Stratejik İletişim ve Kariyer Danışmanı Duygu Eren Sabah.com.tr’ye üniversiteden çıkan inovatif bir şirketin hikayesini yazdı.
Üniversiteler, girişimciliğin yaygınlaşması ve özendirilmesi açısından çok önemli platformlar. İnsanlar, okul yıllarında hayatlarını şekillendirmeye başlıyorlar. Fikri olan öğrenciler için, bu fikirlerin değerlendirilebileceği doğru ortamlar ve danışabilecekleri kişiler olması büyük değer taşıyor. Bugün, aşağıda okuyacağınız şirket, en yenilikçi üniversite sıralamasında ilk sırada olan Sabancı Üniversite‘sinin teknoloji yatırım ve fikri haklar yönetim şirketi. Özellikle, kompleks teknolojilere yaptıkları yatırımlar ve aldıkları patentlerle adlarından söz ettiriyorlar. Güler Sabancı‘nın vizyonu ve girişimciliğe verdiği değerle, Sabancı Üniversitesi tarafından kurulmuş olan Inoventle ilgili bilgi almak için, genel müdürü Ömer Hızıroğlu’yla görüştüm:
Eğitiminiz ve özgeçmişinizi öğrenebilir miyiz?
Boston, Tufts Üniversitesin’de ekonomi, İsviçre Lozan Üniversitesinde Avrupa Birliği Hukuğu master programı devamında yine Boston’da hukuk okudum. Kariyerime Boston da Bose şirketinin fikri mülkiyet avukatı olarak başladım. Eğitimim dahil toplam 20 seneyi aşkın bir zaman yurt dışında yaşadıktan sonra 2004 senesinde İstanbul’a döndüm. Halen New York, Massachusetts ve İstanbul barolarına kayıtlı avukat olmakla beraber kuruluşundan beri dahil olduğum Inovent’te 2012 de Genel Müdür oldum.
Inovent’i tanıyabilir miyiz?
Inovent, 2006 yılında kar amaçlı bir şirket olarak Sabancı Üniversitesinin bir iştiraki olarak kuruldu. Bu Güler Sabancı’nın vizyonu doğrultusunda, üniversite içinden çıkacak olan girişimlerin fikri mülkiyet haklarını korumak için ticari anlamda yönlendirmek amacıyla kurulan bir şirket. İşin en temelinde ise Sakıp Sabancı’nın “şirketlerime rakip şirketler çıksın” amacı ile ayırdığı bir fon ve dünya bakışı var. Kuruluşumuz ile birlikte, Teknopark’ta kuluçka merkezimizde girişimci şirketler kurmaya başladık. Bizim ilgi alanımız akademik menşeli illeri kompleks teknolojiler. Sabancı Üniversitesi, Türkiye’de bunu yapan ilk üniversite. Aynı zamanda hakkı sayılır bir patent portfoyüne sahip olan ilk üniversite yine Sabancı Üniversitesi. Burada amaçlarımızdan biri, patentleri lisans yoluyla ticarileştirmek. Türkiye’de sanayiye lisans altında teknoloji transfer etmiş olan ilk ve tek üniversiteyiz. Şu ana kadar 20’ye yakın şirket kurduk. 4,4 milyon TLlik yatırım yaptık.
Inovent’ten çıkan şirketlerin başarı hikayeleri nasıl?
Başarılı çıkışlar yaptığımız şirketlerimizden biri, AMS şirketti 3 patent başvurusu, 1 ürün, 1 prototip’ e sahip. 2008 de çıkış yaptığımız bir şirketimiz OBSS‘nin cirosu 10 milyon $a ulaştı. OBSS, Sabancı Üniversitesinin mezunları tarafından kurulmuş olması ve yakaladığı başarı ile bizim için özel bir niteliği var. Visitothink, Nanotego halen portfoyümüzde bulunan diğer başarılı şirketlerimizden. Nerdeyse kurulduğu günden beri karda olan ve Geokodlama / coğrafi bilgi sistemleri alanında çalışan Visitothink için 2013 de büyük beklentilerim var. Yaklaşık bir sene kadar önce kurduğumuz, SDM, Uzakdoğu’lu bir türbin üretcisi ile 4.3 milyon USD lık bir sözleşme imzaladı. Portföyümüzdeki şirketlerin bugün 45 kişilik bir istihdamı var. Toplamda portföy şirketlerimizde, 2 patent başvurusu, 3 lisans altında kullanılan patent, 5 marka başvurusu ve Telif hakkına tabi (copyrighted) 3 adet yazılımı var.
