Fatoş’u bu sene tanıdım, güzel bir başlangıçla da bir Kagider projesinde beraber çalışmaya başladık. Projemiz; İş Hayatında Yaşanan Zorluklar.Bu çalışmada ilk örnekleri bizler önce kendi hikayelerimizden derleyelim, dedik.Fatoş “Ben çok zorluklar yaşadım, yazarım.” dedi ve Girişimcilik hikayesi içinde zaman, zaman yaşadığı zorlukları da koyarak gönderdi. Ben hikayeyi okurken ,hep artık bu son olsun dedim. Ama zorluklar, şansızlıklar bitmek bilmedi. Fatoş’u aradım. Fatoş’cum bunlar sanki biraz fazla gibi diyecek oldum. O da bana hepsini yazmadım, zaten demez mi? Fatoş’un yaşadığı iş hayatının farklı alanlarda ki bir çok zorlukları yeni projemize bırakıp, ben, Fatoş’un girişimcilik hikayesini burada, tersden okudum, başarılarla başladım, ve sizlerle paylaşıyorum.
Fatoş Somsa , 2007 yılında Meclis Haber Dergisi tarafından;‘Yılın En Başarılı İş Kadını ‘ seçiliyor. Aşağıda da dergiye verdiği röportajdan alıntılar, var.
Fatoş beş yıl önce, biraz kendi hayatını, iş hayatının, nasıl başladığını, aktif çalıştığı sosyal sorumluluk projesini, sonra da firmasını anlatmış.
“1972 yılında Erzincan’da doğdum.1979
senesinde ailemle birlikte İstanbul’a
yerleştim.Ticaret lisesi mezunuyum.Lise
döneminde iki yıl Etibank’ta cari hesaplar
–müşteri ilişkileri departmanında stajyer
olarak çalıştım.Okulu bitirdikten sonra
muhasebeci olarak iş hayatına
atıldım.Şansım bir gümrük firmasında işe
başlamış olmamdı.Beş yıl süren
muhasebecilik yaşamımda iyi bir
dinleyici,araştırmacı ve gözlemci
olmam,muhasebeciliğin yanı sıra ihracat gümrükleme departmanında düzenli olarak çalışmam
bende iyi bir birikim oluşturmuştu.Bu nedenle birikimlerimi en iyi şekilde değerlendirmek ve
kendimi daha fazla geliştirebilmek adına nakliye sektörüne geçiş yaptım.
Taytrans’ın kuruluşundan sonra bir yandan şirketi iyi bir noktaya taşımak için yoğun bir
şekilde çalışırken , diğer yandan kendi kişisel gelişimimden ve hobilerimden
vazgeçmedim.Aynı süre içinde Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde lisans eğitimi aldım
ve Cambridge Bell International Scholl’da dil eğitimimi tamamladım. Diğer taraftan ; “Ulusal
Köy Kütüphaneleri”adı altında Gazi Güder tarafından başlatılan çok güzel bir projenin
Avrupa Yakası temsilciliğini yapıyorum.Bu proje ; kitaba ve kütüphaneye gereksinimi olan
köylerle ,onlara destek olmak isteyen insanlarımız arasında bir köprü görevi
görmektedir.Mutlaka herksein kütüphanesinde atıl olarak duran muhtelif kitaplar var.Çocuk
kitaplarından romanlara,ansiklopedilere,ders kitaplarına kadar her çeşit kitabı bağışlamak
isteyen gönüllülerden yardımları topluyoruz ve kütüphanesi olmayan köylere,okullara
kütüphane kuruyoruz.Bunun yanında bilgisayar,giysi,kırtasiye ve oyuncak yardımları da
gönderiyoruz.
Fatoş’un ödül aldığı firması Taytrans;
Benim çocukluğumdan beri atlara ciddi bir merakım var ve son altı yıldır binicilik
yapmaktayım.”Tay” ismi de buradan geliyor.Taytrans 1996 yılında havayolu kargo
taşımacılığı alanında hizmet vermek üzere kuruldu.1997 yılı itibari ile denizyolu full ve
parsiyel konteynır kargo taşımacılığına da abünyesine kattı.Bugün 10.yılını geride bırakan
Taytrans ,Utikad ve Fiata üyesi olarak dünya çapında geniş acente ağı ile ; İstanbul
Havalimanı,Ankara ,İzmir ve Mersin şubeleri ile özellikle ithal kargolar için hava ve gemi
yoluyla servis vermeye devam etmektedir.Özellikle ithal kargolar diyorum çünkü biz bu işe
başladığımız zaman gördük ki ,Uzakdoğu ve Amerika’dan taşımacılık talebi oldukça yüksekti.
