Newyork, herkes gibi benim de çok sevdiğim, giderken, gezerken, yaşarken, heyacan duyduğum,gidemediğim de özlediğim şehir. Newyork’a defalarca gidebildiğim, uzun uzun kalabildiğim için şanslı olduğumu düşünüyorum .İlk gittiğimde, neredeyse yirmi sene önce, ne kadar etkilenmiştim. Manhattan da 6. cadde üzerindeki, otelim Algonquin de kalırken, bitmeyen bir enerjiyle gece gündüz, Newyork’u gezmiştim.
Hiç uyumak istememiştim.Pera Palas’a benzettiğim bu Newyork’un tarihi oteli 1902’de yapılmış, Newyork’un kalbinde, çok nostaljik ve yine Pera Palas gibi ünlü yazarların, gazetecilerin buluşma yeri olmuş, bir otel.Aynı zamanda yeri çok merkezde bir nokta,Time Square‘a 5 dakika mesafede.
Ben erken saatlerde uyanıp, günlük programımız başlamadan,sürekli caddenin, caddelerin altını üstüne getirmiştim. İlk gidişimde turizmci olan yol arkadaşım sevgili Fisun ile,bütün gün ve gece full program yapıp, bir hafta çok güzel gezmiştikİlk Newyork seyahatimde üç kafadar Algonquin’deyiz.
Newyork’a ilk geldiğim de tekne, ve otobüs şehir turları,ile, tüm önemli binalar, yapılar, restorantlar, kafeler, eğlence yerleri alışverişler her noktaya ulaşmaya çalışmıştık. Empire State Binası, İkiz Kuleler, Özgürlük Anıtı, Central Park, Chinatown ,Little Italy, Ellis Adası, Brooklyn Köprüsü, Times Square, World Trade Center,Wall Street, Seaport, Soho, Rockefeller Center, Harlem, gezdiğim dolaştığımız yerlerdi. Akşamları da sevgili Fisun’un Newyork’ta yaşayan çok şeker doktor arkadaşı bizi çok özel restorantlara, klüplere yani Newyork gecelerine götürdü. Çok güzel deniz mahsulleri yapan İspanyol restoranta, Japon restoranta suşi yemeğe, Seaport’da balık yemeğe, Hard&Rock kafeye, Zoo Bar‘a, Amerikan folk müziği ile toplu danslar yapılan klübe hep onunla gittik. Brodway ve Metropolitan‘a ise daha sonraki gidişlerim de gidebildim.Daha sonraki gidişlerimde her seferinde, Central Park, Brodway showlar’a, Soho’ya gider oldum. Vakit olursa Metropolitan’a da hep gitmeye çalıştım.
Sax Fifth Avenue bolca vakit geçirmek,alışveriş yapmak, hediyeler almak, kafesinde mola vermek, birşeyler yemek, Balthazar‘da rezarvasyon yapıp yemeğe gitmek, keyif seçimlerim oldu.
Ünlü Fransız restorantı Balthazar, Soho’da öğlen akşam hep kalabalık. Benim tercihim, akşam yemeği. Çok önceden rezervasyon yapmak gerekiyor, ama ben hep bir gün önceden arayarak yer bulabilen şanslılardanım.
Yine daha sonraki gidişlerimde o dönemde New Jersey‘de yaşayan çok sevdiğim arkadaşım ile o bölgeyi, keşfettim. Long Island, New Jersey’deki özel alışveriş noktaları, mağaza zincirlerini bilir arar,her zaman gider oldum.Onlarla Amerika’da ev yaşantısının,hem Manhattan, hem New Jersey de,özel farklı evlerin, davetlerin de için de olduk. Soho, gündüzü ile gecesi ile, her seferinde Central Park,olmazsa olmaz Broadway showlar, en çok uğrak noktalarım oldu. Son dönemlerde, hafta sonları üç günlüğüne hatta ikibuçuk günlüğüne de Newyork’a gittim,neden iki gün diye herkesi şaşırttım, ama çok güzel tatlar, anılar hikayelerle döndüm.Neden iki güne gelince kızım Los Angeles’den ben İstanbul’dan gelip ancak hafta sonu iki gün buluşma şansımız oldu, onu da değerlendirmek istedik. Son NY maceramızı anlatarak, hem gençlerle Newyork anılarımı tazeleyip, son keşiflerimi, uğrak noktalarımı sizlerle de paylaşmak istedim.Bütün programı Başak yaptı ben de koşulsuz,keyifle sevinçle uydum. Otelimiz yine en merkezi noktada ve 6. caddeye cepheli idi. Hemen karşı sokağında tesadüfen keşfettiğimiz, Central Havana Restaurant&Bar‘ı çok sevdik.
