Angikad çok güzel bir projeyi sevgili Devrim’imizle başarıyla gerçekleştirdi.Hepimize mutluluk kaynağı, yeni enerji oldu.
Detaylı bilgi için : Angikad
Angikad çok güzel bir projeyi sevgili Devrim’imizle başarıyla gerçekleştirdi.Hepimize mutluluk kaynağı, yeni enerji oldu.
Detaylı bilgi için : Angikad
Şule hep çok çalıştı,yapabildiği en mükemmeli yapmaya gayret etti, yeri geldiğinde sıçradı ve iş dünyasının başarılı bir girişimcisi oldu.
Kagider Workshop’unda sevgili arkadaşımız Şule Yüksel, Düzce Üniversitesinde yaptığı girişimlik öyküsü, konuşmasını ricaları kırmayıp bizlere tekrar anlattı.
İyiki de anlattı, çok sevdiğimiz Şule’nin bütün samimiyetiyle, öz eleştirisi ile bizlerle paylaştığı hikayesinin birçok yerinde, ben de kendi girişimcilik hikayemi hatırladım, o günlere gittim.
Şule Kagidere girdiği ilk günden itibaren hemen kendini fark ettiren, yer aldığı çalışmaları hep başarıyla sonlandırıp,çok kısa zamanda yönetimde olmayı başaran,hepimizin çok sevdiği değerli ve çalışkan bir arkadaşımız.Aynı zamanda çok da iyi bir iletişimci.
Şuleyi Kagiderde ilk kez 2008 yılbaşı yemeğinde tanımıştım.Kırmızı kemerli siyah elbisesi ile çok zarif, çok güzel, güler yüzlü, konuşkan, kendini iyi ifade eden,sımsıcacık, farklılığı ve özgüveni ile o gece herkesin gönlünde ve aklında iyi puanla,yer almıştı.
Daha sonra yine Bodruma yaptığımız bir Kagider gezisinde, ve birçok etkinlik ve aktivite de beraber olduk.Şule için hem özgürlüğü, hem annesi ile olan eşsiz beraberliği hep çok değerliydi, İstanbul da yaşadığı kadar, Bodrum da yaşamayı sevmesi gibi.
Son seçimlerde ayrı gruplarda olmamıza rağmen, gönlümüz herkes gibi, Kagider için en iyi neticede olduğu için, hep birbirimizle gelişmeleri paylaştık, konuştuk.
Başarılı iş hayatını, ne yaptığını biliyordum.Ama bu yolculuğa nasıl başladığını ben de workshop’da öğrendim.
Şule öğrencilik yıllarında ve çalışma hayatında hem çok çalışmış ve hep başarının peşinden koşmuş.Öğrenim hayatı sırasında yüreğinin sesini dinleyip puan sistemiyle girdiği Fizik mühendisliğini 2 sene sonra bırakıp, ailesinin olumsuz tavrına rağmen İletişim Fakültesinde tekrar baştan başlamış.Şule öğrencilik yıllarında hem okuyor, hem çalışıyor,felsefesi her zaman para odaklı değil, başarı odaklı oluyor. Başarının, nasıl olsa kazandıracağından emin hep işinde yapabileceği en mükemmeli yapmayı hedefliyor.Bu özelliği profesyonel hayatında onu hep patron yandaşı , diğer çalışanlara karşı da antipatik yapmış.11 sene çeşitli şirketlerde yaptığı çalışmalar, bilgi ve tecrübelerini çok geliştiriyor.İşine çok sahip çıkıp kendi işi gibi gördüğünden, kendine özel, bir satış raporlaması, değerlemesi ile sonuçları,satış ve satınalma politikalarını oluşturarak şirketine sunuyor.
Her sabah güne başlarken, her gece yatarken, rutin şükrederek kalkıyorum, şükrederek yatıyorum,dualarımı okuyarak duşumu alıyorum. Eskiden nedense hep sabahları kalkınca yapardım şükretmeyi, artık geceleri yatağıma gittiğim de aynı şeyi tekrarlıyorum. Tanrım sana şükürler olsun, binlerce kere şükürler olsun, beni doğru yoldan, güzelliklerden, mutluluklardan, ayırma, aileme, sevdiklerime, dostlarıma,ülkeme , tüm insanlara güzellikler, sağlıklı mutlu günler nasib eyle, deyip dualarımla uykuya dalarken sadece ve sadece tüm güzel şeyleri gözümün önüne getirip, o anda aklıma hangileri geliyorsa, ailemle en keyifli sohbetler, seyahatler,kahkahalı komik anlar, duygusal, romantik, çoşku veren müthiş doğa görselleri, müzik konserleri, her şey, sonra da uyuyorum. Ve uzun süredir gece sancıları, uykusuzluklar yaşamıyorum.Uyuyuncaya kadar devam ediyorum, gece uyanırsam da hemen aynı şeyleri tekrar ediyorum.Deliksiz, dinlendirici bir uykuyla sabahı buluyorum.O zaman da kuş gibi, şükürler olsun, şükürler olsun tanrım diye aynı dualarla mutluluklarla, çoşkuyla, enerjiyle, yapacağım işlerim her ne olursa olsun, heyacanı ile şarkılarla kalkıyorum.
