Bodrum’da İki Lezzet Köşesi…

Bodrum, Bodrum dünyanın en güzel yerlerine de gitsem vazgeçemediğim, aşkımın hiç bitmediği güzel şehir…Ağustos’un bu  son gününde ya da Eyül, Ekim de Bodrum’da olma şansınız varsa; bu sene keşfettiğim iki güzel yeri size söylemek istedim.

10609584_924100657604815_4825806771225019424_n

Önce Gündoğan sahil şeridinde Gıyı Restaurant; 10357243_10152663263835513_338794060509944255_nLezzetli,  farklı,taze mezeleri ve uygun fiyatları ile sahil şeridinde çok güzel bir restorant. Rezervasyon şart , yapmadan gitmeyin, siz de benim gibi değişik mezeleri tatmaktan hoşlanıyorsanız, mutlaka beğeneceksiniz.Bodrum’da fiyatlardan, kaliteden şikayet edenler için özellikle önereceğim,  tam bir sahil restorantı. Üstelik kıyı hep esintili, hiç bunaltmıyor, hatta şalınızı almayı unutmayın diyeceğim cinsten..

10599405_10152663267065513_602680024064348746_n

 

10441142_1429621330648849_6059156333758456715_n

İkincisi Yalıkavak Balıkçılar Çarşısında Mynthos Restorant.

10355005_924198574261690_719120769851600338_n (1)

Hala Yunan adalarına gidemedik diye üzülmeyin, çok özel Rum mezeleri ve cazip fiyatları ile  sizi gitmiş gibi mutlu edecek, çok güzel, şirin bir yer.10446329_877866505561564_5313093701294340750_oBen mezeleri seçmekte çok zorlandım, ama tadınca hepsini çok lezzetli buldum. Hem çok değişik hem taze,size şunu tadın diye önermeyeceğim, masayı donatın ve keyfini çıkarın.10527898_902263099788571_674008131798544750_n

https://www.facebook.com/mythosbodrum?fref=photo

Keyifli Pazarlar, sevgiler…

Geleceğin Patronları

                                                                                                                                    Finansbank’tan Geleceğin Patronlarına

Büyük Fırsat

 

indirFinansbank, yenilikçi projelerini hayata geçirmek isteyen girişimci adaylarını 21 Eylül’e kadar “Geleceğin Patronları” yarışmasına davet ediyor.

Finale kalacak ilk i 10 projenin sahibi, Bilkent Üniversitesi (FİDE) Fikirden Değere “Girişimcilik Eğitim Programı”na ücretsiz katılma hakkına sahip olurken projesini melek yatırımcılara sunma fırsatı yakalayacak ve Finansbank’tan özel koşullar ile kredi kullanma hakkı elde edecek .

Ayrıca birinci seçilen finalist, geri ödemesiz 50.000 TL’lik sermaye desteği ödülünün de sahibi olacak.

 images (1)

Müşterilerine klasik bankacılık hizmetlerinden fazlasını sunan Türkiye’nin finansçısı Finansbank, yenilikçi ve istihdam yaratma potansiyeli olan proje sahibi girişimcileri desteklemek üzere Bilkent Üniversitesi işbirliğiyle Geleceğin Patronları’nı arıyor. İlki geçtiğimiz yıl düzenlenen “Geleceğin Patronları” yarışması bu yıl da istihdam ve katma değer yaratma potansiyeli olan orijinal projelerin hayata geçmesini sağlamayı hedefliyor.

Geleceğin Patronları yarışmasına başvuran proje sahiplerine, Bilkent Üniversitesi tarafından iş modeli oluşturmaları ve projelerini melek yatırımcılara doğru şekilde sunabilmeleri adına bir eğitim desteği verilecek; ayrıca yarışmanın sonunda başarılı olan girişimcilere para ödülü ile sermaye desteği sağlanacak.

Yarışmada ilk elemeyi geçen katılımcılar, Bilkent Üniversitesi ile Fikirden Değere Girişimcilik Eğitimi’nin “İş Modeli Oluşturma” eğitim programına katılacak. Bu eğitimi başarıyla tamamlayan 10 girişimci, yine Bilkent Üniversitesi tarafından verilecek olan FİDE İş Planı ve Yatırımcı Sunumlarına Hazırlık eğitimini alarak iş dünyasının önde gelen isimlerinden oluşan Büyük Jüri karşısında projelerini birebir anlatma fırsatı bulacak. Jüri tarafından birinci seçilen finalist, geri ödeme talep edilmeksizin şirket kurulumunda kullanılmak üzere sermaye desteği olarak 50.000 TL’lik işletme sermaye destek ödülünün sahibi olacak. Ayrıca ilk 10 finalist projelerini anlatmak üzere melek yatırımcılarla bir araya gelme fırsatı yakalarken, Finansbank’tan da özel koşullar ile kredi kullanma hakkı, ve bunun yanı sıra iletişim, network ve hukuki danışmanlık desteği kazanacak.

Tüm katılımcılara fikirlerini hayata geçirmek üzere eşsiz bir fırsat sunan Geleceğin Patronları yarışmasına, geliştirmek istediği bir projesi olan veya kurduğu işini geliştirmek isteyen tüm üniversite ve yüksekokul mezunları katılabiliyor. Başvuru süreci 18 Ağustos’ta başlayan Geleceğin Patronları yarışmasına kayıtlar 21 Eylül 2014 tarihine kadar geleceginpatronlari.com üzerinden yapılabilecek. Finale kalan 10 proje, 17 Kasım’da açıklanacak. Yarışmanın ödül töreni ise iş dünyasının ve finans sektörü temsilcilerinin de katılımı ile 19 Aralık’ta gerçekleştirilecek.

indir (1)

Yenilikçi iş fikri ile kendi işinin patronu olarak sektöre değer katmak isteyen ve finansal kaynağa ihtiyacı olan yeni girişimcileri desteklemenin temel önceliklerinden biri olduğunu belirten Finansbank Kobi ve Tarım Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Metin Karabiber, Geleceğin Patronları yarışmasının girişimcilerin ihtiyaçlarını tespit ederek yeni fikirlere değer katmak ve yol göstermek amacıyla hayata geçirilen çok önemli bir proje olduğunu söyledi.

“Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Geleceğin Patronları yarışması ile başarılı projeleri girişimci kredisi paketimiz ile destekleyeceğiz. 2014’te de kaynağımızın önemli kısmını yeni kurulan işletmelere finansman ve teminat desteği olarak vermeye hız kesmeden devam ediyoruz. Amacımız, kendi işinin patronu olma heyecanını duyan yaratıcı girişimcileri cesaretlendirmek, yönlendirmek ve ödüllendirerek destek olmak” diyen Karabiber, Geleceğin Patronları yarışmasının girişimci adayları için sadece finansman anlamında değil, süreç boyunca iki aşamada devam edecek Fikirden Değere (FİDE) eğitim programı açısından da eşsiz bir fırsat sunduğuna dikkat çekti.

 

Detaylı Bilgi İçin:

Effect İletişim                                                                     Effect İletişim

Fatma Selvi / fatmaselvi@effect.com.tr                       Şafak Utku /safakutku@effect.com.tr

0216 474 00 04 / 118                                                       0216 474 00 04 / 131

 

 

 

Notting Hill-Aşk Engel Tanımaz

Severek izlediğim filmlerden biri daha; Hugh Grant ve Julia Roberts’in olması önemli etken, Londra’da geçmesi de öyle.Keyifli zaman geçireceğiniz, hem komedi, hem duygusal film. Güzel dostluk arkadaşlık ilişkileri, keyifli sofralarda paylaşılan zorluklar, neşeler. Ben her seferinde ilgiyle, beğeniyle izliyorum…

article-1095106-007B725B00000258-365_468x287

Aşk Engel Tanımaz

Notting Hill (Türkçe: Aşk Engel Tanımaz), 1999 yılı Birleşik Krallık yapımı romantik komedi-dram filmidir.

Konusu

Will Thacker (Hugh Grant) Notting Hill‘de seyahat kitapları satan bir kitabevi sahibidir. Boşanma sürecini pek idare edemeyen Will, Spike (Rhys Ifans) adında Galli ile ev arkadaşıdır. Bir gün dünyaca ünlü Hollywood oyuncusu ABD‘li Anna Scott (Julia Roberts), dükkâna Türkiye hakkında bir kitap satın almaya girer. Kısa bir süre sonra, ikisi sokakta birbirlerine çarpmasıyla Will’in elindeki portakal suyu her ikisinin üstüne dökülür. Will Anna’yı evine üstüne değiştirmesi için tam yolun karşısındaki evine davet eder. Anna teklifi kabul eder. Anna üstünü değiştirirken Will mutfağın dağınıklığını toplar. Anna’nın sürpriz öpücüğü karşılıklı etkileşimin tohumlarını ekmiştir.

images

Günler sonra Will Spike’a herhangi bir telefon mesajı olup olmadığını sorar. Spike Will’e gelen mesajları not etmekte ve hatırlamakta güçlük çeker ama “Anna adında bir ABD’li kız” çağrışımı yapmıştır. Anna takma bir adla Ritz‘te oturmakta olup Will’i davet etmiştir. Vardığında Anna’nın odası basın mensuplarıyla dolmuş ve Will de kendisini sahte bir basın mensubu olarak kendisini bulmuştur. O anki panikle masada duran Horse & Hound dergisini görerek kendisini o dergiden geldiğini söylemiştir. Anna’nın yeni filmi Helix‘i görmemiş olmasına rağmen tüm film ekibiyle söyleşi yapmak zorundadır. Anna ile konuşabilme fırsatını yakalayan Will, kızkardeşi Honey’nin doğumgününe Anna’yı davet eder.rhys-ifans-in-notting-hill

Max ve Bella’nın (Gina McKee) evinde Anna, Will’in arkadaş çevresiyle ve ortaya sunulan ‘son brovni’ bahsiyle evinde gibi hisseder. Anna, Will’i otel odasına davet eder ve beklenmedik bir şekilde Anna ABD’li erkek arkadaşıyla karşılaşır.

Notting-Hill-1999-love-quote

Bir süre sonra Anna, Will’in kapısının basamaklarına dayanıp Will’e çok zor durumda olduğunu çünkü onu küçük düşürtecek fotoğraflar basına sızdığını söyler. Çok zor durumda olduğunu ve saklanabileceği tek yerin Will’in evi olduğunu belirtir. Böylece birbirlerine tekrar bağlanırlar ve Will Anna’ya yeni filminin repliklerini ezberlemesinde ona yardım eder. Ancak sabah, kapısının önüne doluşmuş izdihamda kapıyı açarak afallamıştır.

notting460

Will’in bir Henry James filmi yap tavsiyesi üzerine Anna İngiltere‘ye dönmüştür. Anna, film setine Will’i davet etmiştir ve Will de sette replikleri kulaklıktan dinlemektedir. Will’in Anna’nın başrol oyuncularından birine Will’in “neden burada olduğunu bilmediğim bir adam” dediğini duymasıyla oradan ayrılır. Sonraki gün Anna bağlarını yeniden kuvvetlendirmek amacıyla kitabevine bir hediye çerçeveyle uğrar ama Will onu reddeder. Bu olaydan sonra Will arkadaşlarına doğru mu yanlış mı yaptığı konusunda danışır. Arkadaşları ilk başta verdiği kararı doğru bulsa da, sonra Will’in dünyadaki en büyük hatasını yaptığını ona söylerler. Hemen harekete geçip Max’in arabasıyla Londra‘da Anna’yı deli gibi aramaktadırlar. Anna’nın Amerika Birleşik Devletleri‘ne gitmeden önce yaptığı basın toplantısına yetişirler ve Will başarılı bir şekilde Anna’nın İngiltere‘de onunla kalmasına razı eder.

