Bodrum’da Renklerin Dansı

Bodrum’un mavisine, yeşiline, moruna,tüm renklerine hayranım,  her gün  yüzdüğüm koya,evimizin plajına, aşığım. Beni Bodrum’a tutku ile bağlayan en önemli özellik, doğasının nefes kesen renkleri, yeşillerin içinde maviler, aralarda penbeler, turuncular, onlara daha da anlam katan beyazlarla, kahvelerle,rüya gibi,büyüleyici manzaraları  ve muhteşem denizi.Güvercinlikten şehre girerken olağanüstü güzellikteki  koylar önümüzü keserek, bizi kendine hayran ediyor,ve sonra hiç umulmadık bir köşeden tekrar, tekrar çıkarak devam ediyor.

Her gün iki kere yüzdüğüm koy,plajdan otele

Bodrum da hayat hızlı başladı , hızlı devam ediyor.Hiç  soluk almadan günler geçiyor Senelerdir, Temmuz’un ikinci yarısı ile Ağustos ayında Bodrum’da yaşayıp,işe de oradan gidip gelip, takip eden, ben, yine aynı programla yaza başladım.Bu sene yaz,biraz fazla sıcak ve eskisinden daha da hareketli başladı, ve öyle de devam ediyor.Çünkü artık daha çok sevdiğim, yakınım, ailem, dostlarım da, yazları Bodrum’da. Her hafta hergün birkaç tanesi ile farklı farklı programlar yapıyoruz, beraber oluyoruz Yazlar çok daha sosyal geçiyor.Herkes tatil moodunda, yaz geceleri, gündüzleri dostlarla, sevdiklerimizle daha keyifli

Güne sabahları bir saat  yüzerek başlıyorum, keyifli kahvaltı ve günlük çalışmalar, üçten sonra yine deniz ve bir saat yüzme, okunacaklar, sohbetlerle gün devam ediyor. Sonra akşam için hazırlanma,evde veya dışarda, program neyse. İlk geldiğimizde büyük  aile biraradaydık. En büyüğümüz doksanüç, en küçüğümüz yakında üç yaşlarda olacak. Aile  fertlerinin ve arkadaşlarımızın çoğu aynı koyda, ve yakın mesafede yaşıyor.Bazen kahvaltıda, bazen kahve sonrası sohbette,ya da plajda. Plaj da ki yemek seromonilerin de, İğde ağacının altında Kaptanın Yeri’nde,bazen akşam yemeklerinde çeşitli mekanlarda, bazen evimizde beraber oluyoruz.

Çarşambaları, Gündoğan’ın pazarı. Taze meyva sebze alışverişimizi, İnci‘den peynirlerimizi, otlarımızı, sabah erken gidip aldığımız gün. Bu sene geçtiğimiz senelere göre, biraz farklı besleniyoruz. Artık sadece keçi peyniri yiyoruz,çok da lezzetli.Eskiden mandalin reçelsiz Bodrum’da  kahvaltı olmaz derken, bu sene organik keçi boynuzu pekmezine takılıyoruz.Belki mandalin reçelini kendim organik tatlandırıcılarla yapsam mı, diye de düşünüyorum.Tüm zeytinyağlılar, salatalar, meyvalar, vazgeçilmezlerimiz.İçecek soda limon, buzlu çay, naneli ayran, şekersiz limonata, favorim.Her şeye yakışan naneler, sevgili yan komşumuzun bahçesinden, Akşam üstleri hoşgeldiniz, davetleriyle her sene çeşit çeşit, yaz içkileri yapıp ikram eden,   ben, bu sene kahvaltı sonrası, kahve sohbetlerine daha itibar eder oldum.

