Çok Değerli Dostluklar ve Saime Yardımcı

Sevgili Saime Yardımcı nın, tanıştığım günden beri hayatımda çok farklı ve değerli bir yeri oldu.Kendisiyle, ilk kez Garanti Bankasıyla  Kagider’in birlikte düzenlediği Konya 5 il,           5 zirvede tanışdım.Daha sonra da bizleri Konya’ya davet ettiği, Konya İş Kadınları KİKAD’ın  düzenlediği İş Hayatında Hoşgörü etkinliklerinde, ikinci kez biraraya geldik.
Çok güzel bir organizasyondu.Saime Hanım her ikisinde de harika ev sahipliği yaptı, hepimizle ayrı ayrı ilgilendi, ağırladı.Çok sevdiğim bir arkadaşımdan yeni öğrendiğim tırnağına kadar hanımefendi, sözü, Saime Hanım için söylenecek çok güzel sıfatlardan sadece bir tanesi olabilir.Sonra birbirimizle çok güzel paylaşımlarımız beraberliklerimiz, yolculuklarımız, çok özel sohbetlerimiz oldu. Bir çok güzel ortak keyfimiz, beğenilerimiz olduğunu  tesadüfen beraberce keşfettik, yaşadık.                                                           Saime Hanım’la İstanbul’ daki evlerimiz de çok yakın.Fenerbahçe’de ki güzellikleri, doğayı, sosyal kulüpleri,mekanları  beraberce ve kolayca  paylaşma şansına sahibiz.
Saime Hanım’ın yakını, dostu, akrabası,  çok değerli birçok insanla tanışma dost olma şansım da oldu. Çok değerli tarihçi MÜFİT EKDAL bey ve eşi Celile hanımla da tanışmamız, çok keyifli sohbetler, tarihte yolculuklar yapmamız da yine onun  sayesinde gerçekleşti.Çok sevdiğim bir arkadaşım,  Yonca Ebüziya ile de yine onun sayesinde tekrar biraraya gelme fırsatım oldu.
 Fotoğrafta Saime Hanım’ın Konya Meram daki bağ evinde Kagierli arkadaşlar, Nur Artıran Yonca Ebuziya hep beraberiz.
Konya’yı Konya kültürünü, Meram’ı oradaki çok hoş yaşantıyı, görerek, dinleyerek, harika meyva kurularını, yemeklerini tadarak hep Saime Yardımcı sayesinde öğrendim ve hayran oldum.
Saime Hanım, bu değerli kültürü aktarmak paylaşmak, hem de çok sevdiği eşi değerli iş adamı NAZİF YARDIMCI’nın aziz hatırasını, yaşatmak için çok özel bir kitap hazırlamış, KONYA’DA ASIRLIK BİR ÇINAR.                                                                                                      Kitabın önsözünde Prof Dr. Sema Karacığan Belli, Mevlana’nın bir sözüyle başlamış.            Bu Sen anılması  güzel olan söz ol,                                                                                               Çünkü insan, kendisi hakkında söylenen sözlerden ibarettir.                                                                                                                                        Konyalı aileleri bir asırlık geçmişlerinden alıp bugünlere getiren bu kitapaki anılar, resimler, gazete ilanları,davetiyeler, hikayeler sizi bir maceradan bir maceraya sürükleyecek.          Ve bir güzel söz kalacak hafızalarımızda, tıpkı Nazif Yardımcı gibi…………….diyor.
Baktıkça okudukça o dönemleri yaşar gibi oluyorum. Benzer resimler, hem de çok benzerleri bizim aile albümlerimizde de var, ben de bir çalışma yapsam ne kadar iyi olur diye, içimden geçiriyorum.                                                                                                       Yemek kitabı ise Konya Lezzetleri kültürü için bambaşka güzel bir hazine, çalışma.BAĞ EVİNİN ASIRLIK YEMEK SIRLARI .Bu iki kitabı ve asırlık yaşantıyı aşağıda çok değerli iki röportajdan aktardım. 
Senelerdir Tasavvuf Kültürünü, ne kadar anlamaya çalışsam da, daha iyi anlama yolumu da Saime Hanım açtı. Konya’da tanıştığımız çok değerli mesnevihan, araştırmacı, yazar, NUR ARTIRAN  ile sohbetler yapma ve devam ettirme şansım oldu.Nur hanımla da ilgili sizlerle çok paylaşacağım şeylerim var.                                                                                 Hepsini  daha yazamadığım çok değerli ilkleri hep Saime hanımla  başlattım. Geçtiğimiz ay yine arka arkaya çok değerli ödüller aldı, konuşmalara katıldı. Unesco’nun  Barış ve İnsan Haklarını Destekleyen İş Sahibi Kadın ödülü, Orta Doğu Üniversitesinde Öğrencilerle Buluşma,
Çok değerli ve sevdiğim yazar; padişah V. Murat’ın torunu  Kenize Murat’ı ağırlama, daha niceleri….     Hep böyle demek zorunda kalıyorum, ama diğer yazılarımda ki  başarılı özel insanlar gibi, Saime Hanım’ı da  anlatmak için  kitaplar yetmez, hepsi çok değerli, başarılı, sadece kendisi için değil, toplumlar, gençler, kadınlar,insanlık, doğa, barış,evren,  mutlu günler için çalışan  güzel insanlar.           Bazı dostluklar gerçekten hayatımızda dönüm noktaları olabiliyor. Çok farklı şeyler öğrenip,hayatınıza yepyeni bir yön verebiliyorsunuz. Aşağıda Gonca Ergun’un 11 Nisan 2012 de Meltem Kurtsan ve Harika Oryantason  yazımın yorumunda yazdıklarından yaptığım alıntıyı paylaştım.
                                                                                                                                             
“Kagider in en geç üyesi olmama rağmen sizi çok kıskandım, Kagider’e dair yaşanmışlıklarınız ve anılarınız kıskanılmayacak gibi değil. Bunun yanında kendimi çok fazla geç kalmış saymıyorum, en kısa zamanda Kagider’e ait birçok anı ve tecrübeye sahip olacağıma, birbirinden eşsiz ve idealist üyelerle eşsiz deneyimler yaşayacağıma eminim”
Evet kıskanılacak dostluklar, paylaşımlar, ama Gonca’cım sende tüm yeni Kagider üyelerimizde,isterlese  çok kısa sürede bu dostlukları kazanma şansları var, 
Sevgili Saime Yardımcı’yla dostluğumu  birazcık, ucundan kenarından anlatmaya çalıştım.Sizler için aşağıya iki güzel röportaj ekledim. Biri Vedat Milor yazısı, diğeri de hayat hikayesinin kendi anlatımını içeren röportajı.
Ben de yarın kendisiyle çok özel bir kahvaltıda, yabancı konuklar ve Nur Artıran’la olmak için heyacanlandığımı söylesem kıskanmazsınız değil mi…. sizler için yarın haberler, fotoğraflar  yollamaya çalışacağım. Sevgiler, sevgiler
VEDAT MİLOR’UN RÖPORTAJI 19 ŞUBAT 2012

