Metro Sosyal Girişimci Ödülleri İçin…

SOSYAL_GIRISIMCI_A4_ERROL.inddSevgili Sosyal Girişimciler detaylı bilgi,   hikayenizi nasıl yazarsınız önerileri, ve gelen hikayeleri görmek  için burayı tıklayınız.Sevgiler, sevgiler Metro Toptancı Market, sosyal veya çevresel açıdan fark yaratan projelere imza atmış sosyal girişimcileri, Metro Sosyal Girişimci Ödülleri 2014’te bir araya getiriyor. Şimdiye kadar 150’ye yakın adayın hikâyesini paylaştığı projeye ilgi artarak devam ediyor. Yoğun ilgi sonucunda yarışmaya başvurular 30 Haziran’a kadar uzatıldı. Proje değerlendirmelerinin ilk aşaması, Metro Sosyal Girişimci Ödülleri’nin web sitesini ziyaret eden kişilerin oylarıyla tamamlanacak.Esnaf, küçük işletme, oteller, cafe-restoran-catering firmaları, serbest meslek ofisleri, sağlık kuruluşlarından olmak üzere 6 kategoride yarışacak olan katılımcılar, projelerini kısa bir hikayeyle Metro Sosyal Girişimci Ödülleri web sitesi (http://www.metro-tr.com) üzerinden anlatarak yarışmaya başvurabiliyor. Hikayeye ek olarak fotoğraf, video gibi görsel malzeme desteği de başvuruda kullanılabiliyor.Metro müşterisi olma kriterinin aranmadığı yarışmada girişimcilere oy veren ziyaretçiler, bu sayede finale kalacak ilk 10 projeyi belirleyecek. Finale kalan isimler arasından jüri her kategorinin birincisini belirleyecek. Kategori birincileri arasından ise bir kişi 20.000TL’lik Yılın Sosyal Girişimcisi Büyük Ödülü’nü kazanacak. Eylül ayında düzenlenecek bir ödül töreniyle kazanan projelerin açıklanacağı projenin kategori birincileri 5.000TL, en çok oy alan ilk 10 girişimci ise sertifika almaya hak kazanacak.   Metro Sosyal Girişimci Ödülleri 2014’e özel jüri Yaşadığı toplum ve dünya için bir fark yaratan girişimci iş insanlarını gün ışığına çıkaracak projenin jüri üyeleri arasında girişimcilerin de olduğu çok özel isimler bulunacak. Ayşen Zamanpur, Silk & Cashmere Kurucusu ve CEO’su Emin Çapa, CNN Türk Ekonomi Müdürü Emre Kurttepeli, Mynet Yönetim Kurulu Başkanı Gülden Yılmaz, Koton Yönetim Kurulu Eşbaşkanı İhsan Elgin, Girişim Fabrikası Kurucu Direktörü Leyla Alaton, Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Gürs, İstanbul Yiyecek İçecek Grubu Kurucu Ortağı Mustafa Taviloğlu, Mudo Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Aydın, Yemeksepeti Genel Müdürü Sina Afra, Markafoni Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Vahap Munyar, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı Vedat Başaran, Osmanlı Mutfağı Araştırmacısı ve Şef toptancı marketmetrososyal girişimci

Tema&Kagider Ekolojik Okuryazarlık Eğitimi

Bilenin Bilmeyene Borcu Var.(Hayrettin Karaca) diyerek başladık.

Toprak, toprak, toprak,

Ben yeşile gönüllüyüm,

Ben havaya gönüllüyüm,

Ben suya gönüllüyüm; diye devam ettik.

 Fotoğraf: #Ekoy @kagider @TemaVakfi

Bu  hafta başında Kagider Yeşil-İş grubu olarak Tema ile çok değerli bir eğitimi gerçekleştirdik.Uzun zaman önce planlanan eğitimde Kagiderli üyeler ve çalışanları Tema’nın verdiği eğitimle çok faydalı bir gün geçirdik. Çevre ile ilgili konularda  her   zaman yaşadığımız gibi, çoğu bilgiyi şaşkınlıkla dinledik. Evet ne kadar içinde olmaya çalışsak da bilmediğimiz çok şey var.Eğitimin başlıklarını aşağıda yazdım.  İş Dünyasında Ekolojik Okuryazar olmak , Her Alanda Sürdürülebilirlik, Ekosistem Hizmetleri bu eğitimde özellikle  öne çıkarmak istediğimiz konulardı.