Akşamları dışarıda isek, bizim koyda, Küçükbük Mehmetin yeri, Gündoğan Koyunda isek Reana, Yalıkavak, da Bodrum ‘da Tango  favorimiz. Klasik balıkçıları, hiç saymıyorum, herkes bilir, her koyda çok alternatifler var, hepsi birbirinden farklı güzel, cazibeli. Hepsinin özel menüleri ritüelleri var. Kiminde güneşi batırmak, kiminde dolunayı izlemek, kiminde olağanüstü balık yemekleri servisi, bazılarında mezeler ve otlar. Zaman olursa hepsini  anlatacağım.

Sertab Erener Konser sonrası Yalıkavak Marina’da. Bütün kızlar toplandık…

Yalıkavak, Marina, Bodrum Marina her zaman en sevdğimiz kafe, kitapçı, konser, yemek alternatifleri ile en çok  vakit geçirdiğimiz mekanlar.

Gündoğan daki kuaförüm,Yavuz İstanbul daki kuaförümü aratmayacak kalitede.Bazen fark bile attığı oluyor.Ayrıca ünlü müşterileri de çok.Bodrum da alışveriş, hep çok alternatifli ve keyifli.Ev için, bahçe için giyim, kuşam için, yiyecekler, davetler için, hediyeler için alternatifler sonsuz.Yok yok, hatta daha kolay ve rahat alışveriş yapabildiğim çok keyifli yerler, markalar, mekanlar var.Bütün bilinen markalar zincirler, Mudolar, Paşabahçeler, yaz çeşitleri ile çok renkli ve güzel. Oasis çok hareketli, aktiviteleri markaları ile , her aradığınızı kolayca bulabiliyorsunuz. Kitapçı azdı, hatta çok çok azdı, bu sene o da arttı.Bodrum benim için briç cenneti, konser, festival cenneti.

Bodrum’da ilk gün prensimle başladı, ilk davet Gliss Otel de idi, ilk misafir Begüm’dü. Sonra  hergün bir iki çok farklı programla hayat devam etti.

Geçen hafta prensim ve annesi  İstanbul’a döndü, teyzeler yok, yeğenler yok, arkadaşların bazıları yok, bazıları yeni geldi. Aybaşında gidecekler ve yeni yeni gelecekler var. Her gün tiyatro, show,gösteri, konser var, seçmek , yetişmek her zaman kolay olmuyor.

Ben hep güzellikleri, mutlulukları sizlere paylaşıyorum, ama hayat sadece pür neşe sağlık ve mutlulukla geçmiyor.Çok önemli hastalıklarla rutin uğraşıyoruz, Günün önemli bölümü onlarla geçiyor.Araya giren extra kazalar,sıkıntılar da oluyor. Hastaneler, tedaviler, terapiler, yeni yöntemler, umutlar, hep hayatımızın içinde.Yine hiç beklemediğimiz aile içi zor kararlar, ultra değişiklikler,ya da umulmadık, hızla hayatımızı sarsan olaylar hep günlük yaşantımızın içinde.

Ama yaşam böyle her rengiyle var.Hepsini bir arada yaşıyoruz. Gücümüzü, direncimizi, yitirmeden. Günlerin değil, anların mutluluğunu kovalayarak.Harika bir yüzmeden sonra hastaneye koşmak, ya da prensimle geçirdiğim doyumsuz saatlerden sonra yeni bir terapiyi denemek için farklı bir ortama ait olmak. Bazen kocaman aşkım bir cephede, ben bir cephede,savrulup duruyoruz.

Ama bir yerden bir yere koşarken bile arabanın önünü kesercesine yolu kesen müthiş Bodrum manzaraları, mavisiyle, yeşiliyle, içinde  renkli tekneleri sörfleri ile nefeslerimizi kesiyor.Bazen sevdiğimiz mekanlara, bazen dostlara bazen hastanelere hepsi bir arada Bodrum’u yaşıyoruz.

Derya Gönülden İsteyince

Sevgili Derya Türkkorkmaz ile ilk Kagider Oryantasyon’da tanışdım. O gün katılan tüm yeni arkadaşların hepsi ayrı bir değer oldu benim için. Hepsini yazacağım dedim. Zaman içinde hepsini biraz daha tanımak istedim, hepsi ile çok güzel anlarımız buluşmalarımız hep oluyor, böylece yazacaklarım da biraz daha artıyor, derinlik kazanıyor.