Gönülsüz Yapılan Aş Ya Karın Ağrıtır, Ya Baş

Bu Konya sözü Saime Yardımcı için geçerli değil. Çünkü ona göre sevdiği insanlar için yemek hazırlamak külfet değil, sevgi gösterisi. Üstelik bu yemekleri bir kitapta toplamış


Saime Yardımcı bu kitap ile gelecek kuşaklar için yararlı bir eser yaratmış.

Baba, baba, annem neden bunu bize yapmıyor? Çok güzel bu. Çok güzel. Harikulade.”
“Biliyorsun annenin vakti yok kızım. Zor yemekleri hazırlayamaz.”
“Ben doğduktan sonra öyle oldu di mi baba? Sen öyle diyorsun. Eskiden yaparmış. Peki bir gün benimle hiç oynamasa ve dersime yardım etmese yapar mı?”
“Bir şeyler yapar ama bunu yapamaz kızım. Beceremez.”
“Amerikalı olduğu için mi? Sadece Türkler mi yapabilir bu yemeği?”
“Türklerin de çoğu yapamaz kızım. Konyalı hanımefendiler yapar. Rahmetli Handan ninen yazın vişne zamanı yapardı ve benim en sevdiğim tatlı idi. Saime hanımın da çok iyi yaptığına eminim. Hatırlıyor musun, yazın bize misafirliğe geldi?”
6 Mart’ta 10 yaşında olacak ve son derece iştahsız bir çocuk olup hayatta yediği yemeklerin toplamı 10’u geçmeyen Ceylan Handan’ın gözleri parlıyor:
“Gene gelirse yapar mı bize?”
“Olmaz kızım. Misafir umduğunu değil bulduğunu yer belki ama misafire yemek yaptırılmaz. Ama yazın Konya’ya gidersek buluruz….”
Gözleri parlıyor kızımın.
Benim ise gözlerim kamaşıyor.
Sadece vişneli tirit resmine bakarken değil.
Saime Yardımcı hanımın “Bağ Evinin Asırlık Yemek Sırları” kitabının her sayfası gözümü kamaştırıyor.
Hanımı yakalayıp ona da fotoğrafları gösteriyorum. Gösteriyorum ki Ceylan’la pişirmeye başladığımız Konya projemizi sabote etmesin.
“Bak” diyorum, “bunca yer gezdin dolaştın, kuzu eti-tahıl-süzme yoğurt üçlüsünden bu kadar çeşitli ve lezzetli yemekler çıkaran başka ülke var mı?”
Sonra da ekliyorum biraz duygusallık katarak: “Fransız mutfağında Lyon yemeklerinin yeri ne ise bizde de Konya odur. Anadolu mutfağının merkezi denebilir Konya’ya.”

Hanım böreklerden, kızım ise hoşaflardan gözünü alamıyor
Sonra onun ağzını sulandırmak istiyorum:
“Bak trüf mantarının bir cinsi Konya’da da var. Domalan. Yetiştirilmesi mümkün değil. Saime hanım kuşbaşı koyun etiyle bir tarifini veriyor. Bak kitapta ekşili kabak da var. Saime hanımın bizzat elinden yedim Meram bağlarında, değil Michelin yıldızları gökteki bütün yıldızlar yetmez. Bak, ayva dolması ve kayısı yahnisi. Rahmetli dedem Tahir Milor çok severdi ama ben de senin gibi köfte ile patates kızartması ve makarna dışında bir şey yemezdim 10-12 yaşlarına kadar. Hele hele şu tirit yemeklerine bak. Sen bunları yersen Konya’ya yerleşmek istersin valla. Şu sündürme denen tiride bak. Küflü Tulum ile yapılır. Gerçek Konya küflü tulum rokfordan lezzetlidir çünkü mağarada, doğal ortamda küflenir. Etli ekmeğin küflü peynirle yapılanı da vardır. Bir de şu tarhun çorbasına bak. Sen çok seversin ve ‘tarragon’ dersin bizim tarhuna. Konya’da çok sevilir terhun. Rahmetli dedem bunun yahnisine meraklıydı. Kemikli yağlı koyun eti ve nohut olurdu içinde. Saime hanımın kitabında tarhun yahnisi yok ama gerdan etli tarhun çorbası var. Ben de bunu bilmiyorum.”
Eşim Konya mutfağına çok uzak değil. Kazasker’deki Konyalılar Etli Ekmek İstanbul’da en sevdiği lokanta. Onların etli ekmeği ve fırın kebabı bizim hanımın hep gözünde tüter. Ama çiçek bamyadan yaptıkları gerçek Konya bamya çorbasını içmişliği, gerçek Konya ev eriştesini yemişliği de var.  Ayrıca Konyalılar Etli Ekmek’te iken künefe-münefe istemez, sacarası tatlısı ile bitirir yemeği hanım.
Ama onun da gözleri kamaşıyor Saime Yardımcı hanımın kitabındaki çorbaların, etlerin-sebzelerin, pilavların, böreklerin resimlerine baktıkça… Hoşaflar ve şuruplar-şerbetler ise daha çok Ceylan’ın ilgi alanı. Ben ise gözümü reçellerden ve meyve-sebze kurularından alamıyorum.