İÇ SESİM YÜRÜ GİT DİYORDU….

Gülay Savaş çok özel bir kadın;hayat hikayesi de; girişimcilik hikayesi de öyle…yaşamı da…Önce ona sunulan, önerilen, kalıpların içinde başlamış her şey…ama mutsuz olunca yüreğinin sesini dinliyor,  mühendis, ama bireysel ve kurumsal koçluk çalışmaları yapan,  teknesiyle yarışlara katılan, özel eğitimler düzenleyen Gülay’ın girişimcilik hikayesi ve işine dair bilmek isteyeceklerimiz aşağıda …

10557385_10152546261017072_5150613707363785387_n

Ben de Gülay’ın tekne eğitimlerinden birine katıldım ve çok keyif aldım. Hiç bilmediğim bir uğraşın, mücadelenin, işbirliğinin, felsefenin içinde oldum.  Uzun zamandır sizlerle paylaşmak istiyordum. Gülay anlattı, ben paylaştım. Gülay  teknesinin kaptanı olduğu gibi, hayatının da kaptanı olmak için mücadele etmiş, onun için fotoğrafları Gülay’ın deniz, tekne, yarış   fotoğraflarından seçmeyi tercih ettim.Sizlere de pazar sabahı keyfi olsun istedim.

603640_10151579435527072_2125629405_n

GİRİŞİMCİLİK HİKAYEM

Hepimiz bu dünyaya kendimizi ifade etmek için geliriz.  Ve hayatta her şeyin denenmeye değer olduğunu anladığımızda, istediğimiz an ışığımızı, hoşumuza giden herhangi bir doyum için de kullanabiliriz.

Her insanın bir tohum olduğunu düşünürsek, hayat boyunca okulda, işte ve  ilişkide kısacası yaşamın her anında yeşereceğimiz toprakları ararız. Ve yaptığımız her şeyi yaparken, o anda bu deneyimin bizim için doğru olduğunu düşünerek yaparız.Ancak serüveni deneyimledikten ve ondan elde edilen hisler tecrübeye dönüştükten sonra, “Onu daha iyi ya da farklı biçimde yapabilir miydim?” diye yaptıklarımızı sorgularız.En azından bir kısmımız.JBen de hayatım boyunca sorgulayanlardan oldum.Daha farklı yapabilir miydim?Daha farklı hissedebilir miydim?Daha farklı bir çözüm/yol/method var mıydı?

Evet birer deneme ve başarısızlık olarak görülebilir ama BAŞARISIZLIK YALNIZCA ONA İNANANLAR İÇİN BİR REALİTEDİR.Her biri birer deneyimdir ve bizi bize taşır.

Öğrenmekten suçluluk duymadan ilerlemek gerekir.Çünkü bilgi, deneyimle birleştirebilirsek bizi bilgeliğe taşır.

Hayatta başarısız olduğumuzu ya da yanlış yaptığımızı düşünürsek, kendi içsel ve dışsal büyüklüğümüzü ve tüm yaşam için önemimizi algılama yeteniğini azaltırız.

Aşağıda sizlerle paylaşacağım iş yaşamımdaki geçmişim, esasında bu hayatta kendimi ifade etme, arama ve bulma doğrultusunda sadece ayrıntı olan bilgiler.

Benim de,mutlu olduğum ve kendimi ifade edebildiğim işimi bulmam, yılmadan devam ettiğim arayışlarımın, deneyimlerimin sonrasında oldu.

479777_10151257213982072_1814770903_n

Bizim zamanımızda “ya mühendis ya da doktor olursanız adam olursunuz” denmişti. “Neyi seviyorsun, ya da nasıl mutlusun?” denmedi! Ben de adam olmak için mühendis olmuş, master ve doktoramı da yine mühendislik dalında yaptım. Lisans İTÜ Makine Fakültesi, yüksek lisans ve doktora İTÜ Matematik Mühendisliği Sistem Analizi departmanı yani yazılım üzerine idi. Doktora bitinceye kadar da önce İTÜ’de sistem analizi departmanında sonra da İstanbul Üniversitesi bilgisayar mühendisliği departmanında öğretim görevlisi olarak çalıştım. Hatta o zamanlar İstanbul Üniversitesinde, Mühendislik Fakültesi ve Bilgisayar Mühendisliği departmanı yoktu ve bunlar yeni kurulum aşamasındalardı.Ben ve danışman hocam kurulumunda emek verdik.Bilgisayar mühendisliği departmanının eğitim içerikleri, hocalarının bulunması, laborautarların kurulumu vs.işleri ile tüm bir bölümün nasıl kurulacağı tecrübesine sahip olmuştum.Üniversitelerdeki yani kamudaki geçmişim yaklaşık 12 sene sürdü.12 senelik bu ilk iş yaşamı tecrübemde hissettiğim, akıntıya kürek çekmekti. O zamanki üniversite koşullarında, zor ekonomik şartlarında günlük problemleri savmanın, ders vermenin, sınav kağıdı okumanın dışında bir şey yapamıyordum. Yetişmesine katkıda bulunduğum öğrencileri görmek büyük mutluluktu ama bu da yetmiyordu.Daha çok bir şey üretebilmek, yapmak, kazanmak, hissetmek ve özgür olmak istiyordum.Tüm bunların sebebiyle, 1999 senesinde yine İstanbul Üniversitesindeyken bir de depremin olmasıyla üniversite hayatıma dolayısıyla memuriyet zihnime son vererek özel sektöre geçtim.