TEMA Vakfı & KAGİDER

Ekolojik Okuryazarlık Eğitimi Taslak Program

Zaman

Etkinlikler

09.30-10.00

Tanışma

10.00-11.00

Doğanın Yaşamı Nasıl Sürdürdüğünü Anlamak– Doğanın Dili/Ekolojinin Temel İlkeleri

11.30-12.30

Görünmeyeni Görünür Kılmak– Ekosistem Hizmetleri/İş Dünyasına Görünmeyen Büyük Katkılar- Ekolojik Ayakizi/Sanal Su

13.30-14.30

Kasıtsız Sonuçları Öngörebilmek– İş Dünyasında Doğayla İlişkimiz ve Doğaya Olan Etkimiz

15.00-16.00

Sürdürülebilirliği Bir Yasam Biçimi Olarak Benimsemek – İş Dünyasında Ekolojik Okuryazar Olmak: Her Alanda Sürdürülebilirlik- Doğa Dostu Girişim Örnekleri

16.00-16.30

Değerlendirme ve Sonraki Adımlar

10424353_1456927754447297_4912258882838380843_nBir günde anlatılanları; sevgili Tema Vakfı Yönetim Kurulu başkanımız Deniz Ataç   “Sadece bir koku geçirdik.” diye yorumladı. Ama hepimiz,  akıldan çıkmayacak  çok önemli örneklerle, yol gösterici uygulamaları,  ölçümlemeler ile bunları kendimize ve şirketlerimize nasıl monte edebileceğimizi öğrendik.Çok faydalı bir eğitim oldu,şimdi  eğitime katılan herkes birey ve kurumlar olarak neler yapması gerektiğini kafasında daha net şekillendirmeye başladı.

Günün sonunda bizlere verilen  EN ÖNEMLİ BİLGİ, AKILDA KALMASI GEREKEN NOKTA

Çevremizin Sürdürülebilirliğini Sağlarsak, Sosyal ve Ekonomik Sürdürülebilirlikleri de sağlarız; oldu.

10341481_526647400790932_2291990092706244234_n

Bu çok faydalı eğitimin detaylarını sizlerle paylaşmaya çalışacağız, o gün bizlerle olan Değerli Tema ekibi,Esra Ergin,Hülya Çeşmeci,Burcu Meltem Arık Akyüz, Eda Yirik’e bölüm başkanı Özgül Erdemli’ye ve Tema Vakıf Başkanı Deniz Ataç’a   çok teşekkürler ediyoruz.

 

 

Neler Yapmalıyız!!!! 2

Akşam Ahmet Hakan’ın programında anlattılar. Şu anda; daha 450 madende Soma’daki facianın  aynısı olma ihtimali varmış.Bu şartlar nasıl düzelmeli? Nasıl hemen  önlemler alınmalı?

Kaçış odaları dünyada sadece Pakistan, Afganistan’da ve biz de yokmuş. 

Babası madende ölen işçi bile, rüşvet verip o madende çalışmak istiyor.

İşe alınma sistemleri ise çok  iç acıtıcı…

Neler Yapmalıyız!!!! a bugün Pınar Kaftancıoğlu‘nun aynı bölgede; nasıl çözümler üretebildiğini anlattığı yazısı ile devam ediyorum.

milyon-avrolar-kazandi-ama-koye-yerlesti-883589

Zincirin bir halkası koptu orada. Müthiş bir acı; eksikli kaldığımız, başka şartları yaratamadığımız için azap ve pişmanlık ile doluyuz.

Toprağın üzerinde ekmek ve güvence bulamadığı için için toprağın altında ömrünü tüketen emekçilerin yasını tutuyoruz. Fiilin müdahiline de fail diyor dilimiz. Yani biz… Bundan sonrasında yapacak tek şey kalıyor artık; devleti beklemek yerine devlet olmak.