Tariflerin hakkını vermek için iyi malzeme, kalaylı bakır kap şart
Hanım “Konya’da şarap yapılıyor mu?” diye soruyor. Bağ Evi olduğuna göre üzüm var, şarap olmalı! Meram bağlarının ne olduğunu soruyor.
Ben de ona Mecidiyezade Tahir efendinin torunu dedemlerin ve Karahafiz-Ulusan ailesinden babaannemlerin yazları oturduğu Meram bağlarının tarihçesini anlatıyorum bildiğim kadarı ile.
“Yazık, peder her şeyi sattı ve Konya ile bağları kesti ama Meram bağları Türkiye’nin en aydın yazlık semtlerinden biridir. İstanbul’un lüks denen semtleri gibi yarı taşralaşmamıştır. Konya mutfağı nasıl incelmiş ve kompleks bir mutfak ise Konya kültürü de derinliği olan, hoşgörülü ve aydın bir kültürdür.”
Saime Yardımcı hanım bu kültürün en güzel ifadesi. İnce, zarif, duyarlı, bilgili ve görgülü bir hanım. Onun yaşamında ailesi, dostları, sevdiği insanlar için yemek hazırlamak bir külfet değil, bir sevgi ve aşk göstergesi olmuş. Konyalıların hep dediği gibi “Gönülsüz yapılan aş, ya karın ağrıtır ya baş”. Ya severek yapılan aş? Saime hanımın dili ile konuşalım: “Teknolojinin bir canavar gibi zamanı tüketmediği o günlerde, yemek saatlerinde tatlı bir telaş yaşanırdı. Çünkü yemek ruh ile pişer, sevgi ile demlenir, aşk ile sunulurdu.”
Ne büyük bir şans ki bizim için Saime hanım bu sevgisini bizlerle, hepimizle paylaşmaya karar vermiş. Ama unutmamamız lazım ki bu kitaptaki her biri altın değerindeki reçetelerin hiç biri basit bir reçeteye indirgenemez. Onlar hakkıyla hazırlamak için malzemenin iyisini bulmanız, kalaylı bakır kaplarda pişirmeniz şart. Yoksa gerçek Konya yemeği değil, taklitlerini yapmış olursunuz.
Ne demeli? İyi yemek hazırlamak ve yemeyi bilmek bir kültür ve ruh zenginliği göstergesidir. Tarih bilinci olmayan toplumlar zengin bir yemek kültürüne sahip olsalar da onu yaşatamazlar.
Saime hanım gelecek kuşaklar için de yararlı olacak önemli bir eser yaratmış. İnşallah bu eseri satın aldıktan sonra müzeye kaldırmaz ve ziynet eşyası gibi gelecek kuşaklara aktarırız.

Gözlerimi yaşartan kitap

Not: Konya tarihi ile ilgili iseniz Saime Yardımcı hanımın ülkemize armağan ettiği “Konya’da Asırlık Bir Çınar” kitabından da bahsetmek isterim. Aileler elbette ki toplumun en önemli unsurunu adeta bel kemiğini teşkil eder. Saime hanım ülkemizin sosyal tarihine önemli bir katkıda bulunmuş, bazıları Mevlanasoyundan gelen Konya’nın ileri gelen 88 ailesinin şeceresini çıkarmış. Kitapta Mecidiye Medresesi ve Mecidiye Hanı kurucusu hayırsever Mecidiyezade Tahir Paşa’nın torunu dedem Tahir Milor ve kendi adını taşıyan Karahafiz Medresesi Müderrisi, Milli Mücadele Kahramanı ve Atatürk zamanında dört dönem mebusluk yaparak Konya’yı temsil eden Karahafizzade Mustafa Ulusa’nın kızı babaannem Handan Milor’un kucağında kendi bebeklik resimlerime bakarken gözlerim yaşarmadı diyemem..

Şefika Funda KÜÇÜKKONER’den çok güzel bir röportaj ve Saime Yardımcı’nın kendi anlatımı ile hayat hikayesi
İlkokulu, yeri şimdi çocuk parkı olan, Çukur Mektep’te, ortaokulu da Karma Orta Okulu’nda tamamladı.  1961 yılında Kız Lisesi son sınıfta iken, Nazif Yardımcı Bey’le evlendi.Sosyal faaliyetlerde aktif görevler üstlendi. Türk Anneler Derneği kurucu üyeleri arasında yer aldı. Konya İş Kadınları Derneği Kurucu Başkanlığında bulundu. Hâlen her iki derneğin de başkanlığını başarı ile yürütmektedir. Ayrıca, Selçuklu Belediyesi Kent Konseyi Üyesi’dir.
Yardımcı Beton,  Yardımcı Prefabrik ve Yardımcı Pazarlama ve İnşaatları Yönetim Kurulu Başkanıdır.
İçinde bulunduğumuz yıl,  onun Konya yemekleri ile ilgili kitabının ikinci baskısı yapıldı.
Konya kültürüne bağlı bir insan olarak tanınan Saime Yardımcı iki kız, bir erkek ve dört torun sahibidir.   Kitap çalışmaları devam etmektedir.Saime Hanımefendi ile geçen ramazan bayramından hemen sonra hazırlamakta olduğumuz bir makale için gazetede bir araya gelmiştik. Kendisinden Türk Anneler Derneği ile ilgili bilgi almış ve o gün Meram’daki bahçelerinde kendileriyle bir röportaj yapmak üzere sözleşmiştik. Aradan bir hayli zaman geçti. Kurban bayramından iki gün önce Meram’da bir araya gelmek üzere telefonda anlaştık.
Saime Hanımefendi bizi güneşli pırıl pırıl bir havada Meram’daki bahçelerinde karşıladı. Ev sahibesi oruçlu ağzıyla büyük bir misafirperverlik göstererek, bizden bir-iki saat önce gelip, misafirleri üşümesin diye sobayı ve şömineyi yaktırmış. Önce, yıkılmaya terk edilen Avukat Tevfik Efendi’nin köşkünün resimlerini çektik.  Bu tarihi ev, Meram’da tabiatın tahripkâr tesirlerine direnen son eser. Daha niceleri böyle yok olup gitti. Biri birinden muhteşem o çelebi konaklarından da eser kalmadı. Belki bu da bir çelebi konağı idi. Araştırınca ortaya çıkacak. Okumaya devam et

Yeşil İş Kagider,Yeşil Yayınlar,Çalışmalar

“Kadın, İşveren, Anne” olarak çevre duyarlılığını önemseyen ve bu konuyu geniş kitlelere yaymayı amaçlayan kadın girişimcilerden oluşan KAGİDER Yeşil – İş Grubunda ,Yeşil İş, Yeşil Yaşam  çevre duyarlılığı konusunda çok etkin çalışmaları olan üyelerimiz var.