Tabii bu geçiş annemin hiç hoşuna gitmemişti. “Kızım hocalık iyidir. Memuriyet iyidir. Yağmasa da damlar, diyordu.”

Ama ben damlaya kanaat etmek, tekdüze yaşamak, “böyle gelmiş böyle gider” demek istemiyordum.İçimde patlamaya hazır bir volkan sürekli kaynıyordu. Ama gerek eşim gerek annem aldığım kararlarda arkamda durmuyorlar ve o işin neden olamayacağı ve zor olduğu konusunda beni ikna etmeye çalışıyorlardı.

945683_10151582806957072_1979236933_n

Dışardaki sesler bana DUR diyor ama iç sesim YÜRÜ GİT diyordu.Ve yüreğimin sesini dinleyerek devam ettim.

Savaşçı kişiliğim ve belki de koç burcumun da sayesinde hedeflerimden vazgeçmeden ilerlemeye ve denemeye kararlıydım.Ve yeniden YOLA ÇIKTIM.

Böylece, yeni tecrübelere doğru yelken açtım.Amacım  bir çaba harcıyorsam da, verdiğim çabanın sonucunda bir şeyler üretebilmek, sonuçlar alabilmek ve mutlu olabilmekti. Ve bu ümitlerle özel sektöre geçtim.

İlk işim bir teknoloji şirketinde sistem destek uzmanlığıydı. Burada gösterdiğim başarının ardından kısa sürede beni 33 kişilik yazılım ve donanım ekibinin başına teknik coordinator olarak geçirdiler. 7×24 servis vermemiz gereken 420 adet kurumsal firma vardı.Telefonumu yanımdan hiç ayıramıyor, yemeğe, tuvalete, tatile, yatağa onunla gidiyordum.Hayatım bir dört duvarın içinde telefon, ve bilgisayar arasında geçiyordu.İş ve ev döngüsüne de girdiğimi düşünürseniz, huzursuzluk ve mutsuzluk burada da başlamıştı. Oysaki hayallerim ve beklentilerim başkaydı.

Özel sektördeki bu ilk şirketimde iki sene çalıştım.Çıkan ekonomik kriz, ilk çocuğumun doğumu vb sebeplerle ayrılmak zorunda kalmıştım.

Kendime hep şu soruyu soruyordum:

197696_10151582628672072_520461630_n

 

  • “Gülay iş yaşamından ne bekliyorsun, kariyer amacın ne?;
  • “Neyi yapmaktan mutlusun?”,
  • Su anda çalıştığın iş sosyal ve psikolojik gelişmeni destekliyor mu?
  • Yaşam amaclarini netlikle görebiliyor musun?

Bunların cevabını daha tam veremiyordum.Çünkü ne istediğimi daha bilmiyordum ama deniyordum.Acaba hangi ortamda, hangi isle mutluydum ve yeşermeye, filizlenmeye hazırdım? Daha bilmiyordum.

O zamana kadar gelen kayıtlarım: “Kızım yaşam zor. Para aslanın ağzında hatta şimdi midesinde.” vs. çerçevesindeydi.

Evet ben bu soruları soradurayım, yaşam ve sorumluluklar devam ediyordu.Artık bir kızım da vardı ve çalışmam, aileme destek olmam gerekiyordu.(Bunlar –meli, -malı’larımdan sadece bir kaçıydı.

İlk kızımın doğmasıyla, iş hayatıma 6 aylık bir ara vermiştim. Akabinde Türk bir patron şirketinde çalışmaya başladım.Görevim “Kurumsal satış yöneticiliği” ve “ürün kanal yönetici”liydi.Gece gündüz çalışmam gereken başka bir iş daha. Bununla birlikte çalışan adedi olarak 150 kişi olmamıza ragmen, her bir kişinin sürekli patrona hesap vermesi gereken “kurumsal olmayan” yönetim modeli mevcuttu. Burada kendimi bir çarkın dişlisi gibi hissediyordum. Aynen Taylorizm modelinde Taylor’un da söylediği gibi: “Şirketler bir makinadır, insan da onun bir dişlisidir.”

Yani duygular yok, ruhun beslenmesi yok, motivasyon yok, doyum yok.Huzur ve verim yok.Robot gibi bir yaşam daha.

Bunun dışında özel sektördeki  tüm işlerimde, sorumluluklarım çifter çifter olmuştu. Bu ikinci işimde de iki sene çalışabilmiştim.Artık sakinleştiriciler alarak işe gitmem gerekiyordu.

Aralarda aklımdan şu düşünceler geçmiyor değildi: “Acaba annem haklı mıydı, hayat gerçekten bu kadar zor mu, okulda mı kalsaydım gerçekten vs”

Özel sektörde çalıştığım son kurum, uluslararası bir Alman firması olmasına ragmen, burada da1910009_10152551481907072_8979328698578851688_n

 

  • Bilgi İşlem Yöneticisi
  • Pazarlama Yöneticisi
  • Toplam Kalite Yöneticisi
  • Satınalma Yöneticisiydi.

Ve tüm bunlarda tek  başınaydım.

Ayrıca hiç bir işe girişimde, ücret ile ilgili bir talepte de bulunmamış, bana ne verirlerse kabul etmiştim. Tabii böyle olunca sonuçlar hep hüsranla bitmişti. (Çok normal J )

Burası 1.5 sene dayanabildiğim ve “Artık son, başka bir firmada çalışmak istemiyorum” dediğim son özel şirketti.

Bu da olmamıştı.İstediğim böyle bir şey de değildi. Peki neydi?

Sonrası, külahı önüme alma zamanı. Herşeyi bana söylendiği gibi yapmıştım.Herkese ‘’peki’’ demiştim ama olmuyordu.Neyi yanlış yapmıştım?

Yeni birşeylere başlamadacn, yeni işlere girmeden evvel kendimi çalışmam gerektiğine karar verdim.