Fatoş’un iş hayatında detaylara indiğimiz de hep zorluklarla dolu olduğunu görüyoruz. Hem de ne zorluklar. Bütün bunlarla uğraşırken, babasından da olumlu tepki almayacağını bildiği için, hep işini, ortaklığını, arabasını, herşeyi saklamak zorunda kalıyor.
Fatoş’un işini kurarken, yaşadıklarının bazılarını aşağıda kendi anlatımı ile aktardım.Dediğim gibi hepsini bu hikaye de anlatmak istemedim.
“Firma kuruluş konuşmalarını ,planlarını yaparken her şey toz pembe görünüyordu. Ortaklardan birinin deniz taşımacılığı alanında faaliyet gösteren firması zaten vardı. Kurulu bir düzen içinde bir masa da bana vereceklerdi ve bende hava kargo taşımacılığını başlatmış olacaktım. Nasılsa deniz kargo taşımacılığı yapan müşterilerin hava kargo potansiyelleri de ve tüm satış kadrosu pazarlama yaparken hava kargo taleplerini bana yönlendirecekler vardır, diye düşünmüştük. Diğer ortak hava limanı ayağını çözecek ve aynı zamanda kendi geçmiş portföyünü kullanarak müşteri de getirecekti. Bana da satış hariç ,ofis içinde , yurtdışı acenta ağı oluşturmak, maliyet ve satışları belirlemek, teklifleri vermek ve operasyonu yürütmek , hesapları tutmak gibi diğer işler kalıyordu. Bu arada Ben İngilizce bilmediğim için özel ders almaya başlamıştım ve ben yazışmaları direkt olarak yapabilecek düzeye gelene kadar diğer firmanın çalışanları yazışmalara destek verecek diye planlamıştık.
Yani kağıt üzerinden bakıldığında , Ofis , eleman maliyeti yok , hazır müşteri potansiyeli var herşey mükemmel gibi görünüyordu ama hiçbirşey planlandığı gibi gitmedi.
Ofisteki arkadaşlar kendi iş yoğunlukları nedeni ile yazışmalara destek veremediler, o zamanlar internet te yoktu, tüm yazışmalar fax yolu ile yapılıyordu. Bir arkadaşımın çok ciddi desteği oldu dışardan . Matbu acenta arama mektupları hazırladık ben onların ülke bölümlerini değiştirerek tüm dünyada acenta ağı oluşturmak için girişimde bulundum. Gelen cevapları bana tercüme ederdi ve benim söylediklerime göre cevap yazar bana geri gönderirdi. Bu şekilde dünyanın bir çok noktasından acentalar ve maliyetler oluşturmaya başladım. Diğer taraftan da aldığım özel dersler de sadece teknik iş İngilizcesi üzerineydi. Bu nedenle ben çok uzun bir süre ,Çin’liler gibi çok iyi İngilizce yazan ama konuşamayan biri oldum.
Ancak her iki büyük ortakta da işi oturturmak ile ilgili bir çaba görünmüyordu.. Altı ay sonra deniz taşımacılığı yapan ortak “ – Bu iş para kazandırmıyor ya alın ya verin” dedi. Para kazanmamış olsak ta altı ay emek vermiş alt yapıyı neredeyse tamamlamış olduğum için bırakmak istemedim ve alıyoruz dedim. %50 ortak olarak 3 tane klasörümle beraber ayrıldım. Diğer ortağa bir han odasında büro tutalım bugünün parasıyla 300-500 TL lik bir yer ama kabul ettiremedim. Ortağımın Fındıkzade de gümrükleme işi yapan arkadaşları vardı ve ofisleri büyük olduğu için bir oda da bize vereceklerini kira vermeye gerek olmadığını söyledi ve üç klasörümle beraber oraya taşındım. Ortağım hep havalimanında duruyordu ve biz birbirimizi neredeyse hiç görmüyorduk. Ben yeni emanet odam da yine arkadaşımın İngilizce destekleri devam ederken satış, operasyon, muhasebe gibi yapılması gereken herşeyi tek başıma yapmaya çalışyordum.