Bugün bunlardan birkaçını  sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Yeşil-İş Kagider  Blogumuz  ay başında hazır oluğunda, yazılarıyla da  katkı verecek Ayşe Bilge  Dicleli, BZD yayıncılığın sahibi.           .Firma ,2009 dan beri EKOIQ  Yeşil İş Yeşil Yaşam dergisini çıkarıyor.Ayrıca yine bu konuları işleyen EKOIQ kitaplığı adıyla çıkardıkları Yeşil Kitapları var.Bilge Dicleli’nin kadın ve doğa konularında çalışmaları , farkındalıkları çocukluk günlerinden başlıyor.Anne ve babası arkeolog olduğu için,çocukluğu, sürekli kazıda olan anne babanın yanında, hep köyler de doğanın içinde geçiyor. O günlerde onu en çok etkileyen şey, kendisiyle aynı koşullarda olmayan kız çocukları ve doğanın eşsiz güzelliği.

EKOIQ çevre konusunda çok başarılı ve ilk dergi,BZD yayıncılık tarafından 2009 dan beri çıkarılıyor. Genel Yayın Müdürü Barış Doğru ve ekibinin hazırladığı dergi hepimizin okudukça çok şeyler öğreneceği, hepimize çok değerli katkıları olacak bir yayın.Türkiye ve dünyadaki, çevre haberlerini, çok dikkatli takip ediyor, yayınlıyor, röportajlar hazırlıyor, özendiriyor,öğretiyor.                                                                                                         Ayşe Bilge Dicleli ve  ailesi gerçek doğa dostu, hepsi işin içinde.gönüllülüklerini de sorumluluklarını da işleriyle birleştirmişler.                                                                    Firmalara, kurumlara, içinde  çevre ile ilgili çok değerli kitaplar, ajandalar,hazırlamışlar.  Bu Yeşil Kitaplardan biri de Ayşe Bilge Dicleli’nin yazdığı   “Kimse Bana Ne Diyemez” Kadıköy Belediyesi için hazırladıkları çok faydalı Yeşil Kitaplar da var.Bilim İlaç’a yaptıkları Yeşil Yolculuk 2012 ajadasına bayıldım. Elimden  ,düşürmüyorum, harika bir yol gösterici.Her gün kullananlara  hatırlatmalar, hafta sonu Doğanın Bu Hafta Size Düşündürdükleri sayfası ile çok güzel bir tasarım olmuş.                                                                           Bilim İlaç Olarak, “Gelecek Nesillere Saygı” ilkemizden yola çıkarak sürdürülebilir bir gelecek için çalışmalar yürütüyoruz. Büyük Bir Fark Yaratmak İçin Atabileceğimiz Küçük Adımlar başlığı ile anlatmışlar bu güzel projelerini.

Bilim İlaç ve Kopaş Grup’un genç çalışanı ve ortağı sevgili Nazlı Adıgüzel‘de komite üyemiz ayrıca. Komite başkanımız Şule Yüksel, çevre konusunu, TBMM’ne  sunulan Kagider Anayasa Çalışma Raporunda  bile madde olarak yazdıran arkadaşımız,

Kagider’in teklifinde Ekolojik anayasa talebi ile,  Çevreye ilişkin önlemlerin anayasal düzenlemelerle,güvence altına alınması istenmektedir.

Diğer üyelerimiz de, iş yerlerinde ve özel yaşamlarında, eğitimlerinde, kariyerlerinde, çevre için  katkı ve emek veren arkadaşlar.Yeşil Kagider’in Facebook, tweeter, ve blogunu  hazırlayan, emek veren genç pırıl pırıl iki arkadaşımız, Sinem Öztürk ve Nilüfer Birinci‘de mesaj ve yazılarıyla hep paylaşımda  olacaklar. Sinem yüksek mimar, Çedbik üyesi ve tezinin konusu da çevre duyarlılığı. Nilüfer ise peysaj mimarı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Üç üyemiz, Özlem Açıkel Turhan , Nuran Evrensel ve Serap Zuvin Yeşil Ofis sertika programını ofislerinde başlattılar. Füsun Usta geçen ay işyerindeki çalışmalarıyla EKOIQ dergisi sayfalarındaydı. Kagider’in  Yeşil Ofis sertifika çalışmalarını Sinem’le yürüten profesyonel çalışanımız, ama gönülden de çevre dostu, Doğa Tamer ekibin en önemli kişisi. Tüm bu katkılarını, örnek çalışmaları sizlerle Yeşil Kagider aracılığıyla sürekli paylaşmak istiyoruz. Ben de Çedbik kurucu üyesi olarak, Tema‘nın kurucusu, sevgili Nihat Gökyiğit‘in her zaman takipçisi, hayranı oldum, sizlerle hem Yeşil Kagider’in tüm  sosyal medya kanalları aracılığı ile hem de bu blog , facebook ve tweeter aracılığı ile paylaşımlara devam edeceğim.

Büyük Aşkımla Buluşma, Mini Seyahatname

Başak’la  Sandiago’da Seaworld’de

Anne kız, birbirinden çok uzakta yaşamak, senede bir ya da iki kere görüşebilmek,aranızda okyanuslar olması, nasıl bir duygu anlatmayacağım. Nasıl buluşuyoruz, buluştuğumuzda neler yapıyoruz, onları yazacağım.

En sevdiğinize kavuşmak için saatlerce uçmak, sonra  her seferinde değişik bir saatte bir havaalanın da, ya da otelde, ev de, buluşma.Buluşulan yerde en yakın dostlarla, çiçeklerle karşılama,ya da,olabiliyorsa, ailece  toplanıp kutlama.Tüm ailenin bir noktada toplanıp yaptığı programlar, seyahatler, yemekler……Tüm sevgililerimle birarada kutlamak, paylaşmak

Bazen, onun yaşadığı Los Angeles ‘de bazen İstanbul’da, bazen Bodrum’da bazen arada bir yerde, Paris’de, Newyork’da, Miami’de Boston’da.

Tüm ailenin Başak’ın gelişiyle Bodrum’daki evde  toplantığımız  sabah üç aşkımla  birarada

Bavullardan çıkan sürprizler, önceden yapılmış programlar, hem en sevdiğine kavuşmak, hem seyahatin tatilin müthiş büyüsü, hem tüm aile, sevgililerimle birarada olma.  Bazen de İstanbul’da ya da Los Angeles da buluşup, yepyeni noktalara,belki  Avrupa’da,Akdeniz’de belki Amerika ‘da farklı noktalara, yolculuklara, devam etmek.