Bugün Derya’yı anlatmak istiyorum. İlk gördüğüm, ilk dinlediğim andan itibaren beni de grubu da  çok olumlu etkiledi, ve hepimiz her anlattığını hayranlıkla dinledik. Çok genç, pırıl, pırıl, gözlerinin içi parlıyor, ve gülerek içten, yüreğimize dokunarak bakıyor.Hem iş hayatında, hem sosyal çalışmalarla  yaptıkları ve de yapmak istedikleri çok değerli önemli katkılar yaratıyor. Hem de  mutlu bir evliliği ve iki oğlu var. Tümü bir arada olunca başarı  daha kolay geliyor, zaten.Gençlere kariyer seçme aşamasında yardımcı olmak gibi çok önemli bir misyonu var. Genelde yaptığım gibi,Derya ‘yı da  biraz kendi  anlatıyor, biraz ben, biraz da resimler.

Derya 1998 yılında İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun olduktan sonra dil eğitimini tamamlamak için İngiltere’ye St. Oakland Collage’a gidiyor. İş hayatına 2000 yılında Uzel Makine AŞ’de Dış Satışlar departmanında Uzman olarak başlamış, 2003 yılında Xerox Büro Makineleri AŞ’de sırasıyla Planlama Uzmanı- Bayi Kanal Satış Uzmanı ve Bayi Kanal Satış Müdürü pozisyonlarında görev almış. 2008 yılında Kelly Services İnsan Kaynakları firmasının Ülke Satış Müdürü, 2009 yılında Genel Müdürü olmuş. 2010 yılı Ocak ayında Kelly Services’in Türkiye’den çekilmesi kararı ile Derya’nın hayatında yepyeni bir sayfa açılıyor. Çünkü Derya çalıştığı şirketini satın almaya karar veriyor.Bunu onun anlatımından aldım.

Bence Derya gönülden öyle bir istemiş ki, gerisi gelmiş ………….

“Oradaki hikaye; Kelly Services İnsan Kaynakları ve Danışmanlık şirketinde 1 yıllık genel müdürken ve herşey çok iyi gidiyorken global krizin çıkması ve firmanın gidiyoruz demesi ile başladı.

Yıkıldım tabii. Yaptığınız heykeli birinin balyozlaması gibi birşey.. Başkanı aradım ve bana satın şirketi dedim..

Firma 66 yıllık tarihinde hiç banka kredisi kullanmayan, hep likidde kalan ve karlı olmayan hiçbir yerde zaman kaybetmeyen

çok dinamik ve bir o kadar da muhafazakar bir yapıdaydı. Kalsalar dayanırlardı ama riski sevmiyorlardı. Bizimle birlikte Ukrayna, Finlandıya ve İspanya’dan da çıktılar..

Benim olduğum 1 yıllık yönetimde çok yol katetmiş bir büyük bankanın  ve aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası’nın ihalesini kazanmıştık.

Firmanın durmu çok pozitif ilerliyordu ve bunu da görüp gerçekten çok defalar takdir ettiler. Ama dediğim gibi beklentileri yüksekti ve kriz gelmişti.

Benim gördüğüm onların göremediği birşey yoktu aslında. Bir yıllık yönetimim süresince kazandığım başarı, işime duyduğum sevgi ve inancımdı beni güdüleyen. Biraz da deli cesaretiydi galiba!