Inovent girişimcisi olma süreci nasıl gelişiyor?
Şirketlerimizin sermaye ve kaynak ihtiyacını karşılayan farklı mekanizmalarımız var. Çok spesifik durumlarda çekirdek sermayesi (“proof of concept”) yatırımı yapmak için kullandığımız bir çekirdek fonumuz var. Ayrıca, Sakıp Sabancı’nın vasiyetinden gelen üniversiteden çıkan şirketler için kullanılmasını istediği bir fon var. Bu iki fondan da faydalanmayan şirketlerimize iç kaynaklarımızdan daha ufak destekler sunmaktayız. Her halükarda tüm şirketlerimizin faydalandığı ve bizce en büyük katma değerimiz olan kuluçka merkezimiz ve accelerator hizmetlerimiz var. Şirket kurulduğu an hissedar olmuş oluyoruz. Genelde yaptığımız yatırım aralığına göre %10 – 40 arası hisse alıyoruz. Başlangıç birkaç farklı şekilde olabiliyor. İlk durumda, bir akademisyen araştırma yaparken, buluş yaptım diyip Üniversitenin Teknoloji transfer ofisine (“TTO”) başvurabiliyor. Buluş bildirim formunu dolduruyor, O form ön elemeden geçip sonrasında ben, TTO yöneticimiz Zeynep Birsel, Rektör yardımcımız Prof. Hasan Mandal ve Nanoteknoloj merkezimizin direktörü Volkan Özgüz’den oluşan fikri mülkiyet ve girişimcilik komisyonuna gidiyor. Akademisyen gelip sunum yapıyor. Komisyon buluşun ticari değeri olup olmadığına bakıyor. Eğer değeri olup patentlenebileceğine kanaat getirirsek onay veriliyor. Her patent için 100 – 200 bin TL arası bir bütçe var. Sonrasında ya şirket kuruluyor ya da altyapı yatırımı yapmayıp bir şirkete lisanslıyoruz. Örneğin, bir Nanoteknoloji şirketi için 250 bin TLlik yatırım gerekiyordu, şirketi içeride tuttuk ancak 2,5 milyon TLlik bir altyapı yatırımı gerekseydi lisanslama daha uygun bir ticarileştirme stratejisi olurdu. İkinci durumda ise, öğrenci buluş yaptım diyip bize geliyor. Bu durumda mevzuata göre Inovent ya da Üniversite hak talep edemiyor. Eğer öğrenci destek isterse, devreye giriyoruz. Sonrasında, komisyona giriyor ve süreç aynı şekilde işliyor. Zaman zaman Sabancı Üniversitesi bünyesinden çıkmayan ancak tabanında önemli teknoloji bulunduran iş fikirlerine de yatırım yaptığımız oldu. Ekim ayı içinde öğrencilerin kurduğu bir şirketi daha portföyümüze eklemeyi amaçlıyoruz.
Fikri mülkiyet hakları nasıl devreye giriyor?
Patenti üniversiteden alıp lisans altında şirkete verip üniversiteden şirket çıkardığımızda sözleşme yapıyoruz. Teknoloji alanında başarılı olursa üniversite olarak royalty alıyoruz. Bütün bu noktalarda fikri mülki hakların korunması çok önemli. Burada Teknoloji Transfer Ofisine çok önemli bir rol düşüyor ve Zeynep ve ekibi bu süreci mükemmel yönetiyor olması ise benim için çok kritik bir katma değer.
Inovent’in girişimciye sunduğu başka hizmetleri var mı?