Ilk kazancımla kendime bir fax 2 tanede telefon hattı aldım. Telemarketing ile edindiğim 2-3 tane müşterim vardı onlara da yeni numaraları bildirmek kolay oldu. O zamanlar cep telefonu yeni yeni piyasaya çıkmaya başlamıştı ve inanılmaz pahalı idi. Dışarıya çıktığın anda ofiste bir yardımcı yoksa bağlantı kopuyor. Müşterilerime paylaşımlı ofis kullandığımı söylüyordum ve zaman zaman “ komşuların telefona bakmıyor “ sitemleri de alıyordum.
Yeni ortamdan hiç mutlu değildim, tuhaf tuhaf insanlar geliyordu ofise. Beni de orada çalışan biri zannedip, “ – Kızım bir çay getir “ diyenler bile oldu. Ortağıma durumu anlatmak istesemde pek oralı olmuyordu. Anlayacağınız iki ortak gibi görünsekte ben tek başıma birşeyler yapmaya çalışıyordum. Firma meğer zor durumdaymış .Bir sabah ilk kez bir müşteri ofise evrak almaya geliyor , o anda diğer arkadaşların firmasına haciz memuru gelmiş benim bulunduğum odaya daldı. Burada da fax varmış diyerek tutanağa yazdı. Ilk kez ofise gelen müşterinin yanında haciz memurunun tutanak tutmasına mı üzülürsün yoksa tek demirbaşın olan fax’a mı ? Zor şartlar altında geçen beş –altı ay sonra ofis tutacak kadar para biriktirmiştim ve telefon numaram değişmesin diye yine Fındıkzade de çok eski bir apartmanın giriş katını kiraladım. Bir oda bir salon. Ciddi anlamda eski ve bakımsız bir daire. Duvarları bile badana tutmuyordu ama orası benim için kelimenin tek anlamı ile saraydı. Benim sarayım. Kendi anahtarım.
Hafta içi bir gündü taşınmak istiyorum diye bir arkadaşımdan yardım istedim. Bekle hafta sonu dedi. Hayır dedim bugun. Israrla acelen ne dedi. Artık 3-4 tane kolim ve birde faxım vardı bu yüzden araba ile taşınmam gerekiyordu. Kıramadı geldi. Ertesi sabah duyduk ki , arkadaşların ofisini mali polis basmış ve çaycı teyze dahil kim var kim yok herkesi içeri almışlar.
Allah’ın çok sevgili kuluymuşum ki o gün taşınmıştım. Babamın halen ortak olduğumdan haberi yok akşam 8.30 dan sonra eve gitsem kıyamet kopuyor .Birde bir geceliğine de olsa içeri alınsam baba ‘ma hiçbirşey anlatamaz, muhtemelen de iş hayatım sona ererdi.
Bu arada kendi ofisime taşındıktan 10-15 gün sonra babama benim aslında orada çalışmadığımı ve ortak olduğumu açıklama gereği hissettim .Netice de 1 yılı tamamlamış , çok az da olsa gelir elde etmeye başlamıştım. Çok şaşırdı , ama artık söylenecek bir şey olmadığı için hayırlı olsun demekten başka şans kalmamıştı.”
Fatoş finans konusunda da pratik çözümler buluyor.
“İthalat hava kargo taşımacılığında ödemelerin tamamı yurt dışı acentalarına yapılıyor ve ortalama 45 gün gibi bir vademiz oluyor.. İşe hava kargo ithalatı olarak başladığım ve o dönemde birçok müşteriden peşin tahsilat yapabildiğim için iş döndüğü sürece her zaman bir sonraki ayın ödemeleri bile bankamızda hazır olurdu. Bu nedenle ilk 8 aydan sonra finans sıkıntısı çekmedim. 10. ayımdı sanıyorum bir textil müşterisinde 10.000 usd navlun tahsilatını yapamayınca ciddi anlamada panikledim. O Panikle hava taşımacılığının yanına gemi taşımacılığı da ekleyerek ek bir gelir elde etme yöntemi geliştirdim. Bu konuyu ortağımla paylaştığımda biz ne anlarız deniz taşımacılığından başımızı derde sokma gibi bir tepki aldım . Bu tepki üzerine “ – sen deniz taşımacılığı yapmak istemiyorsan ben kendi adıma yaparım dedim ve deniz taşımacılığı için yeni bir şirket kurdum .Deniz taşımacılığında iyi bir gelir elde etme potansiyeli olmadığı gibi yapamayacağımı da düşündüğünü belirterek “ sen bilirsin “ dedi.