İlk defa teknik eğitimler dışında, insanı anlatan, gelişimini sağlayan bir eğitime, NLP (Neuro Linguistic Programming) eğitimine katılmaya karar verdim.Şimdiye kadar çalıştığım tüm şirketlerde bizlere sadece işimizle ilgili teknik yeterliliğimizi geliştiren eğitimlere yollamışlardı. Ama şunu farketmiştim ki, bir işi teknik olarak çok iyi bilmek mutlu olmak ya da başarılı olmak için yetmiyordu.

Peki ne gerekiyordu?

Bu ilk aldığım bireysel gelişim eğitimimde (NLP)  düşüncelerimiz, duygularımız, davranışlarımız yani alışkanlıklarımız arasındaki ilişki anlatılmıştı. Kısacası düşüncelerimiz ile kaderimiz ,yani yaşantımız, arasındaki bağı anlamış ve temellerini öğrenmiştim.

Doktora tezim olan “Yapay Sinir Ağları ile El Yazısı Karakterlerin Tanınması – yani bilgisayara el yazısını tanıtan” başlıklı tezimi yapmak için, doktorada aldığım “Yapay Sinir Ağları” dersinde de “Nöro Fizyoloji” okumuştuk önce bir buçuk ay.Şunu farketmiştim orada da; insan nasıl düşünüyorsa, bilgisayara da aynı metotla öğrenmek öğretiliyordu.Yani program nasıl yazılmış ise çıktısı da ona göre oluyordu.  Yani önünüzde super bir bilgisayar var ama üzerinde bir yazılım yoksa hiç bir fonksiyonu YOK. LBir yazılım yüklersek de, yazılım nasıl yazılmış ise çalışma şekli ve çıktısı da ona göre oluyordu.

Buradan şunu keşfetmiştim: “Demek düşüncelerimi değiştirirsem, hayatta sıkıntısını yaşadığım olayları da, yani yaşantımın o böümünü de değiştirebilirdim.”

Kendimi keşfetme amaçlı aldığımbu ilk eğitim çok keyifli geldi ve çok şey öğretti.Büyük çözülmeler yaşamıştım. Akabinde

Yaşam Okulu

Yaşam Koçluğu

Yaşamınızı Değiştirmek Sizin Elinizde (Bir Rus bilim adamından)

Meditasyon

Transformal Nefes

Optimum Denge Modeli vb.bir çok eğitim aldım.

Ayrıca kendi SWOT analizimi  (Strengths, Weaknesses, Opportunities, Threats – Güçlü yönler, Zayıf yönler, Fırsatlar, Tehditler) yapmanın da zamanıydı.

Gallup tarafından yapılan Strenght Finder testine göre de 5 ana güçlü yönüm çıkmıştı.Test şunları söylüyordu bana:10502470_10152558709912072_8744127608888169950_n

 

  1. Güçlü Yön: Flörtçülük (woo)

 

Kişiler yeni kişilerle tanışmaya ve onların dostluğunu kazanmaya bayılırlar.Başka kişilerle buzları kırmak ve bağlantı kurmak onlar için memnuniyet kaynağıdır.

Bireylerin içindeki iyiyi görebiliyor ve onların hatalarını veya kusurlarını görmemeyi seçebiliyorsunuz.Belki de başkalarına gösterdiğiniz bu şefkat sizi pek çok kişinin gözünde değerli kılıyor.

 

  1. Güçlü Yön :İletişim

 

İletişim temasında özel yeteneğe sahip kişiler genellikle düşüncelerini söze geçirmekte hiç zorlanmazlar. Hem grup içinde hem de izleyiciler önünde iyi birer konuşmacıdırlar.

 

  1. Güçlü Yön: Olumluluk

 

Bu konuda yetenekli kişiler bulaşıcı bir coşkuya sahiptir.Hep iyimserdirler ve başkalarını da yapacakları şey konusunda heyecanlandırırlar.

 

  1. Güçlü Yön: Bireyselleştirme

 

Özellikle Bireyselleştirme temasında yetenekli olan kişiler her bir kişinin sahip olduğu kendine has niteliklerle ilgilenirler. Farklı kişilerin birlikte üretken bir şekilde nasıl çalışabileceğini anlama yeteneğine sahiptirler.

 

  1. Güçlü Yön: Dahil Edilicik

 

Özellikle Dahil Edicilik temasında yetenekli kişiler başkalarını kabullenebilen kişilerdir.Kendisini dışarıda kalmış hisseden kişileri fark ederler ve onları dahil etmek için çaba harcarlar.

Bu keşif yolculuğu ve yeni öğrendiğim, farkına vardığım tatlar çok güzeldi.En güzeli kendimi tanımamdı. Annemin, eşimin, kardeşimin ya da etrafımda değer verdiğim her insanın benim hakkında söylediklerine %100 doğru gözüyle bakmış ve kabul etmiştim. Kendimi onların gözüyle tanımış ve öyle zannetmiştim.Tabi söz de dinlemeyi ihmal etmemiştim.Ama tüm bunlara ragmen içimdeki fırtına geçmemişti. Takii neden – sonuç ilişkisi kuruluncaya kendimi tanıyıncaya kadar.

Aldığım tüm eğitimlerde öğrendiklerimi uygulamayı da ihmal etmemiştim.Herkesin karşı gelmesine, isyanına ya da yadırgamasına ragmen.Çünkü şunu biliyordum artık: BİLGİ DENEYİM ile BİLGELİK olur.

Tüm bu eğitimlerin yanında bir de, bu dönemde hobim oldu: Yelken. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede, Istanbul gibi deniz kenarında ve çok güzel imkanlara sahip bir şehirde ve de ateş burcundan suyu çok seven bir kişi olarak denize sadece bakarak yaşamıştım. Halbuki hayatımın dümenini artık elime aldığım gibi, denizlerde de yelkenin dümenini elime almak ve o rüzgarla, dalga ile kısacası doğa ile birlikte olabilmek çok güzeldi. Müthis bir keyifti.