Sağolsun eşim de çok destek oldu bu süreçte.. Bir de kader seçimdir bana göre. Kaç kere böyle bir kavşağa gelir ki insan.. Ve tarihlerinde ilk kez bir çalışanlarına şirketi sattılar. Krizin göbeğinde danışmanlık firması almak çok riskliydi. Zor ve uykusuz bir yıl geçirdim ve sonrasında krizi atlattık. Tabii dümen sağlamlaştı, ustalığım arttı ve fırtına azaldı. Sevgili eşim Oğuz’un çok sevdiğim bir lafı vardır: Hayatta neyin hayır, neyin şer olduğunu bize zaman gösterir der. Bir şeye çok üzüldüğüm için sonradan üzüldüğümde bu lafı hatırlamışımdır hep. Gerçekten bir kapı kapandığında bir diğeri açılıyor.. Yeter ki niyet iyi olsun. En büyük derdim işimi nasıl daha iyi yaparım, nasıl fark yaratırım oldu hep..

Birikimler gitti, kredi de kullandık biraz da onlar destek olup vadeye yaydılar ve çok şükür bugünlere geldik.

Ve hala Kelly Services’in Türkiye’deki straejik ortağı olarak devam ediyoruz.

Birlikte çalıştığım insanlar harika.. Ailem gibiler.. Çok seviyorum onları…

Şans mı denir, başarı mı denir, bal mı denir hikayeme bilemem ama benim reçetem:

Hedeflemek, planlamak, çok çalışmak, pozitif düşünmek, paylaşmak ve şükretmek.

Bir yandan akademik alanda da ilerlemeye devam ediyorum. İstanbul Üniversitesi’nde kariyer danışmanlığı yüksek lisansı yapıyorum. Öğrencilerle konferanslarda tecrubelerimi paylaşıyorum. Yeni mezun birsürü gence ücretsiz kariyer danışmanlığı yapıyorum ve çoook mutlu oluyorum.. Bana göre; mutluluk da, başarı da, para da paylaştıkça çoğalır..

5 ve 10 yaşlarında iki oğlumuz var. Evcimenimdir, aile hayatta en değer verdiğim, en huzurlu ve güvende hissettiğim yerdir, benim için çok önemlidir..Yemek yapmayı ve yeni ülkeler görmeyi severim. TED konferanslarını izlerim zaman buldukça. Yeni trendler, teknolojiler, belgeseller, fantastik bilim kurgu filmler ve uzay bilimleri her zaman ilgimi çeken konular olmuştur. Kişilik olarak kanaatkar bir yapım vardır, şikayet eden biri değilimdir. Genelde pozitif ve proaktif düşünürüm. Çocuklar konusunda çok hassas bir yapım var. 2 yaşındaki çocuğunu saçından kavrayıp havaya kaldıran bir çingene gördüğümde arabayı trafikte durdurup inip kadını ittiğim ve çocuğu elinden aldığım olmuştur. Bu tamamen dürtüsel ve içgüdüsel, mantığımı yitirdiğim yer.. Gerçekten dengem alt üst oluyor çocuklarla ilgili kötü bir haber okuyup izlediğimde. Ama ne faydam oluyor, hiç.. Gençleri eğitelim destek olalım, yeni nesillere yatırım yapalım istiyorum. Mevcudu değiştirmek çok ama çok zor..Ama gelenleri eğitebilir ve gelecekte daha iyi insanların olduğu bir toplum olabiliriz diye düşünüyorum..”

Derya çok genç, umut dolu, sevgi dolu, neşe dolu,ve paylaşmak için Kagider’de

Onu ilk tanıığım gün yandaki notu  yazmışım.

Derya Türkkorkmaz da tam hiperaktif yapısı, fütürist yaklaşımı,  sahip olduğu İnsan Kaynakları şirketinin  kuruluş öyküsü, sosyal çalışmaları ile dinlerken yorulduklarımızdan, harika ışıl ışıl gözleriyle müthiş yoğunluğuna Kagider’i özellikle Genç Kagider’i keyifle ekledi. X Kuşağı, Y Kuşağı ile ilgili bizlerle özel  paylaşımlar yapacak, söz verdi. Aramıza katıldığın için çok mutluyum, Derya. Hem gençlerin hem bizlerin senden çok öğreneceği şeyler var.İyi ki seni tanıdık, tekrar hoşgeldin. Sevgiler, sevgiler

Rüzgarı Arkasına Alınca

İzmir’in kadınları bir başka güzel, cazibeli çekici. Daha özgür ruhlular, daha özgüvenleri  yüksek. Sevgili arkadaşım Ferda Boyar‘da tipik, özgür ruhlu, İzmir kızı.