Deniz Taşımacılığı alanında faaliyet gösteren birkaç firmayı aradım ve – Ben hava taşımacılığı yapıyorum , şu an elimde bir deniz yükü var. Taşımacılık ta temel aynıdır ama hata yapmamak adına sizde de destek almak istedim şeklinde konuştum. İnanılmaz bir şekilde konuştuğum herkes yardımcı oldu ve ben 1-2 derken sektördeki birinci yılımın sonunda deniz taşımacılığına da başlamış oldum. Bu arada 1 tane de çalışan almıştım yanıma. Artık 2 kişi idik ofiste.”
İşin içine girince sistemi de öğrenen Fatoş her zoru aşıyor.
“İşin içine girince sistemi öğreniyorsunuz zaten , O dönem internet yoktu ve bu acentaların yayınladığı sektöre özel bir kitap olduğunu öğrenmiştim .Ülkeler bazında listeler vardı. Tabi onlara merhaba ben bu işe yeni başladım benimle çalışır mısınız desek durumu zorlaştırmış olurduk bu nedenle iş ortaklığı mektubunu muğlak bir ifade ile “ çok uzun yıllardan beri bu işi yapan firmayız ve işimizi geliştirmek için yeni partnerler arıyoruz” şeklinde yazmıştık. Uzun yıllardan beri bu işi yapıyorum kelimesi etkili oluyordu diye düşünüyorum. Tamamen güvene dayalı bir sistem , şirket kuruluş evrakları falan istemiyorlardı. Biz Türkiye’den onlara iş sağlayan kurum haline geliyorduk. Uçak yüklemesi yapacak ise ben sana kredi açmam diyemiyor çünkü sistem o şekilde, yüklendiği ülkede taşıma bedellerinin ödenmesi gerekiyor. Bu durumda ya bizim uçak ithalat şiparişlerimizi alamayacağını söyleyecek yada ufaktan başlayarak risk alacak. Ama benim için işin en zor tarafı , Türkiye’ye bizi ziyarete gelmeleriydi. Bir bakıyorsun fax gelmiş ben 3 gün sonra sizi ziyarete geliyorum diyorlar. İşte beni en çok strese sokan bu ziyaretlerdi. Kendi ofisim onları ağırlayamacağım kadar kötü, orayı görürlerse sözleşmeleri iptal edecekleri kesin. O yüzden her ziyarete gelen acentayı farklı ofiste kendi ofisimizmiş gibi ağırlamak durumda kaldım. Yazışmaları kendim yapacak kadar İngilizce öğrenmiştim ama oturup onlarla sohbet edebilecek bir düzeyde değildi İngilizcem. Bu yüzden tüm acentaları , yazışmalarıma yardım eden arkadaşım , arkadaşımın kardeşi ve ben karşılıyorduk. Arkadaşlarıma da kartvizitler yaptırmıştım. İthalat müdürü , İhracat müdürü gibi. İlk acentalık taleplerinde yıllardır bu işi yapıyoruz cümlesini kullandığımızdan karşılarında 23-24 yaşında birini görünce ikileme düşmesindenler diye “ şirketin babama ait olduğunu ve yönetimi bana devir ettiğini anlatarak durumu toparlıyorduk. Her acenta gelişinde bir daha gelmesinler diye dua ederdim ve düzgün bir ofise geçene kadar her gelen acentayı farklı farklı yerlerde ağırlamak zorunda kaldım.
Bir buçuk yılın sonunda , .ben yaptığım işe de ,işin geleceğine de çok inanıyordum ve enerjimi tam anlamıyla işe vermek istiyordum, ortağımda aynı enerjiyi görmediğim için ayrılmaya karar verdim. lakin ayrılık sorunlu olsun, zaman alsın, enerjim daha çok tükensin istemiyorum. Şirketi’de bırakmak istemiyorum ama şirketi direkt olarak ben almak istiyorum dersem vermek istemeyebilir ayrıca şirket halen 10.000 usd ekside. Tüm gücümü toparladım ve görüşme talep ettim. Tartışma ortamı yaratmamaya özen göstererek ; Ben birlikte yürüyebileceğimizi düşünmüyorum bu nedenle ya bu şirketi almanı yada bana devir etmeni istiyorum dedim. İnanamayacağım bir sakinlikle “-eğer 10.000 usd verirsen sana şirketi devir ederim “ dedi.