Bütün bunlar bana şunları öğretiyordu:

Aynen Yunus’un dediği gibi “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendin bilmez isen ya nice okumaktır!”

Kendimi bilmeden, hayallerime bakmadan, mutlu olduğum kaynakları hiç düşünmeden, sadece bana söylenileni sorgulamadan kabul ederek yaşamıştım.

Halbuki sadece teknoloji ile ilgilenerek, dört duvar arasında geçirilen zamanlar değil, beni insan ile birlikte olmak, onların içindeki hazineleri dışarı çaıkarmak, bilgilerimi paylaşmak mutlu ediyordu.

Şimdi insanların içindeki kaynakları dışarı çıkarmaları için yol göstermek amaçlı, onlarla tecrübelerimi, farkındalıklarımı paylaşmak için çalışıyorum.

Kendi kurduğum işimde Anlamlı Ruhsal Yaşam (ARYA ) Akademisinde, kişilere ve kurumlara içlerindeki ruhun ateşiyle motivasyon kaynaklarını bulabilecekleri ve önce kendilerine ya da kurumlarına sonra başkalarına da faydalı olabilmelerinin yollarını, metodlarını anlatmaya gayret ediyorum

10537161_10152555289857072_8971836972406129773_n

Onlara

“Seni Dinlemek İstiyorum”

“Seni Anlamak İstiyorum

“Sana Anlatmak İstiyorum”

“Etkin İletişim Kurmak İstiyorum”

Platformlarında sunumlar yapıyorum. Mentorluk yapıyorum. Düşüncelerini değiştirmenin yollarını anlatıyorum Zihin Dili Programlama (NLP) metodlarıyla.

İletişimi, Motivasyonu, Inovasyonu, Yaratıcı Düşünme Tekniklerini anlatıyorum.Bunları bir de hobilerim ile birleştirerek yapıyorum.Denizde yelken ile motivasyonu anlatabiliyorum mesela.

Alexis De Tocqueville’nin de dediği gibi

“Güçlü yönlerimizi kullandığımızda başarılı olabiliriz ama zayıflıklarımızdan yararlanabilirsek başarımızı zirveye taşırız.”

Evet zayıf yönlerim vardı.

Özdeğer, özsevgi ve özsaygı’daki sorunlardı bunlar.Bizler kendi değerlerimize sahip olmadığımızda, kendimizi sevmediğimizde ve saymadığımızda başkaları bunların hiç birini zaten yapmıyordu.Ve bize istediğimizi vermiyorlardı.

Başkaları bize, bizim onlara öğrettiğimiz gibi davranırlardı.

Bunlar hepsi derin tecrübelerdi.Ve hayat öğretmeni benimle bu konuda iyi bir çalışma yapmıştı.

Hayatta izlemem gereken yoldan artık eminim: HİSLERİMİN PEŞİNDEN GİTMEK, RUHUMUN HİSLERİNE KULAK VERMEK ve RUHUMUN BENİ DENEYİMLEMEYE İTTİĞİ SERÜVENLERE GİRİŞMEK!!!

Ne yaşadığımızın önemi yok.Yaşadıklarımızdan neleri öğrendiğimiz önemli.Bizi nereye taşıdığı.

Artık İNSANLARLA yapmak, paylaşmak istediğim:

ONLARA

Görülenin arkasındaki GÖSTERMEK

Sözcüklerin ötesini ANLATABİLMEK

Sınırların ÖTESİNE, SINIRSIZLIĞA TAŞIYABİLMEK

Yani başka bir değişle Akvaryum’dan OKYANUSA TAŞIMAK

Bunun için de

 

  • Bireysel Koçluk
  • Yönetici Koçluğu
  • Kurumsal Koçluk ve Eğitmenlik çalışmalarımla yapıyorum.

 

 

 

Meltem ve Projesi Pisi Shoe

Meltem çok sevdiğim gençlerden; çalışmalarını çok beğenerek izliyorum. Geçen sene onun Kagider’e giriş öyküsünü  yazmış paylaşmıştım. Kagider’de beraber çalıştığımız projeler de   var. Ama ne yazık ki; hayat o kadar, hızlı ve yoğun geçiyor ki çoğu zaman birbirimizle ilgili şeyleri bazen çok geç öğreniyoruz.Onun girişim projesini öğrenmem de böyle oldu; çok geç öğrendim.Üstelik sizlerle de hemen paylaşamadım.Ama şimdi çok mutlulukla paylaşıyorum. Çok güzel bir fikir, çok kullanışlı, pratik bir ürün, ailece yapılan bir çalışma. Meltem’i hep beğenmekte ve izlemekte çok haklıymışım. Güzel projenin öyküsünü Meltem Güncel Kadın dergisinde anlatmış, okuyunca ben de rica ettim, bana da gönderdi. .Meltem girişimcilik hikayesinde; eğitim, staj, burs, yarışmalar, adım, adım , bu günlere gelişini çok güzel anlatmış. Siz de çok beğenerek okuyacaksınız.

10401434_759209034143341_5637645102540510757_n

Meltem KARAARSLAN’ı tanıyabilir miyiz?

İstanbul Aydın Üniversitesi Girişimcilik ve Proje Yönetimi bölümünden mezun oldum. 2008-2009 yılı güz döneminde Erasmus sınavını burslu kazanarak, Litvanya’nın Vilnius şehrinde bulunan College of Social Sciences’ta Business Management eğitimi aldım. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü 3. sınıfta eğitimime devam ediyorum.