Başak’la Santorini’de

İkimizin de en çok sevdiği şeyler.Seyahat etmek, konserlere, showlara, tiyatrolara,etkinliklere  gitmek,  sanat eserleri, müzeler, tarihi yerler, gezmek, her nerede olursak olalım,doğa da yürüyüşler yapmak,  lezzetli yemekler yemek, şaraplar tatmak, sonra da beraberce,kolay keyifli atıştırmalıklar, yemekler,  yapıp misafir davet etmek.Aylar öncesinden hazırlanan, programlar, alınan show, tiyatro, konser biletleri, yemek rezervasyonları, ya da son anda ilave edilen, kuyruklara girilip alınan gösteri biletleri,nerede yemek yenilecek, ne yenilecek, kim çağrılacak,menü ne olacak, kimlerle buluşulacak, listeleri, organizasyonları.

Çok seviğimiz  Neslihan ve Allen ile  Los Angeles’de

Zaman kısıtlı, gönüller çok şeyi birarada yapmak, göstermek, paylaşmak  isteyince başka şansı yok.

Los Angeles’de USC diploma töreninde Necil, Başak, ben

Törenlere, kutlamalara,  koşmak, belki yılbaşıları veya  doğumgünleri birarada olmak,sürpriz partiler yapmak, yeni doğumlara koşmak, paylaşmak, birarada olmak,

Üç aşkımla yılbaşında İstanbul’a bizim evde

Tabi, beraberce alışveriş merkezlerine, butiklere, outletlere gidip alışveriş yapmak, mutlaka marketlere, doğal, otantik  pazarlara,   gidip, her nerede olursak olalım yiyecekler almak.

Miami Key West’te Kuba restorant da doğum günü kutlamasında

Karşılaştığımız olaylarda, herşeye çok kolay gülebilmek, bol kahkahalar atmak,şakalar, taklitler yapmak,                                                                                                              Dünyanın neresinde olursak olalım, önce kocaman aşkımın maç seyretme, trafiğini ayarlamak, yolculuk anında önceden tespit edilmiş, özel noktalarda                                                                                          durup, maçları seyretmek, şampiyonlukları kutlamak,

Laguna Beach’da anneler günü sabahı Galatasaray Şampiyonluk kutlaması birarada

Ev de olduğumuz zamanlar film alıp seyretmek, her zaman her yerde müzik dinlemek, birbirimize beğendiğimiz müzikleri dinletmek,paylaşmak,  yine her nerede olursak olalım, oradaki dostlarla sevdiklerimizle buluşmak programlar yapmak, güzel yemekler,sofralar düzenlemek. İlla saatlerce kitap CD bakmak, almak, mutlaka her an her yerde dergiler almak okumak.

Las Vegas’da 

Araba ile yolculuk’a çıkarken, sevdiğimiz, sandviçler, meyvalar, kahveler hazırlamak. Beraberce kuaförlere, güzellik salonlarına uğrayıp kendimizi şımartmak, hepsi mutlaka her buluşmanın olmazsa olmazları. Ama ben yine de uzaklarda yaşayacağına,yakınımda  olsaydı, diyenlerdenim. Belki aynı şehirde yaşasak bu kadar çok zaman birarada olmayacağız bile, belki bu kadar zamanın değerini bilmeyeceğiz,ama o özlem, iç sızlaması var ya, belki aşkları, aşk yapan, ıstırab, ama yine de, çocuklarımız nerede mutlularsa orada olsunlar diyoruz, onların adına bunu istiyoruz, ama………….

Başak’la Ezgiler’de 

Şimdi yaptığımız programlarda,  beraberce resim  çekme var, belki resim çekme turları yapacağız.Bakalım günler neler getirecek bu gün bendeki yansımaları böyle, yürek sızıları,  çok güzel anılar, önümüzdeki günlerde ki yeni buluşmaların heyacanı, çok büyük, özlem, özlem, özlem…….                                                                                    Hepiniz, hepimiz bir an önce sevdiklerimizle olmamız dileğiyle, sevgiler, sevgiler

Genç Kagider’le Harika Panel

Bugün Genç Kagider’in Yıldız Teknik Üniversitesi Etkinliği ‘nde  fırtınaya rağmen panele katılabilen, dört değerli katılımcı   tüm soruları, bütün samimiyetleri, farklı yorumları, anlatımları ile cevapladılar. Hepimize çok değerli saatler yaşattılar.Hiç bitsin istemediğimiz panele keşke, olumsuz hava koşulları etkilemese de daha fazla katılım olabilseydi. Gençlere katkı, eğitim, rol model olması için düzenlenen panelde sadece gençler değil, tüm konuklar ve panelistler birbirlerinden çok şey öğrendiler ve etkilendiler. Çok bilgi,enerji,duygu, tecrübe dolu bir paneldi.Emeği geçen herkese defalarca teşekkürler.

En genç panelist Demet Mutlu ilk konuşmacıydı.Heyacanlı, tutkulu, konuşma şekliyle 2.5 yılda çok başarılı olan şirketi Trendyol.com‘u nasıl kurduğunu  anlattı, ve gençlere tavsiyelerini aktardı.Demet için annesi   çok önemli rol model olmuş.Çok meraklı, çok araştıran, Demet iyi bir eğitim, ve farklı konularda, profesyonel  çalışmalardan sonra mastırını girişimcilik üzerine yapıyor,her zaman örnek aldığı girişimcilerle, panellerde,söyleşilerle biraraya gelmenin yollarını arıyor.  İş olarak da çok sevdiği moda dünyasını ve Japonya’da  yaşadığı yıllarda, kendi uyguladığı internetten alımı Türkiye’de uyguluyor.Başarının sırlarını;” İş kurmada fikri bulmak, işin en kolay tarafı.Sonrası çok zor, pazarlama,finans,yönetici olmak,yatırımcı almak,iyi bir lider olmak,ekip seçmek,onları geliştirmek,eğitmek,çok önemli.İyi bir temel eğitim şart, tecrübe şart,belki kendi işinde olduğu gibi,iyi ve tamamlayıcı bir ortak çok değerli olabiliyor,” diyor.Yine başarının sadece iş hayatıyla, ya da sosyal hayatla değil,ikisi bir arada olursa tam oluğunu anlattı.Eşinin ona çok destek olduğunu, ondan çok şey öğrendiğini, sadece iş hayatında başarılı olmanın, insanları mutlu etmeyeceği için,, başarının da eksik kalacağına dikkatleri çekti. Çalışmamak gibi bir alternatifi veya düşüncesinin hiç bir zaman olmadığını çalışmanın hayatında olmazsa olmazı olduğunu, keyif, enerji kaynağınının çalışmak oluğunu söyledi.Yine kendi iş yerinde çalışanların %50 sinin kadın, yöneticilerin de %60 ının kadın oluğununu anlattı.Dinlemeyi çok arzu ettiğim Demet Mutlu’nun çok hızlı ve çoşkulu anlatımına hayran olmamak mümkün değildi.Çok genç, çok cesur, çok akıllı,çok şık ve zarifdi ayrıca.