Türkiye Cumhuriyeti’nin başı sağ olsun.

* * *

Sekiz yılda elli iki’den kabaca dört yüz… Her hafta bir şeyler yazdım. Gündemi bilmem, zaten anlamam… Ben tarım bilirim, inek bilirim, ağaç bilirim; gıdayı, Anadolu köylüsünü bilirim. Yıllar boyu sadece bunları söyler, bunları yazarım. Başkaca her şeyi sadece dinlerim. Bu ilk ve belki son; Soma’yı düşünmemek, yazmamak, unutmak mümkün değil.

Ocağın fiziksel şartları, odalar, tenekeler, alan düzenlemeleri, giriş – çıkış koridorları, sahipleri ve sorumlularının basın toplantıları… Gönlümün dayandığı yere kadar izledim. Ucuz iş gücü, tüm patronların rüyası olan düşük maliyet ile maksimum verim… Yeni bir şey yok garp cephesinde…

Alt alta yüz tane tedbir seçeneği olsa da yasalar zorunlu kılmadıkça bir tanesi bile uygulanmaz. Yasanın zorunlu kıldığı kısım ise ne yazık ki yeterli gelmiyor. ”Yeterli aslında…” yorumlarına da gerek yok sanıyorum. Sonuç ortada.

Bugün en hassas kalp ameliyatları, beyin ameliyatları dahi robotlarla yapılırken yerin yedi kat altına neden robotlar inmiyor..? Sorsanız yanıt yok; zaten soran da yok… İnsan ucuz. İnsan bulunabilir. İşletmenin finansal raporlarına göre büyük bir esneklik ile sayıca arttırılabilir veya azaltılabilir. Biri gelir, biri gider… Düzen sürer.

Şartları ortada; dünyanın en zor işlerinden biri kömür madenciliği… Burada çalışmaya razı yüzlerce, hatta binlerce insan nasıl kolaylıkla bulunabiliyor? Ekmek parası diyorlar. Evet, bu doğru ama daha büyük bir  sebebi var ve ben bu sebebi konuşana, yazana denk gelmedim günlerdir.

Tarım, Anadolu’nun ana damarı ve bir tarım işçisinin SGK’lı iş bulması, Amerikan piyangosu kazanmasından daha düşük bir ihtimal bu toprakta. O SGK için kim nelere razı oluyor bir bilseniz…

Birimiz Beydağ’ın, birimiz Bozdağ’ın eteğindeyiz. Yaşadığım coğrafya ile Soma neredeyse aynı. İnsanı, giyimi – kuşamı, yemekleri, aksanı, ağıtları… Yetiştirebilme imkanı olduğu halde yetiştiremediği ürünleri de aynı. Türkiye’nin en iyi kavununu, üzümünü, kapya biberini, soğanını verir bu toprak. ”Verirdi…” demek daha doğru aslında; boğaz tokluğuna zor yettiği için köylü bıraktı bu işi. O yanda ocaklar büyüdü sonra her geçen gün. Köylerin ortasına gelen servis araçları ile 50’şer 100’er taşındı gençler. En çok da babalar, analar teşvik etti. Evleneceklerdi. Çoluk çocuk sosyal güvence isterdi. Biri hastalansa ne olurdu..? Olmadı emekliliği vardı bunun. Nişan, düğün adetleri gereği zincirler, bilezikler, saç – baş… Her birinin bankalara kredi borcu… Biriktirseler, kültürlerinde olan nakit kullanımını seçseler neyse de; herkese dağıtılan kredi kartları falan… Muhtaç insan için kim hangi fedakarlıkta bulunur ki..? Ancak vicdanı olan insan. O insan nerede..? Suya düştü. Onu da inek içti, sonra dağa kaçtı. Eğdiler başlarını, mecbur girdiler ocağa. Nokta.