Teknoparkta kuluçka merkezi var. Bu şirketler vergi avantajından yararlanmış oluyorlar. Bizim isteğimiz şirketlerin iki senede kendi kanatlarıyla uçmaya başlamaları. Talebe bağlı olarak rehberlik ve iş geliştirme hizmeti veriyoruz. Örneğin, ben Inovent iştiraklerine Asya piyasasında yumuşak giriş yapmalarını sağlamak için gelecek ay Singapur’a gideceğim. Giderken yanımda girişimci arkadaşlarımın bana verdiği bir talep listesi götürüyor olacağım. Bu arada 2013 içinde Singapur da sunduğumuz stratejik destek hizmetlerini ABD ve Avrupa’da sunmak içinde temaslara başladık. Bunlar dışında altı ayda bir durum raporlarına bakıyoruz. Mali tablolarını kontrol ediyoruz. Üniversite içinde yardım edemeyeceğimiz bir konu olursa Sabancı Holding’ten danışmanlık alıyoruz. Inovent için patent, marka başvuruları, ekonomik istihdam çok önemli. Periyodik olarak şirketlerimiz için bu doğrudan ekonomik olmayan katma değerlerini de ölçmekteyiz. Neticede, biz bir teknik direktör gibiyiz. Girişimcilerimize belli bir strateji ve vizyon getirmeye ve tecrübelerimiz paylaşmayı amaçlıyoruz. Takımı en üst seviyedeki maçları kaldıracak bir güce ulaştırmak istiyoruz ama maç günü sahaya çıkıp maçı kazanacak olanlar futbolcular olacak.
Yatırımın geri dönüşü için beklentiniz nedir?
Yatırımın geri dönüşü için beklentimiz, ilk başta öngörülen iş modeline indeksli yaptığımız değerlendirmeye orantılı. Elbette, öngörümüz var ancak bunlar kesinlik içinde değil. Şirketin gidişatına göre bunlar değişiyor ve gelişiyor. Akademik temelli girişime odaklamış bir yapı olarak diğer klasik anlamdaki risk yatırım fonlarına göre daha esnek ve uzun vadeli bir yaklaşımımız var.
Sizce, başarılı girişimci nasıl olmalı?
Başarılı girişimciler odak dağıtmayanlar. Belli bir stratejiye göre gitmek bütün girişimciler için önemli. Aynı zamanda ana nihai istikameti unutmadan gerek görüldüğü zaman rota değiştirebilecek esnekliği gösterebiliyor olmalılar. Teknoloji alanındaki girişimciler içinse; know how satmak yerine ürüne yönelmek ve ölçeklenebilir bir iş planı yaratmaları gerekir. Aynı zamanda kendi eksiklerini de iyi tespit ediyor olmalılar. Başarılı iştiraklerimizin ortak noktası doğru pazarlama stratejileri uygulamaları ve mümkün olan en kısa zaman içinde kadrolarına pazarlamacı ve profesyonel yönetici katmış olmaları. Ben girişimcimi bir savaşçı olarak görmek istiyorum: olumsuz şartlarda bile yılmayan, gerektiğinde komutan gerektiğinde asker olmayı bilmeli ama savaşların lojistik ve organizasyon ile kazanıldığını bilmeli. Belki tüm girişimcilerin Sun Tzu’yu okuması lazım.
Türkiye’deki girişimcilik kültürü nasıldı ve gelecekte nasıl olacak?
Türkiye’de girişimcilik her zaman vardı. Türk insanın en büyük avantajı pratik zekasında. Ancak, girişimcilik körü körüne her iş fikrine fizibilite, planlama yapmadan atlamak değildir. Özelikle teknolojik girişimcilikte dünyada kendimize bir yer edinecek istek vizyon, strateji, fikri mülkiyet hakları, rekabet ortamı, küresel trendleri iyi bilmek lazım. Her şeyden önce kısa vadede, rantçı mantaliteyi girişimcilik konseptinden ayrıştırmak gerekiyor. Türkiye’deki girişimcilikte benim şahsen çok değer verdiğim bir açı ise kadın girişimcilerimiz. Burada Türkiye’nin optimize edemediği çok değerli bir potansiyel var. Inovent’in en başarılı eski iştiraklerinden birisi, Vistek, bir kadın girişimcinin başarı hikayesidir. Portfoyümdeki eksiklik ise kadın girişimci sayısının az olması, bunu geliştirmeye çalışıyorum. Kadınların girişimciliğin olmazsa olmazı olan pragmatik yaklaşımı kendi iş hayatımda örnek almaya çalıştığım çok önemli bir değer.
Duygu Eren
Stratejik İletişim ve Kariyer Danışmanı
Yazarla iletişim için: duygu@dpdanismanlik.com