Yaşamdan keyif almayı,tutkularının, heyacanlarının arkasından gtmeyi sevenlerden.Böyle olunca da çok dolu, dolu hep hareketli adrenali yüksek bir yaşam hikayesi var.Emeklilikten sonra girişimci olanlardan. Girişimci olmadan hem doğduğu yaşadığı şehri değiştiriyor.Sonra da  kendi işini kuruyor.Ferda’nın özgür, korkusuz, heyacanlara açık  ruhunun en güzel göstergelerinden biri  de iyi bir motorcu olucu. Hem de göstermelik değil, sıkı bir motorcu. Arkadaşımı Kagider’e girdiği günden beri tanıyorum. Birbirimize hep yakın olduk, işlerimiz aynı sektörde, Kadıköy yakasında aynı grupdayız, beraber seyahatler ettik. Her sene Bodrum’da buluşuyoruz.Heyacanlarının tutkularının peşinden gidişini hep zevkle mutlulukla takip ediyorum. Ferda’yı Harley’ci  Girişimci arkadaşımı biraz ben anlatacağım, biraz resimler, biraz Ferda. Siz de okuyunca motorunuzla rüzgara doğru özgürce sürme hevesine kapılabilirsiniz, bence.

 Ferda’ nın hikayesinde öncelere gitmedik. Girişimci olma kararı aldığı, günlerle,yepyeni bir sayfayla, yeni bir  dönemle başladık. 2004 ve İstanbul.

“Bankacılık ve Gemicilik Şirketinde 20 yıl çalıştıktan sonra 2004 yılında emekli oldum.En Son çalıştığım şirket nedeniyle İzmir’den o güzel İzmir’den sonra Büyülü Şehir İstanbul’a yerleştim.Zaten hayalim hep İstanbul’a yerleşmekti .İstanbul’a yerleştikten sonra emekli olup kendi şirketimi kurmaya girişimci olmaya karar verdim.6 aylık bir araştırma sonucunda Mali Müşavirlerim bana Geleceğin Sektörü Emlak işini yapmamı söylediler.2004 Aralık ayında Remax Altunizade Deniz ofisini açtım.

Tabii zor bir dönem Emlak işi Çevre ve Yer Bilgisi gerektiren bir iş.Remax’da koşuşturmalarla geçen koca 5 yıl .Fakat bu işi öğrenmek için Remax doğru bir adresti.Zorlandığım ve keyifaldığım bir dönemdi.Kadın olmanın verdiği zorlukları ve kolaylıkları yaşadım.Rotary gibi büyük  bir Sivil Toplum Örgütüne ve Kagider’e üye oldum.Çok doğru yerlerde olduğumu zamanla daha iyi anladım.Aynı dönemlerde Harley Davidson 

(Harley Owners Grup ) HOG grubuna üye olup Sporster 883 C model motor alıp hayatımın yönünü değiştirip bir hobi edindim.Adrenalin ve Rüzgar muhteşem vazgeçilmezim oldu.Uzun seyahatler ,yurtdışı seyahatlere katılıyorum.İnanılmaz keyif alıyorum.Benim çocukluğum motor üzerinde geçti.Babamda bir motorcuydu.Zannedersem beni çeken genler var !

Remax ile başladığım hayatıma 5 yıl sonunda Remax Franchıse’ı bitirdim .Kendi şirketim Mare Real Estate’i kurdum.Bunun yanında Rennak Nakliyat Gay.Yat.Dan.Ltd.Şti’ni kurup nakliye işine girdim.5 tane Treyler aldım.Ayrıca Partnerimiz olan Reks Frigo Kont.Hizmt.şirketine Finans ve Muhasebe Danışmanlığı yapıyorum.