KAGİDER ile tanışmam, Haziran 2010’da ilki gerçekleştirilen Dünya Bankası destekli ‘’Geleceğin Kadın Liderleri’’ projesine seçilmem ile gerçekleşti. KAGİDER’in yürüttüğü bir AB projesi olan ‘’Kars’taki Kızlar İlerliyor’’ ile Ocak 2011’de Eğitim Koordinatörü olarak göreve başladım. Şuan KAGİDER’de gençlik projelerinin Projeler Sorumlusu olarak çalışıyorum. Aynı zamanda Sosyal Medya Yönetimi ve Raporlaması konusunda eğitim aldım. KAGİDER’in sosyal medya hesaplarını yönetiyorum.

KAGİDER gibi başarılı bir dernekte çalışınca mutlaka bir şeyler üretme arzusunda oluyorsunuz. Ben de uzun süredir bir arada çalışma fırsatı bulduğum girişimci kadınlardan ilham alarak kendi girişimcilik yolumu çizmek istedim. İki senelik araştırmalarımız ve çalışmalarımızın sonucunda Pisi Shoe markasıyla ürettiğimiz ürünleri, 2014 yılının Ocak ayı itibariyle aile şirketimiz üzerinden satışa çıkarttık.

  • Dünden bugüne ürününüzün hikayesini anlatabilir misiniz?

1908048_742063845857860_4164826860519041270_nBen de çoğu kadın gibi topuklu ayakkabı müdavimiyim ve uzun süredir verdiği acının bir çözümü olması gerektiğini düşünüyordum. Hem kendime hem de diğer müdavimlere faydalı bir ürün tasarlamak üzere iş modeli kanvası üzerinde çalışmaya başladım. Bu noktada öncelikle Babam Salim Karaarslan ve Annem Dilek Karaarslan’ın destekleri çok büyük. Pisi Shoe’ya inanmaları ve desteklemeleri her konuda Pisi Shoe’yu güçlendirdi. Aslında yaklaşık iki senedir üzerinde çalışılan bir ürün.548393_591684020895844_1250592731_n Yaptığımız araştırmalar sırasında yurt dışında da aynı amaçla farklı formatlarda ürünler olduğunu fark ettik. Örnekleri inceledik, kullanıcıların sorunlarını analiz ettik ve bu sorunlar üzerine odaklandık. Türkiye’deki kadınların da görüşlerini ve kullanım alanlarını inceleyerek ürünleri son haline getirdik ve Pisi Shoe adıyla ürünlerimizi satışa çıkardık. Pisi Shoe, günlük babet model ayakkabılar gibi de kullanılabiliyor. Özellikle dış mekân kullanımına uygun olan özel alt tabanını geri dönüştürülebilir malzemeden üretiyoruz. Şuan Kot kumaşı, suni deri, ithal pullu kumaşlar, kupür dantel kumaşı, sezonun trend’i transparan kumaşlar vb 30 çeşit her zevke uygun Pisi Shoe var. Bu sayıyı ve çeşidi arttırmak adına çalışmalarımıza devam ediyoruz. Normal babetten farkı ise hafifliği ve katlanabilir yapısı. Yani hem topuklu ayakkabı tercih ettiğiniz bir günde, ayağınızın konfora ihtiyaç duyduğu anda imdadınıza yetişecek bir çözüm hem de konforlu ve şık bir ayakkabı tercih ettiğinizde Pisi Shoe’nuzu gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz.IMG_20140803_224518

 

  • Pisi Shoe büyümesini nasıl gerçekleştirceksiniz?

Pisi Shoe şu an online platformlarda ve anlaşmalı olarak sadece Nişantaşı Magic Form mağazasında satılıyor. İstanbul- Bakırköy’de Pisi Shoe’nun kendi mağazasını açmaya hazırlanıyoruz. Önce yurt içi satış kanallarımızı artırmayı sonrasında da yurt dışı satış kanallarına açılmayı planlıyoruz. Pisi Shoe’nun günümüzün en popüler mecrası olan internet üzerindeki  etkileşimlerine bakacak olursak Azerbaycan, Almanya, Rusya ve Dubai’den takipçi istatistiklerimiz yüksek görünüyor. Şu an zaten Azerbaycan’da da satılıyor. Yurt dışı kanallarında da önceliği bu bahsettiğimiz takipçilerimizin bulunduğu ülkelere vermeyi hedefliyoruz.IMG_20140717_004427

Pisi Shoe pratik bir ürün. Uzun vadede, bu pratikliğin devamını sağlayacak ve kadınların hayatı kolaylaştıracak farklı ürünler de geliştirmeyi düşünüyor ve üzerinde çalışıyoruz. Yeniliğin ve tüketiciye sunulan kolaylığın verdiği heyecan, ilk günden beri en önemli motivasyon kaynağımız ve öncelikli hedefimiz de bu heyecanımızı koruyabilmek.

  • Pisi Shoe’nin hedef kitlesi nedir? Hangi kesime hitap ediyor?

Hedef kitlemiz öncelikle topuklu ayakkabı giymeyi seven ve bunun bir süre sonra acıya dönüştüğünü düşünen tüm kadınlar. Özellikle bir yaş aralığı belirtmek pek doğru olmaz. Topuklu ayakkabı acısına maruz kalan ve yine de onlardan vazgeçemeyen, hem şık hem de spor tarzı bir arada kullanmayı tercih eden tüm kadınların Pisi Shoe tutkunu olacağına inanıyoruz.  Pisi Shoe markasını, en yüksek kaliteyi en uygun fiyata sunacağı bir çizgide tutmaya kararlıyız.IMG_20140724_121806

  • Tasarımları siz mi, yapıyorsunuz yoksa tasarımcılarınız var mı?

Tasarımlar üzerinde Annem Dilek Karaarslan, Abim Mert Karaarslan ve Nubar Özperçel ile birlikte çalışıyoruz. Birbirimizi tamamlayan şahane bir ekip olduk diyebilirim. Model eskizini ben hazırladım. Üretim sürecinde de tüm ekibin emeği var. Kullanıcıların görüşlerini ve sezon trendlerini takip ederek en faydalı modeli çıkartıyoruz.