Tabi bazen farklı şeyler de oluyor.mesela harika bir seyahatin, mutlu güzel günlerin ardından, geri döneceğim gün nedensiz; yataktan uyandım ama kalkamadım, daha doğrusu kalkarken müthiş bir baş dönmesi oldu, gözlerim karardı, nefesim kesildi.Ben hemen çok sevgili insan değerli mesnevihan Nur Artıran hanımın dediklerini aklıma getirdim.Ne olursa olsun panik yapma, ne yapmam gerekiyor diye düşün, sakin ol, pozitif ol,bunun da bir nedeni var, hem de olumlu pozitif bir nedeni var,bu neden nedir tanrım diye düşün, bulmaya çalış,
Ben de aynen öyle yaptım, derin derin nefes aldım, bekledim, camları açtım hava aldım, gözlerimi sıkı sıkı kapatarak başımın dönmesini sakinlikle geçmesini bekledim.Sonra yine yavaş yavaş aşağı yukarı bakmadan, gözlerimi kapatarak duşumu aldım, giyindim, tabi çok zorlanarak ve her yaptığım hareketten sonra yine defalarca şükrederek, dinlenerek, tanrım bunu da yaptım, bunu da yaptım diyerek, sonra kocaman aşkımla , beni bekleyen canım arkadaşlarımla da paylaşıp doktoruma ulaştım, ne yapacağımı sordum ve tavsiyesiyle ilaçlarımı alarak ve güne devam ettim. Denilenleri yaparak, binlerce kere şükrederek, akşam uçağımıza kadar harika bir gün daha yaşadık.Resimlerimi paylaştım, kendimde bakınca önceki günlerden hiç farkım yok.Tanrım şükürler olsun, her şey için, her güzellik, mutluluk için.
Temel arkadaşı Dursun’a sormuş “Bu nasıl dünya” Dursun da demiş ki “Bak şu karşıdaki kadının kucağındaki çocuk nasıl olduğunu söylüyor.”Çocuk annesinin kucağında hem ağlıyormuş hem de sızlanıyormuş. ”Ama anne hem vuruyorsun hem de ağlama diyorsun.”
Canım arkadaşım sevgili Ayşe Sakar’ın geçtiğimiz hafta annesini kaybettik.Ayşe benim için, tüm dostları, arkadaşları sevdikleri için çok özel bir insan.İnanılmaz sevgi dolu,hayatı hepimizden çok dolu dolu yaşayan, enerjisine hiç birimizin akıl sır erdiremediği çok güzel bir arkadaş, dost.Çok başarılı iş hayatından sonra şimdi, koçluk yapıyor,sürekli kendini geliştiriyor, yeniliyor,seyahatlerin birinden diğerine,hiç yorulmadan, bildiklerini yaşadıklarını, sevgisini hep paylaşarak, hep mutlu pozitif ama çok hareketli tutkulu bir hayat yaşıyor.
Hepimizin çılgın arkadaşı, kahveye gelin diyor, yemek oluyor, yemeğe gelin diyor, şölen oluyor, onunla seyahat etmekse olağanüstü bir paylaşım.Hep gönlü bol, sevgisi bol, enerjisi bol, süper bir insan.Annesinin kaybı, hepimizi tüm sevenlerini çok üzdü,cenazesine yetişemedim,evine taziyeye gittiğimde Ayşe yine tüm pozitifliği ile tüm gönlü, sofrası, enerjisi bolluğu ile bizleri karşıladı.Harika helvasının yanında bin çeşit ikramı ile bizleri sardı, sarmaladı, annesini, ölümünü, o günden beri yapılan sürekli duaları,cenaze törenini, yemekleri o kadar güzel anlattı, o kadar güzel paylaştı ki Mevlananın dediği gibi ölümü bile şölene döndürdü.Sevgili annesi uzun süredir rahatsızdı, artık gitmek istemişdi, çocukları ile sevdikleri ile vedalaşıp huzura ulaşmıştı.Bu çok özel arkadaşımızın sevgili annesi de Ayşe anlattıkça anladık ki nasıl gönlü, eli, enerjisi bol, bambaşka bir insan.Hep vererek mutlu olmuş, sadece çocuklarına, ailesine, sevdiklerine değil tüm mahalleliye tüm komşularına tüm erişebildiklerine el uzatmış, çok iyi bir müslüman anne.Herkese anne dost sevgili olmuş.
Canım Ayşecim,annecin nurlar içinde yatsın, ne mutlu senin gibi de müthiş evlatlar anneler yetiştirmiş.