Diğer değerli panelist Bonnyfood kurucusu Didem Alsoy‘da kendine has esprili anlatımı ile eşinin hayatında  çok değerli ve kendisine yardımcı olduğunu anlattı.”Annemizi, babamızı, hatta çocuğumuzu seçme şansımız yok, ama yegane seçebileceğimiz kişi  eşimizdir.”dedi. İyi ortak seçmenin de iş hayatında çok önemli olduğunu, kendi işiyle, örnekledi.Aynen Demet Mutlu gibi, iş hayatı ile sosyal hayatın dengesinin faydalarını, başarısının sırrı  oluğunu anlattı. En iyi kararı eşiyle evlenmek, en iyi proje çocuğu, en iyi işi Bonnyfood olarak kendini tanımladıklarını paylaştı.Rol modellerden çok şeyler öğrendiğini,iyi rol modelin pusula, kötü yöneticinin de çok önemli tecrübe ve kazanç olduğunu örnekleriyle tecrübeleriyle anlattı.

Kahve molasında çok güzel ikramların yanında Bonnyfood’un ikramı da göz kamaştırdı.Kahve Dünyasının, Doğuş Çayın standları,Kadıköy Şifa’nın sandviçleri, tatlı tuzlu kurabiyeleri ile çok çeşitli alternatifler vardı. Herkes arada da panelistlerle sohbet etme, uzun uzun konuşma fırsatı buldu.Hepimizin içini ısıtan, umutlandıran, mutlu eden, heyacanlandıran sohbetler……

İkinci bölümde,Toplum Gönüllüleri Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi Emine Tuğba Jabban, önce kendi toplum gönüllüsü olma, hikayesini anlattı.Sonra yaptıkları çok değerli projelerini  ve bunların neticelerini paylaştı.

Toplum Gönüllüsü olmanın   gençlerin başarılı olmasında çok etkili oluğunu, ekonomik kalkınmadan önce toplumsal kalkınmanın da çok önemli oluğunu anlattı.” Sosyal Girişimci,diğerkam olur, diğerinin farkında olur. Kendi yararı kadar,diğerlerinin yararlarını da korur, gözetir..Yaratıcı olmak, güvenmek, pes etmemek, tutkulu ve cesur olmak, toplum gönüllüsü olanlar için çok önemli vasıflar,” oluğunu çok hoş etkileyici, duygu yüklü ses tonuyla anlattı.Toplum için çalışanlar , kendileri için bir şeyler yaparlar, birlikte çalışmayı öğrenirler, diye ekledi.Gandhi ‘nin güzel sözüyle de bitirdi, Dünyada görmek istediğiniz   değişimi, önce kendinizde başlatın. Tuğba’nın bu panelde gençlerle paylaştığı çok önemli ve değerli konu kendi gönüllülük örneği ile de çok etkileyici idi.

Son Konuşmacı Semih Yalman‘da hepimiz nefeslerimizi tuttuk, Kadına bakışışımızı , yanlış algılamalarımızı, düzendeki çarpıklıkları, en önemli gerçeğin özümüzdeki sevgi oluğunu, çok çarpıcı farklı bir sunumla anlatarak hepimizi tekrar,tekrar  düşündüren oldu.

Kagider YK üyesi,sevgili Münteha Adalı, baştan sona çok iyi bir moderatör oldu. Kagideri, kadın ve genç konusundaki yaklaşımını,J.P Morgan ile başlatılan projenin, amaçlarını çok güzel anlattığı gibi, çok değerli, işlerinde,konularında çok farklılık yaratan dört panelisti , anlatımlarında hem yeterince özgür, hem son derece konuları bağlayıcı, merak edilenleri açıklatıcı sorularıyla , hepimizin bir an olsun dikkatlerinin dağılmadan panelin akışını sağladı.

Panel baştan sona o kadar  çoşku ve heyacanla devam ettiki, gelirken hepimiz, müthiş bir fırtına mağduru olarak gelmemize rağmen panel boyunca sadece olduğumuz anı yaşadık, değerlendirdik.Hiç fırtına, nasıl döneceğiz, dışarıda neler oluyor, diye düşünemeden, saatler 18.00′ e yaklaşmıştı. Herkes çok şey farketmiş,hissetmiş, paylaşmış, düşünmüş, düşündürtmüştü.Panelistler, birbirine konuklar, panelistlere, Münteha’ya , Genç Kagider Ekibi’ne, J.P Morgan temsilcisi Belma Özmen‘e, herkes  birbirine teşekkür ederek, böyle güzel değerli bir gün yaşamanın mutluluğu içinde hiç bitsin istememize rağmen ayrılmak  zorunda kaldık.

Senelerdir, Genç Kagider  mücadelesinde  hep tutkuyla  emek veren sevgili Münteha tekrar, tekrar teşekkürler,emeklerinin, güzel neticelerini en kısa zamanda görmen ve görmemiz en değerli  mutluluğumuz olacak.

Çok Değerli Ödüllerin Sahibi Gururumuz Berna İlter

Sevgili Berna müthiş bir girişimci ona ödül dayanmıyor, her aldığı ödül birbirinden değerli.                             Uzun süredir biraraya gelmeye çalışıyoruz.Berna’nın devamlı seyahatleri var,ayrıca Kayseri’de yaşıyor,hayat çok hızlı akıyor, bu nedenle bir türlü beceremiyoruz.         Ama spontane beraberliklerimiz zaman zaman oluyor. Onu ilk tanıdığım günden beri, gördüğüm en önemli özelliği, az konuşan, iyi dinleyen biri oluşu.  Berna yı Kagider’e ilk üye olduğu günlerden beri tanıyorum, birbirimizin hep takipçisi olduk. Ben başarılarıyla hep gurur duydum, haber yazılarımda hep Berna var. Bugün de onu,biraz ortak arkadaşımız sevgili Transtaş’ın sahibi, Berna Akyıldız’dan,  biraz medyada ki haberlerden,  biraz kendi duygu ve düşüncelerimle  yazmak istedim. Aşağıdaki güzel röportajda da kendi anlatımı var, paylaştım.