IMG_20140717_205216Halihazırda çalıştığımız özel bir tasarımcı yok. Gelecek planlarımız ve elbette Pisi Shoe fanlarının talepleri doğrultusunda tasarımcılarla iş birliği konusuna sıcak bakıyoruz. Bizim gibi Pisi Shoe markasına tutkuyla bağlanıp, özel fikirlerini bu marka çatısında hayata geçirmek isteyen tasarımcıların tekliflerine ise kapımız her zaman açık.

  • 2015 koleksiyonunda neler var?

2015 moda trendlerine baktığımızda, özellikle fotoğraf baskılı tasarımların ön plana çıkacağını görüyoruz. Bu akımı Pisi Shoe markasına da entegre edeceğiz. Kullanıcıların kendilerine özel bir Pisi Shoe tasarlamasının heyecan vereceğine eminiz. Işıltı da yeni sezonun vazgeçilmez trendleri arasında. Göz kamaştıran  pırıltılı kumaşlar, altın ve gümüş detaylar 2014’te olduğu gibi 2015’te de baş tacı olacak gibi görünüyor.

  • Talep nasıl, istediğiniz gibi mi?

Ocak 2014′ten bu yana bizi daha da cesaretlendiren ve yaratıcılığımızı artıran çok güzel geri dönüşler aldık. Ürünlerin satışının başlamasından bu yana çok kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen ilgi hayli yüksek ve hatta Pisi Shoe müdavimleri de var. Yaz aylarında düğün sezonunun açılmasıyla markamız daha çok dikkat çekmeye başladı. Gelinlere özel tasarlanan kupür dantelli veya düz beyaz üzerine gelin damat tokalı Pisi Shoe’lar şu an en çok tercih edilen modellerimiz arasında yer alıyor. Özel sipariş üstüne, gelin ve damadın fotoğraflarından oluşan bir Pisi Shoe da tasarlayabiliyoruz. Aynı zamanda “Bu düğünde oturmak yok” diyen misafirlerinin de rahatını düşünen zarif gelinlerin tercihi tabansız özel üretim Pisi Shoe’lar da revaçta.10441328_546283685499697_1474972757941031050_n

  • Siz hem KAGİDER proje koordinatörlüğünde çalışıyorsunuz hem de kendi işiniz var, ikisini bir arada nasıl yürütüyorsunuz?

Planlı çalışma ve güçlü bir ekiple başarılmayacak hedef olmadığını düşünüyorum. Hafta içi her gün KAGİDER’deki görevlerime konsantre oluyorum her akşam da Pisi Shoe ekibiyle toplanıp  günlük değerlendirmemizi yapıyoruz. Hafta sonlarımı da Pisi Shoe’ya ayırıyorum. Yorulmuyorum diyemem fakat emek verilmeden başarıya ulaşmanın mümkün olmadığını da biliyorum. Ayrıca Pisi Shoe markasının temelinde benim şahsi bir ihtiyacım üstüne gelişen bir fikir olduğundan aynı zamanda çok içselleştirdiğim bir çalışma ve bu da yorgunluğu neredeyse unutturuyor diyebilirim.

  • KAGİDER’de görev yapmanın size ne gibi bir avantajı var?

KAGİDER’i kendim için bir okul olarak görüyorum. Beni geliştiren, farkındalığımı arttıran. Aynı zamanda kadın girişimciler için bir mentorünün olmasının çok değerli olduğunu biliyoruz. Benim KAGİDER’de birbirinden başarılı 304 mentorum var. Birebir girişimcilerle bir arada olmak, başarılardan veya başarısızlıklardan ders almak önemli bir kazanım.

IMG_6296

  • Peki, başarının sırrı nedir?

Steve Jobs’un Stanford Üniversitesi’ndeki konuşmasını izlediğimde, beni en çok etkileyen cümlesi “Noktaları ileriye bakarak birleştiremezsiniz, ancak geriye bakarak birleştirebilirsiniz” olmuştu. İnsanın kendinde bulduğu şey her zaman onu en çok etkileyen oluyor. Üniversiteye başladığımda ve iş arama sürecimde önüme çıkan fırsatlar veya aldığım olumsuz yanıtlar çalışmaya başladığımda anlam kazandı. Steve Jobs’un değimiyle geriye bakarak noktaları birleştirdim. Bu nedenle başta vazgeçmemek olmak üzere açık iletişim, içtenlik ve kolektif beyin gücünün yanı sıra sosyal sorumluluk bilincine sahip, duyarlı olmak olarak sıralayabilirim. Genelde dertleri paylaşmakta çok cömert, başarıları paylaşmaktaysa çok cimriyiz. Başarıları paylaşacak yüce ruhlu insanları bulmanın da kıymetli olduğunu ekleyebilirim.

  • Aile kavramı deyince ilk akla gelen nedir?

Benim aklıma ilk “Diğergam Olmak” geliyor. Kendi mutluluğundan önce başkalarının mutluluğunu düşünen, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önünde tutan insanlardan oluştuğunu düşünüyorum. Ailemizde olan kuvvetli bağın sırrı bu.

Aile deyince kan bağıyla sınırlayamıyorum ben. Bu özelliğe sahip insanlarla bir aradaysanız onlar zaten sizin aileniz olmuştur.

  • Pekii keyifli sohbetiniz için çok teşekkürler… Son olarak söylemek veya eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Pisi Shoe hakkında daha detaylı bilgi almak veya bizlere ulaşmak isteyen olursa sosyal medya hesaplarımızdan veya web sistemiz üzerinden bize ulaşabilirler.

http://pisishoe.wix.com/pisishoe

www.facebook.com/pisishoe

www.twitter.com/pisishoe

Instagram: @pisishoe