Şirket zaten 10.000 usd eksi de , birde ortağa 10.000 verisem eder 20.000 usd . Bu inanılmaz bir rakam .Nasıl ve neden yaptım bilmiyorum ama bu kadar büyük bir rakamı nasıl çıkartırım, çıkartabilirmiyim diye o an hiç düşünmeden “ peki “ dedim.
Ertesi sabah notere gitmek için sözleştik , 7000 usd peşin verecektim 3.000 usd yi de 2-3 ay sonra. Eve geldim , hüngür hüngür ağlıyorum. Bir yandan hiç tartışma yaşanmadan bu kadar kolay ayrılabildiğimiz için çok mutluydum bir yandan da 20.000 doların altından nasıl kalkarım endişesi taşıyorum.Allah Rahmet eylesin, Babam ağladığımı görünce o zaman 3-4 milyar değerinde bir tofas arabası vardı , anahtarı uzattı . –“ Ağlama, al gerekirse bunu satarsın “ dedi. O arabayı satmaya ,yada borç istemeye hiç gerek kalmadı ama babamın teklifi bana inanılmaz bir manevi güç vermişti. Parayı çevirebilmek için iş aldığımda oldu, para kazanarak yaptığım işlerde. Hayat standartım minimum da idi. Aileme maddi destek vermiyor, kazancımdan kendime sadece yol ve sigara parası ayırıyordum bu şekilde yaklaşık bir yıl sonra şirketi başa baş getirdim, ne artıdaydım nede ekside. Toplamda 2,5 yıllık gibi bir süreçte yine sermayesiz ve karsız bir şirket sahibiymiş gibi görünsem de artık işleyen bir sistem oturmaya başlamıştı ve bu benim için iyi bir başarı göstergesi idi.
Fatoş babası ile de çok olumsuzluklar yaşıyor.
“Babam’la bir çok konuda mücadele verdim ben. İşi kurduğumu söyledikten sonra ilk mücadelem uzun çalışma saatlerim oldu. Akşam 8,5 – 9 gibi eve gelmem şartını koşuyordu ama ben Amerika yüklemesi olduğu zamanlar da gelemiyordum. Malum bizde akşam onlar da sabah. Babam , saat farklarını idrak edemiyordu ve gecenin bir yarısı kimleri bulup ta ne konuşuyorsun diye sürekli söyleniyordu. Neyse ki internet bir süre sonra imdadımıza yetişti de eve internet bağlatarak sorunu çözmüş olduk. Evde ; babam benim akşamları , gece yarıları yaptığım çalışmalara , telefon konuşmalarına şahit olunca hak verdi ancak o zamana kadar benim de canıma okumuştu.
Diğer taraftan , Araba almak istediğimi söylediğimde , “ – Kız kısmısı araba mı kullanırmış “ diye karşı çıktı. Bende gizlice bir tane serçe aldım . İlk göz ağrım. Serçe’de gezerken altımda BMW varmış gibi gurur duyardım. O zaman şirkete bir de ofisboy almıştık. Sağolsun arkadaşımız bana araba kullanmayı öğretti ve bir ay sonra ben ilk kez trafiğe çıktım. Kendi kendime babam dan gizli kullanmayı planlıyorum. Nerdee, Arabayı mahallemize getirdiğim sırada ; babam kızkardeşimi bakkal a gönderiyor , o da benim arabayı park etmeye çalıştığımı görünce durup beni izliyor. Tabi ben park etmeyi de bilmiyorum, önünü düzeltiyorum arkası bozuluyor, arkasını düzeltiyorum önü. Neyse , eve gitmeniz yarım saat sürdü. Kız kardeşim babam dan – Nerde kaldın ! fırçasını yer yemez “ –Ablamın araba park edişini seyrediyordum “ diye yumurtluyor. Böylece ben ilk gün yakayı ele vermiş oluyorum. Yine artık olan olmuş, babam bu kez “ kız kısmışı “ derdinden çıkıp “ kızın can güvenliği “ derdine düşüyor ve beni test sürüşüne çıkarıyor. Araba hikayesini de böylece atlatmış oluyoruz.