Tam bir Küba restorantı olan mekan da harika deniz mahsulleri ile paella,cevichi (karides, avakado ve kırmızı soğanlı aperatif),ve avakadolu bol yeşillikli, acı soslu salata yedik. Hepsi çok lezzetli idi, bayıldık. Akşamları müzik olduğunu görüp uğramayı çok arzu ettik ama, programımız yoğun, günümüz sınırlı olduğu için beceremedik.Akşam için Başak Meatparking de ünlü Fransız restorant Pastis‘e yer ayırtmıştı. Meatparking eskiden et kesimhaneleri iken, şimdi çok ünlü, farklı restorantların kafelerin, olduğu çok popüler ve sıcak bir mekan haline gelmiş.Pastis’de çok filmlerde kullanılmış konu olmuş çok lezzetli tadlar olan çok şeker bir restorant.
Ertesi sabah, Cumartesi günü, Brunch için, Başak’ın arkadaşları ile West Willage’ de Sant Amberous‘ta buluştuk. Dört Newyorker gençle olmak, biri İtalyan biri harika bir melez zenci delikanlı ve trendy, giysileri, uzun topuklu ayakkabıları, hoş farklı tarzları olan kızlar ile kendimi Sex and City, ya da Gossip Girl film platosundaymış, gibi hissettim.Şeftalili şampanya ile somonlu sandiviç yedim, ayrıca yeşillikler içinde mercimekli salataya ve sosuna bayıldım.Sonra biraz Central Park’ta ve alışverişle vakit geçirdik. Akşam üstü bir iş görüşmesi için, randevu yaptık. Buluşma yeri olarak en yakın ortak noktada, Nello’s u seçtik.
Madison Avenue üzerindeki Nello’s sıradan gibi duran ama çok ünlü bir mekan olduğunu biz de gidince öğrendik. Görüşmeye Başak ile beraber gittik.Randevu yaptığımız çok şeker, çok güzel Rus hanımla görüşürken birden yanımızda ki masaya oturabilmek için bizden izin isteyenlerin Beyonce ve kocası Jay z olması kısa Newyork seyahatimizin hoş bir raslantısı oldu. Beyonce o gün penbe Chanel ceketi,minicik şortu ve mavi lensleri ve en çok da sıcacık gülümsemesi ile gönüllerimizi hemen fethetmeyi başardı.
Pazar günü öğle yemeğinde ise, yine Başak’ın arkadaşları ile bu sefer Madison Avenue Serafina‘ydık.
Bu güzel İtalyan restorantta, ben enginarlı, porcini mantarlı zeytinli pizza yedim ve içinde sadece elma parçaları olan hafif ama çok lezzetli sangaria içtim. Yine mekandan, gruptan ve yediklerimden müthiş keyif aldım. En güzeli de bu kısacık kaçamakta kızımla olmak süperdi.Günün programı, pazar olduğu için, gençler için çok güzel mekanlar ve partilerle devam etti.
Önce Extra Virgin’e gidildi, yine çok hoş tam Newyork yaşam stilini yansıtan, bu mekan çok kalabalıktı, Türk gençler, çoktu.Hoş bir ortamdı, bu sefer kendimi yirmili yaşlardaymışım gibi, hissettim , ama kısa bir tanışma ve sohbetten sonra gençleri arkadaşları ile bırakıp bölgede, ve Soho’da kaybolmayı alışveriş yapmayı tercih ettim.
Akşam ki program ise bir Türk restorantta buluşup yine hep beraber güzel sohbetlere dalma şansımız oldu. Newyork da evler, Newyork’ta alışveriş, showlar, müzeler,hepsini tekrar yazmam lazım, yoksa bu yazı hiç bitmeyecek.Newyork ne gezmekle biter, ne de anlatmakla, ama ben artık kesip, daha sonraki yazılarıma bırakıyorum. Sevgiler, sevgiler
aman tanrım, siz anlatırken sanki bende bir adım gerinizde sizinle beraber caddelerde geziyor gibi oldum 🙂 aslında benim içinde iyi bir tur rehberi oldu. gelecek mart döneminde bende manhattan’da yaşayan arkadaşlarımı ziyaret edeceğim. benim için de önemli bir program oldu paylaşımlarınız. kaleminize sağlık 😉
Ne mutlu bana,Newyork ta güzel günler dilerim.