Silisle kot taşlayanlardan, merdiven altı mermer kesimhanelerinde çalışanlardan; sırtında kalas, altıncı kata fayans taşıyanlardan az çok haberiniz var. Bu bereketli tarım alanlarındaki, bu varsıl topraklardaki köylüler herkesin yana yakıla aradığı gerçek domatesi yetiştirmek için çalışsalar hangi güvenceye sahip olacaklar..? Baştan kırık ve kimsenin dikkatini çekmeyen bir zincir var önümüzde. Biz bunu da konuşalım. Ege Bölgesi’nde ”Eynar”, Güney’de ”Çavuş”, Doğu’da ”Dayıbaşı”… Her yörede değişik sıfatlarla anılan 21. yüzyıl köle tacirlerinden konuşalım.

Ege’ye geldiğim yıl 1998; Nazilli’ye gelişim 2000… Billur Madran ismiyle o yıl kurduğumuz su fabrikasının hemen arkasındaki beş dönümcük alan var. Bir heves burayı sebze, darı, patates, soğan ile doldurduğumda işler kolaydı. Fabrikanın kendi işleri hafiflediğinde el birliği ile dalıyorduk bahçeye. Herkes bir koldan çapayı, sulamayı, temizlemeyi tutunca bitiyordu. Zaman geçti, fabrika yükünü aldı. Dolumlar üç vardiya, yedi – yirmi dört’e çıktı. Ben ve ekibim bütün gün dolumdan kafamı çıkaramaz hale gelince bahçe ile ilgilenecek kimse de kalmadı haliyle. Ortalığı ot bürüdü, çapaya insan arıyoruz…

Dallıca Köyü’ndeyiz. Sorduk. Eynar adı – adresi verdiler. ”Bu nedir?” deyince öğrendik. Bunlar gayrı – yasal işçi bulma kurumu gibi çalışır. Ellerinin altında kayıtlı, onlardan habersiz tuvalete bile gidemeyecek, kiminde 500, kiminde 400, kiminde 1000 işçi vardır. Kahvelerde bulursunuz. ”Bana 5 kişi, Salı – Çarşamba – Perşembe” dediğinizde tamamdır. Gençler geliyor, günlük yevmiye veriliyor. Şu günlerde 25 TL en son bildiğim fiyat. Bundan 17,50 TL işçiye gider, 7,50 TL’si eynarın cebine kalır. Bütünüyle yasa dışı..

Çilek, portakal, elma, üzüm, zeytin, kestane, pamuk, yörede her ne ise… Tüm tarım faaliyetlerini eynarların işçileri boğaz tokluğuna yapıyor. Sosyal güvence nerede? Yerin dibinde.

Öğrendiğimde çok sinirlendim. Bir yerel radyosu var Nazilli’nin; Radyo Özden… Gittim vurgulata vurgulata ”Sigortalı çalışacak tarım işçisi aranıyor.” diye ilan verdim. Vay, sen misin ortalığı karıştıran… Nazilli’de yer yerinden oynadı. Kapıma kadar gelen tehditler bugün bile devam eder.

O tek ilana gelen beş kadın bugün hala benimle birlikte çalışır. Tarladaki 5, oldu bugün 40… Çiftliğin merkezi, mutfakları, paketlemesi derken 110… Çok uluslu şirketlerin seralarını dışarıda tutarsak Nazilli tarihinin ilk ve hala tek SGK’lı tarım işçileri ile ahiretlik bir ekip olmaktan mutluluk duyuyorum. Ortak olun istedim. Hep kötü şeyler görmeyin diye sekizinci canlı yayın kamerasını da ekledim bu hafta. Orada göreceğiniz, kendi işleri gibi kakara – kikiri çalışan insanların hayatlarında güven, huzur oldunuz. Devrim kitaplardan okunan bir şey değildir. Devrimi yaparsınız. İpek Hanım Çiftliği sosyal bir cumhuriyettir dediğimde bunu anlatmak istedim hep. Temiz gıda ve temiz tarım değil bu sadece; adalet… Yapılabilir. Böyle de kazanılabilir.