Sırada ; tek başına seyahat etme meselesi var benim için babam’ la aşmam gereken ki buda diğerleri kadar zor bir konu. O zamana kadar her yaz tatil yapardık ama Tekirdağ , Bursa ötesine geçmemiştik. Kamp yada pansiyon türünde konaklıyorduk. Artık 2000 yılına gelmiştik ve ben iyi para kazanmaya başlamıştım. Ramazan bayramı tatili için , ailece hepimize Antalya’da çok iyi bir tatil köyünde yer ayırtmışım. Annem , Babam , Kızkardeşim ve Ben. Antalya’a uçakla gidiyoruz , hava limanından araba kiralıyoruz ve muhteşem tatil köyüne ulaşıyoruz. Hepimiz ilk kez o standartlar da bir tatil gerçekleştiriyorduk ve çok mutluyduk. Babam’ın bu tatil köyü ortamında, insanların birbirlerini rahatsız etmeden tatil yapabildiklerini deneyimlesinden , bir kızın tek başına tatile gitmesi konusundaki endişelerini giderdiğini hissetmiştim. Kurban bayramında iyi tanıdığı bir arkadaşım la yine aynı tarz bir yere gidip gidemeyeceğimi sorduğumda hiç itirazsız vizemi vermişti. Böyle ce yurtiçi seyahat engeli ni de aşmış oluyordum. Aynı yıl , yağan karda bileğimi kırmış , yeni satın aldığım ve taşındığım ofiste belediye ile ciddi bir sorun yaşamış ve aşırı stresli geçen bir ayda çok yıpranmıştım. Yılbaşı tatili için , babamında Lise yıllarımdan tanıdığı Almanya’daki bir arkadaşımın yanına gitmek için izin kopardığımda yurtdışı seyahatlerimde başlamış oldu.”
Eleman istihdamı ve eğitimi konusunda yaşadıkları da çok etkileyici….
“Lojistik meslek yüksekokulları açılana kadar bizim sektörede ki herkez alaylı yetişenlerden. Uluslararası taşımacılık ciddi anlamda teknik bilgi gerektiriyor dolayısıyla yetişmiş eleman bulmak her zaman kolay olmadığı gibi maliyetleri de oldukça yüksek. Bu nedenle genellikle yetiştirmek üzere eleman alımları yapıyordum. Taşımacılık ta çok fazla evrak, bürokrasi ve işbirliği içinde olduğunuz nokta olunca iş anlaşılıncaya kadar karışık görünüyor. Birde üzerinde bilinmesi gereken bir sürü teknik terim var. Aldığınız bir elemanın teknik terimleri öğrenmesi , işi anlaması ve firmaya katma değer katması minimum 3-4 ay alıyordu. şirket içinde kullanılmak ve öğrenme süreci kısaltmak adına 2000 yılında Hava ve Gemi Taşımacılığı işini adım, adım anlatan bir kitap yazmıştım. Bu kitap üzerinden eğitim almayı kabul eden ve sınavdan geçenleri işe almaya başladık böylece, süreci ve maliyetleri azalttığım gibi gerçekten bu işi öğrenmek ve yapmak isteyenlerle vakit harcamış olduk.”
Çin’deki ofiste, ekip ile beraber
Fatoşun 2001 Krizi ve sonrası yaşadıkları bana başarısızlıklardan sonra kazanılan faydaları anımsattı. Başarısızlıklar da Faydalı Olabiliyor.
“2001 yılında Kriz patlamadan önce Çin, Shenzhen şehrinde şube açmıştım. Orada ki en büyük hatam yanlış eleman ile yola çıkmış olmaktı. Ama dünyanın öteki ucundan bahsediyoruz , ha diyince birini bulmak göndermek o kadar da kolay değil. Biz şube açılışını yaptıktan birkaç ay sonra kriz patladı. Bir yandan burayı toparlamaya ,diğer yandan da Çin şubesi için çözüm bulmaya çalışıyordum. Lakin benim gönderdiğim bayan arkadaş , Çinde ki gece hayatını çok sevmiş ve kendini gece hayatına kaptırmış. Malum Çin’e kadar giden her müşteri orada gece hayatı keyfi yaşamadan da dönmüyordu. Onlar için özgürlükler ülkesi orası. Hemen hemen her gidip gelen müşterinden , oradaki arkadaşımızın işle ilgilenmediği , snop davrandığı ,gerektiğinde ulaşılamadığı gibi şikayetler almaya başladım. Bu durum benim için itibar kaybı yaratmaya başlamıştı. İki krizi bir arada yürütemeyeceğimi fark edip Çin şubesini kapama kararı aldım. Böylece iş yaşamında ilk başarısızlığı da tatmış oldum.