Motorcu hayatıma gelince 2008 yılında İtalya’dan ST.TROPEZ ‘e Harley Festivaline gittik. 16 günlük bir seyahetti.

Yunanistan Turlarına katılıyorum.2011 Eylül’de yine İtalya’dan Cortina,Avusturya faaker see Harley Festivaline ordan yola devam edip Budapeşte ,Sırbıstan,Bulgaristan,Türkiye çok keyifli bir o kadar da yorucu 10 günlük bir tur yaptık.2012 yılı Mart ayında Amerika’ya Daytona Harley festivaline katılmak üzere Florida’ya gittik.15 Günlük bir seyahatti Daytona Harley festivalinde hayatımda bir daha bu kadar çok Harleyci’yi birarada göremem  heralde diye düşünüyorum.7 gün Florida eyaletini Harley Motor Kiralayarak gezdik.” 

Sevgili Ferda beni kırmadı, Harley’i ile olan öyküsünü, girişimciliğini özetledi. Kısacık, anlatımında başarısının, sırları hep satır aralarında var. Doğru zamanlarda, iş seçimi, sosyal faaliyetlere katılımları, kendi arzuları tutkuları hepsi birbirini tamamlayan bir bütün.İş kurup, hızla başarılı olmasındaki  en önemli etken de  daha önceki  profesyonel çalışmalarındaki deneyimleri, sonra iş kurmaya karar verirken, konusunda başarılı bir markayla işbirliği yaparak başlaması. Hepsinin önünde özgür, özgüveni yüksek, kararlı, planlı, bilinçli,  tutumu.Ferda artık belli bir olgunluğa geldiğini hissettiğinde kendini rüzgarın önüne bırakmaktan çekinmiyor, ve başarı da onu takip ediyor.

Bu rüzgarın içinde büyük aşkı, desteği İbrahim de var. Harley tutkuları onları birbirlerine çok daha iyi kenetliyor.Bu güzel, ortak tutku neticesinde işlerinde de birbirlerini tamamlama kararı alıyorlar.

Kızı Hazal en değerli enerji kaynağı,her zaman  yanında, yakınında. Güzel arkadaşımın hep enerji ,serüven başarı, heyacan dolu günlerde sevdiklerinle olması dileklerimle. Harley’i ona, işine yaşamına başarılarına, özgür ruhuna  çok yakıştırıyorum.                                Ben de samimi anlatımları çok değerli bulduğum  için, yazdıklarını olduğu gibi aldım. Tüm yeni iş kurmak isteği olanlarla gönülden paylaşmak için. Sevgiler, sevgiler

 

 

 

Bodrum Gliss Otel Daveti

Bodrum’da aşık olduğum şehirdeyim. Her zamanki büyüleyici,sabahı, gecesi,denizi, havası, davetleri  ile her an başka heyacanlarla dopdolu.Bodrum’da hayat,benim için  Güvercinlik’de  köşeyi dönünce gözüken mavilikleriyle başlıyor, ve beni her noktada, renkleri,kokusu, tadı, müziği, anıları ile içine çekiyor. Artık ayrılana kadar, bambaşka bir dünyadayım. Dünyadaki çok beğendiğim cennet köşelerden biri.

Burada olduğum sürece benim Bodrum’umu sizlere anlatmaya çalışacağım. Bugünün konusu, ilk Bodrum daveti .Gündoğan Küçükbük  Gliss Hotel &Spa da sevgili Gülden’in (Türktan) Kagider grup yaz daveti.Bodrum’da buluşmak çok güzel bir duygu.

Bu resimde ben de varım. Ahu Serter, Nilgün Keleş,Devrim Erol, Berrin Kuleli, Ayşegül Demirağ, Güzin İlker,Ferda Boyar, Yasemin Tutal,Nilgün Erdem,Hürriyet Özçelik,Begüm Özdoğularlı,Orkide Gökhan,Münteha Adalı çoğumuz bir aradayız. Bir o kadar da resme girmeyen arkadaşımız daha vardı.