Tarladaki işçi günde 17,50 TL’ye SGK’sız; günde 40 TL’ye SGK’lı… Tarım, Anadolu’nun can damarı. Bu çelik bilekli gençler için cazip olan neden toprağın üstü değil, altı..? Sorun. Bana, ona, buna; herkese sorun. Aldığım domatesi toplayanın ekmeği için, sosyal güvencesi için ne yaptın? Lütfen söyle, ne yaptın? Vergini ödüyor musun? Ruhsatın var mı? İş güvenliği eğitimlerin tam mı? Çalışanların bir kol uzağında her an ulaşabilecekleri mühendisler, sorumlular var mı? Ben her birini gururla yanıtlarım. Tüm iş arkadaşlarımın yüzünün gülmesinin gururu ile yanıtlarım. Çoklanmasını isterim. Vicdan ve kişisel ahlakın değer kazanmasını, tarımın değer kazanmasını, yer üstünde yaratılacak zenginlikler ile yüksek ölüm tehlikesi olan işlerin makinelere devredilmesini; insanın, bu çelik bilekli Anadolu gençlerinin yaşatılmasını…

Anadolu’nun gerçek sahipleri; gerçek çiftçileri ancak sizinle kazanır gerçek değerlerini. Sadaka değil, bileklerinin gücü ile çalışmak istiyorlar. Helal para istiyorlar. Bu hafta ne bir şey yazacak aklım, ne kelime toparlayacak gücüm var… Sadece bunu bilin; yol açın istedim.

* * *

Birkaç not…

Neş’emiz yok… 16 – 17 – 18 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirmeyi planladığımız 3. Diyet Şenliği etkinliğini ileri bir tarihe erteledik; ancak bugün duyurabiliyorum, özür dilerim. Yine de çalışmaya devam ettik. Az az gerçek yerli Malta eriği çıktı. Gerçek kayısı da var. Bunlar listede. Sevgili Müjde Tömbekici’nin artık meşhur olan mürver şerbeti yine listede. Akdeniz tarzı hazır bir sandviç hazırladık. İçinde rende kaşar, ceviz, zeytin ve domates var. Belki sadece peynir ister içine; bu da listede.

Okumaya devam et

Neler Yapmalıyız!!!!

GzjvuuNNmwDgplt-556x313-noPad

  • Kapkara günlerin acısı azalmıyor, her gün daha da çok düşündürüyor, acıtıyor.Ölenlerin acısı ile birlikte kalanların çaresizliği, çocuğunu, eşini, babasını, yakınlarını, iş arkadaşlarını  kaybedenler, tekrar madenlere girip çalışmak zorunda olanlar, hepsi daha çok acıtıyor, kahrediyor.Peki “Neler yapmalıyız!!!!”
  • Aklıma gelenleri sıralamak istedim.Hepimizin tekrar başı sağolsun.
  • Önce İrem Karasüleymanoğlu’nun imza kampanyası

#SomaSonOlsun Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni imzalayın @TBMMGenelKurulu

    1. İrem Karasüleymanoğlu
    2. Başlatan

      İrem Karasüleymanoğlu

      istanbul, Turkey

13 Mayıs günü bu kez Soma’da karşımıza çıktı karanlık. Soma’da yaşanan, yüzlerce insanın hayatını kaybettiği, yakın tarihimizin en büyük maden faciası ilk değil ama son olmasını sağlamak bizim elimizde. 

Türkiye 19 yıldır masada duran, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni imzalasın ve uygulanması için TBMM’de gerekli yasal düzenlemeleri yapsın.

Soma’da yaşananların son olması, bir daha hiçbir madende böyle faciaların yaşanmaması için Türkiye’nin Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi” şart. 

Bianet’ten Elif Akgül’ün haberinde verdiği detaylara göre, sözleşme maden işletmesi sahiplerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiriyor.

1995 tarihli sözleşmeyi 26 ülke imzaladı. 4 Haziran 2014’te Fas’ta, 19 Temmuz 2014’te de Rusya’da yürürlüğe girecek olan sözleşmeyi ise Türkiye imzalamıyor.

17 Mayıs 2010’da 30 maden işçisinin öldüğü Zonguldak’taki patlamanın ardından Türkiye ILO 176’yı yeniden gündemine almış ancak imzalamamıştı.

