizi ezip dışarıya para ödüyor

*Özel sektör, neden yazılım sektörüne girmiyor?

Özel sektörde hâlâ ‘yurtdışından alalım, riske girmeyelim’ anlayışı var. Bu değişmeli. Hatta, büyük şirketler, küçük şirketleri çok eziyor maalesef. Bu durumla devamlı karşılaşıyoruz. Bunun değişmesi lazım.

*Bu bir çelişki değil mi?

Kısa vadeli bakıyorlar. Örneğin büyük firmalardan birisiyle iş sözleşmemiz var. Ödenmesi gereken borçlarını bir türlü bize ödemediler. Alacağımızı istediğimiz zaman da, “Bizi mahkemeye mi vereceksiniz? Eğer verirseniz, bir daha bizimle proje yapamazsınız” dediler. Halbuki küçük firmaların güçlenmesi asıl onlar için faydalı. Çünkü yurtdışına hem daha fazla para ödüyorlar hem istedikleri zaman istedikleri faydayı alamıyorlar.

Alzheimer’lı hastalar için yazılım yapıyor

*Şu an­da ne­ler­le il­gi­le­ni­yor­su­nuz?

AB’­nin 7’in­ci Çer­çe­ve Prog­ra­mı­’n­dan 4 pro­je­miz var. Me­se­la, Alz­he­imer’­lı has­ta­la­rın ta­ki­biy­le il­gi­li bir pro­je mev­cut. Bir­çok sen­sör ve ka­me­ra ile has­ta­ne, ev, ba­kı­me­vi or­ta­mın­da has­ta­la­rın dav­ra­nış­la­rı­nı ta­kip edip, hem dok­to­ra hem has­ta­nın ba­kı­cı­sı­na ken­di­siy­le il­gi­li bil­gi­ler ve­ri­li­yor. Bu sa­ye­de ör­ne­ğin ge­ce­le­ri na­sıl uyu­yor, ra­hat uyu­yor mu, gün­de ne ka­dar ye­mek ye­di, has­ta­la­rın ilaç do­za­jı­nın ayar­la­nma­sı gi­bi du­rum­la­rı iz­li­yor.

Yazılımda atak için büyük proje gerekiyor

*Türkiye, sadece 100 milyon dolar civarında yazılım ihracatı yapıyor. Neden bu tutarı bir türlü aşamıyoruz?

Biz genelde organizasyonda iyi değiliz. Beyin gücü çok iyi. Son zamanlarda yazılımla ilgili ciddi atılımlar var ama büyük çaplı yazılım projelerinin Türkiye’ye gelmesi lazım. Birilerinin bunları alıp organize etmesi ve belki iş dağılımı yapması lazım. Şimdi savunma sanayinde bu oluşmaya başladı. Aselsan ve Havelsan çok ciddi büyük projeler yapıyorlar. Oralarda önemli yazılımlar geliştiriliyor.

Dünya devinde teknolojiye yön verecek

*Şirketinizi sattınız, siz yeni dönemde neler yapacaksınız?

Global şirketin CTO’su yani “Chef Tecnical Directör”ü oldum. Isra’nın bütün dünyadaki teknolojisine karar veren, yönlendiren kişi benim yani. Bu daha çok yeni. 2013 sonunda şirketi devrettim. 2014 başından itibaren de firmanın dünya çapında teknolojisini yöneten kişi konumuna geldim.

Hedef 30 kişiye çıkmak

*Hangi işleri üstlendiniz tam olarak?

Teknolojiyi takip etmek, bütün dünya üniversitelerinde neler yapılıyor onlara bakmak, AB projelerini takip etmek ve şirketin teknolojisine yön vermek olarak sıralayabilirim. Yıl sonuna kadar 30 kişiye çıkmayı hedefliyoruz. Belli bir vadede de 50 kişiye çıkacak çalışanlar. Ana hedef Türkiye’yi teknolojide büyütmek.

‘Evlilik kararını almak zor oldu’

*Sabancı ile ortaklığınız nasıl başladı?

2001’de Boğaziçi’nden Sabancı Üniversitesi’ne geçtim. Sabancı, Vistek’e çok sıcak baktı, ‘yer verelim’ dedi. Ortak olmak istedi. 2006’da bu nedenle Vistek AŞ’yi kurduk, Sabancı yüzde 10’luk pay aldı. Ondan sonra da hızlı büyüdük. 2009’da Alman Isra Vision’un CEO’su bana geldi ve “Sizinle ortak olmak istiyorum” dedi. Çok düşünüp taşındım sonra da  “evet” dedim.

*Neden satışa karar verdiniz?

İlk reaksiyonum, “Olmaz böyle şey, insan evladını satar mı” şeklinde oldu ama beni ikna ettiler. Çünkü, Isra şu anda 25 ülkede faaliyet gösteriyor. Geliştirdiğimiz teknolojiyi bütün dünyaya yayma olanağı vardı. Şirketin Ar-Ge’si o güne kadar sadece Almanya’daydı. İlk defa Türkiye’de de Ar-Ge kuruldu.

*Satış kararını almanızda neler etkili oldu?

Isra’nın da kurucusu Enis Ersü isimli bir Türk. Zaten satışı kabul etmemin bir nedeni de oydu. Benim iki kızım var ama onlar şirketle hiç ilgilenmiyorlar. Bu durum da satışta etkili oldu.

Türkiye TV’de LED trenini kaçırdı

*Neden LED devrimini kaçırdık?

Aslında televizyonda Türkiye bayağı öndeydi, şu LED TV trenini kaçırmasaydık. Bildiğim kadarıyla Beko-Arçelik de Vestel de bu konuda devlet çapında bir şeyler yapılması için uğraştılar ama bir şey yapamadılar. Bugün ana şeyler Uzakdoğu’da Güney Kore’de Japonya’da yapılıyor.

RÖPORTAJ / PERİHAN ÇAKIROĞLU – BUGÜN GAZETESİ

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s