Bodrum’da uzun yaşayan bir grup olarak biz bazı Kagider’li arkadaşlar  yazları hep beraber oluyoruz zaten.Bedriye’nin Gülseren’in  klasik doğum günü partilerine katılanlar, Gündoğan ve yakın çevresinde oturanlar grubu, İstanbul’da birbiriyle yakın görüşenler, yazları  hep Bodrum’da da buluşuyoruz. Bu buluşmalar neticesinde bir kaç arkadaşımız da Bodrum’da evi olanlar, ya da ev kiralayanlar, grubuna katıldı. Bodrum ortak heyacan, ortak tutku nedenimiz.

Yaz, Bodrum, tatil, cennet köşe, ve çok özel bir otel’de sevgili başkanımızın daveti.Bizi misafir eden otelin diğer ortağıda Kagiderin  kuruluşunda çok emeği olan ilk  üyelerinden sevgili Yasemin Tutal. Böyle olunca da ayarlayabilen herkes bu güzel davetteydi.. Tuğba Jabban teknesiyle gelmiş, bazı arkadaşlar, iki üç gün daha ekleyip tatil fırsatı yaratmış. Bazıları benim gibi evine gelmiş. Bazıları hem tatil, hem davet hem iş organizasyonu yapmış. Hepimiz Bodrum için çok erken bir saatte akşamüstü beşbuçuktan itibaren Gliss’deydik. Eşleri ile gelenler de çoktu.Nilgün Erdem, Ferda Boyar, Ayşe Özsan,Berrin Kuleli, Özlem Duyar Aytemiz bu grubun temsilcileri oldu. Ev sahibi olarak Gülden’in eşi Cüneyt Türktan’da bizlerle idi.Gülden kırmızı elbisesi ve ayakkkabıları, özellikle de taşlı gözlükleri ile her zamanki renkli ve farklı tarzını sergiledi.Orkide’cim mavileri Diara’cım sarı kıyafeti ile tam yaz daveti hoşluğu içindeydiler. Herkes cıvıl cıvıl , keyifli ve eğlenmek hoşça vakit geçirebilmek için oradaydı. Benim tatlı misafirim, Begüm’ümün beyaz elbisesinin sırt dekoltesi , ona çok yakışmıştı.Ayşegül Özsan çoğunluğa göre daha iddialı  bir akşam daveti kıyafeti seçmişti.Ayşegül Demirağ ve Güzin İlker kardeşler her zamanki  kendilerine özel tarzları ile,   davetin hep gülen neşe saçan ikilisi idi. Hürriyet her zamanki tarzından  farklı, çok çekici bir tatil kadını olmuştu.