Berna çok araştırmacı, çok hızlı davranıyor, ülkelerin ekonomik, siyasi yapılarını inceleyip, hemen karar verip, hemen düşündüğünü uygulamaya geçirenlerden. Aklına koyduğunu yaparken de son derece şeffaf, hızlı ve samimi.Son derece de pratik düşünenlerden.Böylece iyi ilişkiler kuruyor,başarılı oluyor. Çok cesur, çok çalışkan, sevgi dolu, çok da genç.Aşağıda kendi anlatımından girişimcilik öyküsünü okursanız, nasıl, cesur ve girişimci ruhlu olduğunu anlayacaksınız.

Her zaman kadın için, ülkesi için çalışmayı görev sayanlardan. Evli ve bir kızı var, ailesi ve çocuğu da hep çok değerli ve hayatının önceliklerinden.Kagider’de çoğumuzun yatağı Berna’dan çünkü ilk çok özel, kaliteli hijyen,trendy ve ergonomik yatakları o yapıyor.Her zaman panellere, konferanslara başarılı örnek girişimci kadın olarak katılıyor, paylaşıyor.

Berna İlter, 9 Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi İngilizce İşletme 1996 yılı mezunu..
– Londra Metal Borsası’nda “Uluslararası Finans, Metal Ticareti, Futures& Options” konusunda eğitim aldıktan sonra, BRN Uluslararası Danışmanlık ve Dış Ticaret Limited Şirketi’ni 2001 yılında kurdu.
– Birçok firmaya uluslararası pazarlama ve dış ticaret danışmanlığı yaptığı süreçte Tanzanya, Kenya, Nijerya ve Nijer gibi pazarlarda Türk ürünlerini tanıttı. Tanzanya’ya mobilya, Nijerya’ya çelik kapı sattı.
– 2006 yılında ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunu eşi Mustafa İlter ile birlikte 800 metrekarede 10 kişiden oluşan bir ekiple başladıkları yatak üretimi, yine aynı yıl sonunda 2 milyon 100 bin dolarlık bir ihracat rakamına ulaştı.
– Bugünkü ihracatı 20 milyon dolar (Türkiye’nin toplam yatak ihracatı ise 46 milyon dolar).
– Dünyadan 5 kıtada 500’den fazla satış noktasında BRN markalı ürünleri satılıyor.. Mobilyanın merkezi İtalya, tüm Avrupa ülkeleri, Benelüks ülkeleri, Kuzey Amerika, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bu satış noktalarının bulunduğu bölgeler arasında..
– Kayseri’de 24 bin metrekarelik bir alanda kurulan Türkiye’nin en büyük ve en modern üretim tesislerinden biri olan fabrikasında sektörün trendlerini belirleyen ürünlerini tüm dünyaya ihrac ediyor.
– Halen BRN Yatak Türkiye’nin yatak ihracatının lider firması…
– Türkiye pazarına yenilikçi ve alternatif satış kanallarıyla girecek… Tüm dünyaya gerçekleştirilen ihracattan edindiği tecrübeyi, iç pazarda Türk tüketicisine sunmayı hedefliyor.
– Sektörde kadın titizliğini yansıtan hem geleneksel hem yenilikçi hem de farklı ürün gamıyla sağlığı, hijyeni ve kaliteyi ön planda tutuyor..
– Berna İlter, Kayseri Sanayi Odası’na seçilen ilk kadın meclis üyesi…
Ödüller…

BRN Yatak…

– Avrupa İş Ödülleri’nde (European Business Awards) “Yenilikçilik, Inovasyon ve En İyi Uygulamada” 15.000 firma arasından finale kalarak Avrupa’nın en başarılı 10 girişimcisi arasına girdi ve “Ruban D’Honneur 2011” nişanına layık görüldü.

– BRN Yatak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Harvard Üniversitesi bünyesindeki AllWorld Network tarafından belirlenen Türkiye’nin en hızlı büyüyen 25 şirketi arasında yer aldı.

– Yine Dünya Gazetesi, DHL ve Akbank işbirliğiyle hazırlanan 2009 Türkiye geneli “İhracatın Yıldızları” yarışmasında “Yeni Pazarlama Ulaşma Başarısı” konusunda ödül aldı.

– 2009 Kayseri Sanayi odası Özel Ödülü “Krizde Ihracat ve Istihdamı Artırma ve Yenilikçi Ürünler”…

– 2007 yılında Garanti Bankası ve Ekonomist Dergisi tarafından Türkiye’de ilk kez düzenlenen “Türkiye’nin Kadın Girişimci” Yarışması’nda Türkiye birincisi seçildi.

– 2006 yılında Kayseri Ticaret Odası tarafından “2006 Yılı Başarılı Genç İhracatçısı” seçildi.

– 2001 yılında Dünya Gazetesi tarafından “İllerin En Başarılı Kadınları” kategorisinde ödüle layık görüldü.

Kayserili Berna İlter’in Kayserili şirketlerin ürünlerini ihraç etme hevesiyle başladığı ticaret büyüdü, sanayiciliğe dönüştü. Yataklarda yayları presleyip, süngeri rulo yapan sistemlerle ‘navlun’ sorununu aşan İlter, 45 ülkeye yılda 20 milyon dolarlık yatak satıyor.

Berna, kendi anlatımıyla Sadi Özdemir ropörtajında

KAYSERİLİ Berna İlter İzmir’de işletme okuyup döndüğü kentinde “Kayserili firmaların ürünlerini ihraç etme hevesiyle” girişimci oldu. Önce, başka firmaların ürünlerini alıp, ihracat yaptı. Sonra yatak üretimine başladı. İlter, farklı ülkelerin vatandaşlarına göre yataklar üreterek 45 ülkeye yılda 20 milyon dolarlık ihracat yapan bir sanayicisi olmayı başardı. Bu yıl iç pazara girme kararı aldığını söyleyen Berna İlter, önce Türk tüketicisinin ‘nereden yatak almak istediğini’ araştırıyor. Kayseri’de 24 bin metrakerelik fabrikasında 249 kişilik istihdamla yatak üreten BRN Yatak Baza Ev Tekstili San. Tic. Ltd. (BRN Yatak) Yönetim kurulu Başkanı Berna İlter, şöyle başlıyor öyküsünü anlatmaya:

/_np/0560/15670560.jpg

Annem Hatime Hanım emekli öğretmen, Babam Nazmi Bey de emekli assubay. İzmir’de İngilizce işletme okudum. Uluslararası finansa merak sardım. Ailenin tek kızı olarak mezuniyetten sonra Kayseri’ye döndüm. O dönemde yeni özelleştirilmiş Çinkur’da çalışmaya başladım. İhracat birimi kuruyorlardı ben de orada başladım. 3 yıl Çinkur’da çalıştım. Metal üretiliyordu ama fiyatları Londra Metal Borsası belirliyordu. Futures ve options piyasaları araştırdım ve fiyatları hedge etme yollarını öğrendim. Beni Londra Metal Borsası’na gönderdiler. Çinkur’a çok uygun krediler çıkarabildik. 24 yaşındayken metal sektöründe yaptıklarım duyuldu. Danışmanlık teklifleri geldi.