ILO 176’nın neden imzalanmadığı sorusu soru önergeleri ve Meclis kürsü konuşmalarında birçok defa hükümetin önüne geldi. En son 11 Ocak 2012’de Cumhuriyet Halk Partisi Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya da aynı soruyu yöneltmiş, Çalışma Bakanı Faruk Çelik şu cevabı vermişti:

“176 sayılı ILO sözleşmesi Yeraltı ve Yerüstü Maden İşletmelerinde Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği ve Sondajla Maden Çıkarılan İşletmelerde Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği incelendiğinde bahse konu sözleşme ile paralellik arz ettiği hatta çok daha kapsamlı hükümler içerdiği görülmektedir.”

Sözleşmede neler var?

* Sözleşmeyle işverenler kazaları önlemek için her türlü önlemi alma, işçileri bilgilendirme ve eğitme yükümlülüğü altında.

* İşverenler riski kaynağında bertaraf etmek, güvenli çalışma sistemleri tasarlamak, kaza riskleriyle ilgili işçileri bilgilendirmek ve kaza olduğunda gerekli tıbbi yardıma ulaşmalarını sağlamak zorunda.

* İşverenler sözleşmeyle kaza sonrasındaki sağlık ve kurtarma etkinliklerinin kalitesinden de sorumlu hala getiriliyor.

* Sözleşme, hükümetlereyse teknik kılavuzların hazırlanması, denetimlerin düzenlenmesi, denetimlere ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin sağlaması ve kazaların etkili soruşturulması gibi yükümlülükler getiriyor.

* İşçilerin ve temsilcilerininse kazaları, riskli durumları bildirmek, güvenlik ve sağlıklarına ilişkin koşullara dair bilgi edinmek, güvenlik ve sağlık önlemlerinin karar süreçlerine katılmak gibi hakları ve yükümlülükleri var.

Sözleşmeyi imzalayan ülkeler şunlar:

Arnavutluk, Ermenistan, Avusturya, Belçika, Bosna Hersek, Botsvana, Brezilya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Almanya, İrlanda, Lübnan, Lüksemburg, Norveç, Peru, Filipinler, Polonya, Portekiz, Slovakya, Güney Afrika, İspanya, İsveç, Ukrayna, ABD, Zambiya, Zimbabve (EA)

NOT: Kampanyayı imzaladıktan sonra Facebook ve Twitter’ arkadaşlarına paylaşarak daha çok kişinin destek olmasını sağlayabilirsin. 

Kime:
Faruk Çelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Cemil Çiçek, TBMM Başkanı
Taner Yıldız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 176 numaralı “Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi”ni bir an önce imzalayın.

Saygılarımla,
[Adın]

Fark Yaratan Kadınlar

Yarışmalar ve ödüllerle dolu günler yaşıyoruz, iki senedir Türkiye’de de yapılan “Women to Watch” ödülleri sahiplerini buldu, düzenleyen sevgili Pelin Özkan‘ın ve seçilen kadınlardan Elif Çoban ve Faika Ergüder‘in de Kagider’li oluşu da benim için ayrı bir heyacan ve mutluluk nedeni oldu. Katılan, ödüle layık görülen, düzenleyen emeği eçen herkesi kutluyorum.
fark-yaratan-kadinlar-odullendirildi-349734Türkiye’nin ‘Fark Yaratan Kadınlar’ı ikinci kez seçildi. Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı’nın ‘Sosyal Sorumluluk Önderi’ seçildiği organizasyonda Ajda Pekkan’a da ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü verildi.
TÜRKİYE’de ikinci kez düzenlenen “Women to Watch” (Fark Yaratan Kadınlar) töreninde, alanında en etkili 15 kadın ödüllendirildi. Tören, önceki gece MediaCat Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan ve AdvertisingAge Yayın Yönetmeni Ann-Christine Diaz’ın ev sahipliğinde Swissotel’de düzenlendi.

fark-yaratan-kadinlar-odullendirildi-6003711_3316_400‘Fark yaratan’ kadınların gecesi