Kriz patladığında 500.000 usd gibi bir cari alacak vardı önümde. alacaklar dolar, ödemeler dolar. Tüm yurtdışı acentaları panik bir vaziyette telefonlar ediyor ve Türkiye’deki durumu soruyorlardı. Krizin ilk haftası atladım Çin’e gittim. Onlara panik yapmamaları gerektiğini tüm ödemelerin yapılacağını ama aksamalar olacağını anlattım. Normal de her ay başı bir önceki ayı kapatmamız gerekiyor ama kriz zamanı bu imkansızdı. Acentalar ziyaretimle sakinleştiler ve şöyle bir öneri getirdiler. Ay hesabı kapatabilmek için gereken tahsilatın tamamını toparlamayı bekleme, haftalık ne tahsil edebilirsen gönder. Bu durum benim işimi çok kolaylaştırdı. Müşteriler ile çok çetin kur pazarlıkları yaşadık ve birçoğu ile kur farkı zararını paylaştık. 6 aylık bir süre sonunda ödemeler tekrar düzene girdi ve 2001 krizini de böylece kazasız belasız yine yurtdışının esneme desteği ile atlatmış olduk.”
Krizden sonra yeni işler devreye giriyor….
“Çin ofisi macerasından sonra Lojistik işinde yeni bir atılım yapmadım. Zaten Türkiye genelinde iş ortaklığı modeli ile tüm limanlarda hizmet sunabiliyorduk. 2008 yılı sonlarına doğru, oyun makinaları ithalatı ve toptan satışı yapan bir müşterimle ortak oldum.. Bilmediğim bir alandı ama ilk fizibileteler olumlu görünüyordu. Her farklı alan deneyenin yaşayabileceği gibi bende yanlış kararlar ve yatırımlarla hatırı sayılır bir zarar ettim tabi. yine bir kriz ve yeni bir yatırımdı. 2010 yılında strateji değiştirerek , ithalat ve satışın yanı sıra kendi şubelerimizi açma ve işletme yoluna giderek durumu toparladık. Şu an kendimize ait 6 tane işletmemiz var ve devam ediyoruz.”
Fatoş’un bunlar dışında yaşadığı çok önemli zor hukuki, sorunları da oluyor, onu da sarsılmaz, sorumluluk duygusu ve müşteri memnuniyeti, sağlam etik yapısı ile ama çok uğraşarak, zarar etse de, sonunda yüzünün akıyla çıkarak hallediyor.
Girişimcilik, elini taşın altına koymakla başlıyor,risk almadan yola çıkılmıyor.Fatoş da iş hayatının her devresinde, riske giriyor, zorluklar yaşıyor. Sonunda başarılar geliyor, ama hiç de kolay olmuyor.
Şimdi yaşamında bambaşka heyacanlar, dünya tatlısı, herşeyi kızı var,dünyaya bakışı da daha farklı.
“2012 yılı sonuda taşımacılık şirketimi devir ederek üzerimdeki iş yükünü azaltmaya 16 yıl süren lojistik sektörüne danışmanlık boyutunda devam etme kararı almış bulunmaktayım . Yıllarca çok yoğun çalışmış, ,kendi norm larımda hayal kırıklıklarını da başarıyı da dolu dizgin tatmış biri olarak ; hayatın sadece iş ve başarı peşinde koşmaktan ibaret olmaması gerektiğini biliyorum. Farklı limanlara açılmanın verdiği keyfi sancı dolu deneyimler sonunda öğrenmiş olsam da, öğrendiğim için mutluyum. Son bir yıldan beri İpek böcüğüm’le yaşanmamış zamanların acısını telafi etmeye ve bana keyif veren , manevi olarak besleyen aktivitelere daha çok zaman ayırmaya çalışıyorum.Geleceğin neler getireceğini ise hep beraber göreceğiz.”
Yorgun olmama ragmen gec saat bile olsa soluksuz okudum.Kazanan aldıgı kararla maneviyatı,Fatoş’un tabiriyle sevimli kızı ipek böcüğü ve sevdiği şeyleri yaparak gecirecegi tüm güzel zamanlar olacak..
Tanıdığım ilk günden beri bu yaşadıklarını hissetmiş olmalıyım ki kırılganlığını ve hassadiyetini hep gördüm umarım Fatoş kalbine göre davranabilmisimdir.Meral seni yazmaktan hic bir sey alıkoymasın. ..
Sevgiler.