Danışmanlık ve dış ticaret

Çinkur kapanınca metal konsunda Özkoyuncular’a danışmanlık yaptım. Londra Metal Borsası işlemlerini yapıyordum, prim alıyordum. 2001 krizi patladığında ben BRN Uluslararası Danışmanlık ve Dış Ticaret’i yeni kurmuştum. Ya gidip Boydak Dış Ticaret’te çalışacaktım (çünkü o dönemde en iyi dış ticaret şirketi orasıydı) ya da yoluma devam edecektim. Kayseri’nin ürettiği ürünleri inceledim. Emaye tava, tencere, ocak, fırın (Afrika’ya yönelik), çelikkapı v.s. Tanzanya’da bir fuar buldum ve bu tür ürünleri alıp gittim. Mobilya ve çelik kapı sattım, 40 bin dolarlık bağlantı yapıp döndüm.

Komisyon yerine ‘al-sat’

Cesaretlendim ama komisyoncu olmak da istemiyordum. ‘Çelik kapı en iyi nereye gider, güvenliği en kötü ülkeler hangileri’ diye araştırdım. Nijerya’da karar kıldım. Kayseri ile Nijerya arasında çelik kapı ticareti başlattım. Nijerya’ya gittim ve ayrıca inşaat malzemeleri satanlarla konuştum. Çelik kapı satarken ahşap kapı, ardından koltuk istediler, inşaat malzemeleri de satmaya başladım. Ürünleri alıp kendim satıyordum. Çünkü ihracatta kalite çok önemliydi. Sonra Kuveyt’e Kayseri’den farklı ürünler göndermeye başladım. 2006’ya kadar böyle devam etti. Tanzanya’daki fuarda benden biri yatak kumaşı istedi. Kayseri’de kumaşı Boydak üretiyor. 25 sentlik farkla anlaşamadık. Sonra Avustralya’dan yatak kumaşı istediler. Boyteks’in kumaşlarını Avustralya’ya satmaya başladım. Polonya’dan da Avrupa’ya girdik. Yatak kumaşı isteyenler; yay, keçe de istemeye başladı. Bir süre sonra da bitmiş ürün talebi geldi.

Alman hijyen delisi Fransız yaylıda yatmaz ABD’li yumuşak sever

45 ülkeye yatak ihracatının sırrını da “Her ülkenin vatandaşı ne istiyorsa onu üretiyoruz” diye açıklayan Berna İlter, şu bilgileri aktarıyor:
Holandalı’lara çift kişilik satılmaz.
Almanlar için en önemli şey hijyen.
Fransızlar yaylı yatakta yatmaz.
ABD’liler çok yumuşak yatakta yatarlar.
İranlılar çok sert yatakta yatar. Hatta yaylar arasına takoz ve çift keçe koydururlar.
İngilizler, İrlandalılar yumuşak, dar ister.
Japonlar yere serebilecek yatak ister, rulo yapıp dolapta tutar.
Yunanistan’da keçe yasaktır, malzeme doğal olacak, pamuk olacak.
Ruslar, turuncu yeşil, mavi yatak ister, beyaz çok az satılır.
İran’da Bern adıyla 45 mağaza ürünlerimizi satıyor ama en iyi pazarımız Avrupa. Hollanda’da büyük bir depomuz, Belçika’da şirketimiz ve markamız var. İç pazara internetten başladık. Fırsat sitelerinden 4 günde 299 liradan 2 bin visco yatak sattık.

ABD’den sipariş alınca Boyteks destek verdi

KAYSERİ’de-ki sanayicilerin dayanışma ruhuna da gönderme yapan Berna İlter, şöyle konuşuyor: “Kanada’ya ihracat yapmaya başladım. Fason üretimde sorun yaşıyorum. Eşime gittim (kendisi inşaat mühendisi)  800 metrekarelik yer tuttuk. Eşim batabilecek parayı hesaplamış ve öyle ‘tamam’ demiş. 5 dikiş makinesi 2 kenar kapatma aldık. 10 da işçi. ABD’ye de üretmeye başladık ama 300 bin dolarlık kapitone lazım, paramız yok. Banka teminat mektubu vermiyor. O anda -Boyteks bana çok büyüklük yaptı. ‘Siz yapabildiğinizi yapın, kalan kısmını burada tamamlarız’ dediler. Ben o makineyi alana kadar Boyteks bana böyle destek oldu.”

Yatak kılıfı dikip ihracatı patlattı

BERNA İlter, şöyle devam ediyor: “Katalog hazırladım; dünyada kaç çeşit yatak varsa koydum. Almanya’da fuara katıldık. Çok büyük sipariş aldık. Hemen Kayseri’de 6 bin 500 metrekarelik yer tuttuk. Bitmiş yatak ihracatı zordu. Havaleli ürün. Özel pres yaptırdım yayları sıkıştırarak süngeri rulo yaparak 100 yerine 500 yatak sığdırdım. Avrupa’da işçilik yatak kılıfında yoğunlaşmıştı ve çok pahalıydı. ‘Kılıf ihraç edelim’ dedim. İngiltere’yle başladık, ihracatımız patladı. Kılıf işinde de çok büyüdük. Avrupa’da her yere ürün yapar olduk.”

Berna’yı  bu çok değerli ödüller için, çok iyi örnek girişimci kadın olduğu için, panellerde, konferanslarda, paylaştığı için defalarca kutluyorum. Her zaman Kayseri’nin, Türk Kadının,Dünya Kadınının başarılı örneği olmaya devam diyorum.

Eşiyle,kızıyla, sevdikleriyle,  gönlünce keyifli yaşamlar hep onunla olsun.