Elif_CobanAkmerkez’in ana sponsorluğunda gerçekleşen gecede MediaCat Genel Yayın Yönetmeni Pelin Özkan‘ın açılış konuşmasıyla başladı.
x 2Sözlerine “Bu seremoni hem benim için, hem de MediaCat için çok anlamlı” diye başlayan Özkan, törenin önemini “Üç yıl öncesine kadar yalnızca Amerika’da düzenlenen Women to Watch, yakın zamanda küresel bir boyut kazandı. Bu ödül töreni de küreselleşme hamlesinin önemli adımlarından biri” sözleriyle vurguladı.
Türkiye’nin son yıllarda kadınlar için çok daha zor bir ülke haline geldiğine işaret eden Özkan, üzüntüsünü “Gün geçmiyor ki kadınlarla ilgili bir felaket haberi duymayalım. Bu yüzden de kadınları, özellikle de fark yaratan kadınları onurlandırmak ve birer rol model olarak onlara dikkat çekmek daha da önemli hale geliyor” ifadeleriyle dile getirdi.
Yaptığı konuşmada 17 yıldır yetenekli kadın liderleri ödüllendirdiklerini, ABD’nin yanı sıra ödüllerin Çin, Brezilya ve Türkiye’de verildiğini belirten Ann-Christine Diaz ise, “İzlenmesi gereken Türk kadınlarına bakıyorum ve ne kadar geniş bir alanda harikalar yarattıklarını görüyorum. Ayrıca çoğu işin yanı sıra ev, aile ve çocuk konusunda da çok başarılı. Ailelerine düşkünler. Işık saçan kadınlar. Bu kadınların öne çıkarılması hepimizin geleceğini aydınlatacak” dedi.

1399702144-1SOSYAL SORUMLULUĞA ÖDÜL
Bu yıl ilk kez verilen “Sosyal Sorumluluk Önderi” ödülüne, Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı layık görüldü. Sabancı’nın ödülünü Hürriyet Gazetesi Pazarlama Direktörü ve İcra Kurulu Üyesi Birim Gönülşen aldı. “Kültür Sanat Lideri” ödülüne layık görülen, ancak geceye katılamayan yazar Elif Şafak’ın ödülü de Doğan Kitap Yayın Yönetmeni Deniz Yüce Başarır’a teslim edildi. “Yaşam Boyu Başarı” ödülü, Ajda Pekkan’ın oldu. Ünlü sanatçı, teşekkür konuşmasında “Hayatım boyunca birçok kez ödül aldım ama ‘Fark Yaratan Kadınlar’ gecesinde ödül almak beni çok heyecanlandırdı. Bu kadar başarılı ve güzel kadınla aynı sahnede olduğum için inanın çok mutluyum” dedi.
İŞTE FARK YARATANLAR
Ajda Pekkan: Yaşam Boyu Başarı Ödülü
Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı: Sosyal Sorumluluk Önderi
Elif Şafak: Kültür Sanat Lideri
McDonald’s Genel Müdürü Dilek Başarır: Global Lider
Nutricia Anne Bebek Beslenmesi Türkiye ve Ortadoğu Bölge Başkanı Gamze Çuhadaroğlu: Global Lider
Vodafone Türkiye Marka ve Pazarlama Stratejisi Direktörü Bilge Çiftçi: Pazarlama Lideri
Coca-Cola Entegre Pazarlama İletişim Müdürü İpek Zeren Süel: Pazarlama Lideri
Turkcell Uluslararası İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Lale Saral Develioğlu: Pazarlama Lideri
Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl: İtibar ve Kriz Yönetimi
Selamlique ve Haremlique Kurucusu Caroline Koç: Marka Yaratanlar
Şölen Çikolata CEO’su Elif Çoban: Marka Yaratanlar
Eczacıbaşı Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilir Kalkınma Grup Başkanı Okşan Atilla Sanön: İletişim Lideri
Medina Turgul DDB Yönetim Kurulu Üyesi Aslı Bleda: Yaratıcı Lider
Publicis Türkiye CEO Faika Ergüder: Yaratıcı Lider
Rabarba Ajans Başkan Yardımcısı ve Kreatif Grup Başkanı Pemra Ataç: Yaratıcı Lider