Yoğun bir günün sabahında ilk randevum, sevgili arkadaşlarım Ayşegül ve Güzin’in davetleriyle gittiğim güzellik salonları oldu.Ayşegül yaklaşık yirmi senedir tanıdığım, enerjisini, farklılığını hemen hissettiren, işinde çok başarılı, ışıl,ışıl bir insan.Ablası Güzin’i de son dört senedir tanıyorum.O da sıcacık, çok özel hünerleri olan çok zarif bir insan.İki kardeş bir tanıtım daveti için aradıklarında yoğun bir günüm olmasına rağmen hayır demedim, sabahın ilk saatlerine randevu aldım. Diş, estetik ve güzellik salonlarını,oradaki uygulamaları, yapılanları da her daim çok beğenmem ayrıca önemli etken oldu.
Ayşegülü ilk tanıdığım da, sevgili doktorları Mustafa Oran, benim de doktorumdu.Hem de bu konudaki ilk doktorumdu.Senelerce onun Nişantaşındaki salonuna gider, cildim için gerekenleri yapmasına hiç karışmazdım.Temel doğruları ve ihtiyaçları hep ondan öğrendim.Ona çok güvenirdim.Çok özel, çok tatlı, işinde çok dürüst ve başarılı bir doktordu.Ani ve çok genç yaşta ölümü hepimizi çok üzdü.Nurlar içinde yatsın.Ayşegül de Mustafa Bey gibi, çok titiz,takipçi,detaycı, kendini sürekli geliştiren, yenileyen, eğiten, işine çok saygılı bir diş doktoru. Mesleğini, doktorluğunu, güzellik salonu sahibi olarak da senelerdir, başarıyla sürdürüyor.Bağdat Caddesinin en eski ve vazgeçilmez güzellik salonu hepimizin her zaman telaşlar içinde koşup, yenilenip, tazelenip, mutlulukla çıktığımız mekan.Her anlattığını, yaptığını, tüm yenilikleri onu takdir ederek izliyorum.Güzin de bu güzel düzeni kendi tarzı ve sıcaklığı ile çok güzel yönetiyor.İki kardeş, caddenin ortasında, tüm yoğunluğun arasında, her girene bambaşka bir dünyanın kapısını açıyorlar.Şimdi Nişantaşın da da yerleri var.
Güne, bu iki güzel başarılı insan ve iş kadını ile başlamak, onların güler yüzleriyle yeni çalışmalarını ve ürünlerini dinlemek, denemek, bana müthiş bir enerji kattı.Ayrıca cildime uyguladıkları bakım ve makyajla da ışıl ışıl oldum.Bir sonraki randevuma bayağı gecikerek, harika bir başlangıç yaptım. Uyguladıkları bakım ve makyaj ürünlerinden eksiklerimi bir an önce almak için sabırsızlanıyorum. Ayşegül ve Güzin’e ulaşmak isterseniz : http://www.bioritm.com.tr/
Aynı günün akşam programında iki çok önemli konser vardı. Borusan Filarmoni ve Tekfen Filarmoni ile İdil Biret. Birini seçmek zorundaydım.
Borusanı iki sezondur CKM de harika konserlerinde sürekli takip edebilme fırsatım olabildiği için mutluluğum sonsuz.Her defasında, müzik eşliğinde ruhum nasıl çoşkuyla doluyor,beni bambaşka güzelliklere uçuruyor,gözlerim ışıldıyor, yüzümün ifadesi değişiyor.Konser anında öyle besleniyorum ki, işte müzik ruhun gıdasıdır, bunun için denmiş diyorum.Şef Sascha Goetzel ‘in enerjisi müthiş.Çoğu zaman sular içinde kalıyor ve arada mutlaka gömleğini değiştiriyor.Benim ruhum yükselip göğe ererken o da tüm ruhu ve bedeni ile sahnede performansını uçar gibi sergiliyor.
Bütün bu yazdıklarıma rağmen bu seferlik Borusan yerine Tekfeni seçmemin nedeni uzun zamandır dinleme fırsatı bulamadığım İdil Biret , Nihat Gökyiğit ve Saim Akçılın harika projeleri Tekfen Filarmoni’yi de bu çok özel konserlerinde kaçırmak istemedim.İlk günlerinden beri konserlerini kaçırmadan izlemeye çalıştığım Tekfen Filarmoni’nin çok değerli bir proje öyküsü var.Bu öykü Saim Bey’e ait, sorgusuz uygulamacısı da Tekfen Holding’in üç kurucusundan, enerjisi ve yaşamı ile benim idolüm olan Nihat bey. Projeyi de Nihat Bey’e olan hayranlığımı da uzun uzun yazmak istiyorum. Ama gecenin güneşi, İdil Biret’i dinleyebilmek, Nihat Bey’le sohbet etmek,sevgili konser dostlarım arkadaşlarımla olmak beni çok mutlu etti.
Konser çok başarılı idi.Saim Akçıl, oğlu Sinan Akçıl’da konserde olduğu için çok daha farklı çoşkulu idi.Yine 23 ülke bayrağı üç denizin barışı olarak sahnede dalgalandı.Konserler her zaman orta yaş üzeri insanların en yoğun bulunduğu yerler oluyor.Yaş ortalaması birhayli yüksek olduğundan, çoğu zor yürüyen, zor oturan, ama çok şık, çok zarif, çok mutlu izleyicisi ile harika bir akşamdı.