Gülden’in oteli çok özel bir otel. Yirmialtı  birbirinden farklı konumda, metrekarade ve farklı konseptte döşenmiş,odasıyla, spası, alternatif , ya da koruyucu, önleyici tıp seçeneklerinden yararlanabileceğiniz,sıcacık ev  tadında bir butik otel. Plajı manzarası , bitki örtüsü harika.Benim senelerdir, evimizin olduğu plajdan Gülden’in oteline yüzdüğüm koyda.İki sene önce Gliss otele, ilk Gülden’i ziyarete  gittiğimde şaşırıp kalmıştım             Ama nasıl olur burası her gün iki kere yüzdüğüm otel diye. Sevgili Gülden Bodrum’a ve Gündoğan’a çok güzel bir otel kazandırdı. Uzun seneler yarım bir inşaat halinde olan oteli satın alıp, koyun değerini artırdı. Artık her Bodrum’a gelen arkadaşlarıma ilk otel tavsiyem Gliss Otel oluyor. Benim çok sevdiğim koyda, çok özel bir bir otel. İlk gezdiğimizde hepimiz hem şaşırdık, hem hayran olduk. Sevgili Gülden her odayı birbirinden çok ayrı şekilde döşemiş. Kimi romantik, kimi modern, kimi rüyalar alemi, kimi masal dünyasındaymış hissi veriyor.Hiç bir eşyadan bir tane daha yok. Gülden hem ailenin eşyalarını değerlendirmiş, hem çok özel bir otel yapmış. Anlatmakla değil mutlaka görmeniz yaşamanız lazım. Yine hayretle gezerken, bir ara Burhan Doğançay’ın bir tablosuna rastladım, Gülden onu da evden getirmiş, ve böylece çok değerli, hikayeleri olan, anıları olan bambaşka bir otel yaratmış.                               Bu harika yaz davetinden sonra bu neşeli grubun büyük bir çoğunluğu, Bodrum gecelerinde de hep beraber olmaya karar vermiş, Bülent Özdemir’e de rezarvasyon yapmışlar, davet sırasında  başka bir grup da onlara katılma kararı aldı. Biz de, kocaman aşkımla, daha geç bir vakitte tüm yapmamız gerekeleri halledip, bu özel grupla olma şansı yarattık.

Bodrum da da konser festival, keyifli sohbetler yapılan  yemekleri, Marinaları ve çevrelerini daha çok tercih eden  biz de, klasik bir Bodrum gecesi ile sezonu açmış olduk. Herşey Bodrum’a özgü, ve çok keyifli geçdi.Bülent Özdemir hepimizin ayrı ayrı şarkılarını çaldı,herkesi güzel besteleri yorumları ve partneri Hande’nin güzel sesi ile aldı uzaklara taşıdı.

Gece eve oldukça geç dönmemize rağmen sabah annemle deniz sefamıza Begüm de katılmak istedi..Odasının kapısını tıklatmamla şapkası mayosu ile anında hazır, aşağıya indi.Sabahları bizim koyda yüzmek benim için sanki kendimi ayindeymişim gibi hissettiriyor.Deniz, gök, doğa ve ben hepsi bir bütün bir haline geliyor. Begüm’cüm ile bu büyülü sabahta, o kadar keyifle sohbet ederek yüzmeye başladık, ki yirmibeş dakika sonra Gliss Otel’in sınırındaydık. Bu işe en çok şaşıran Begüm oldu, yine aynı sohbet ve deniz keyfi ile geri dönüp, hep beraber hazırladığımız kahvaltı da da sohbete devam ettik.Bodrum, geçen hafta böyle başladı, İstanbul’daki yaşamdan  çok daha yoğun bir tempo ile devam ediyor, anlatmaya çalışacağım.Sevgiler, sevgiler

Prens ile Tavla ve Bodrum

Prens’im Temmuz başı, biz de on gün sonra Bodrum’daydık.İstanbul’da başlayan hafta sonu, deniz sefaları Bodrum’da her gün yapılmaya başlandı.Eğlenceler, oyunlar, oyuncaklar, mekanlar, arkadaşlar, plajlar, klüpler, evler, her şey değişti.                           Her an onun için yepyeni öğretilerle geçmeye başladı.Yazın ona kazanırdığı yeni öğretilerden, biri de aile erkeklerinin geleneksel oyunu tavla oldu. Aslan tavlayı çok kısa sürede keşfetmek de, gecikmedi.

Tavlanın gözlüksüz keşfi

Pulları isteyince,

Hafif bir fırça sonrası ilgiyle oyunu seyretmeye devam.

Artık taktik veriyor.

Yeter artık ben oynuyacağım.

Aşkımla Bodrum’da buluşmak, denizde bahçede, onunla oynamak, sohbet etmek, müzik dinlemek,hamak da şezlongda uyumak, salıncak keyfi yapmak, yeni latin şarkılar keşfetmek keyiflerin, sevgilerin mutlulukların en güzeli.

O bize verilen en güzel armağan, hem de gözlüklü bir armağan