Glutensiz Beslenmenin Dayanılmaz Hafifliği…

Bir sene önce glutensiz beslenmeye başladım, arkasından uzun süre Amerika’da kaldım ve çok daha özenle ve dikkatle glutensiz beslendim, kendimi eskisinden çok daha iyi enerjik ve sağlıklı  hissederek döndüm.. Özellikle de romataid artrit sıkıntılarımdan kurtulmuş döndüm.. Türkiye ye gelince, tekrar farkında olmadan eski alışkanlıklarıma başladım..her şey yer oldum, ve tüm sağlığımı kaybettim. Tabi bunu sadece glutene bağlamıyorum, ama önemli rol oynadığını biliyorum. Üstelik geçen ay besin intolaransı testi yaptırınca özellikle buğdaya karşı hassasiyetim olduğu oradada çıktı. Şimdi yine başladım..daha bilinçliyim…glutensiz besleniyorum, arada ufak tefek kaçamaklar yapmadan uzun bir süre  yaparak beynime buğdayı unutturmaya çalışıyorum. Ama en güzeli hayatımızdan çıkarmak olduğuna da inanıyorum…Buğdaylı herşeyi hayatımızdan çıkarmak kolay değil, görünen bilinenin dışında, bilmeden yediğimiz çoğu şeyde özellikle dışarıda yenilen çorbalarda genellikle var..Dikkat etmek lazım..Glutensiz unlar marketlerde var. Evde ekmek yapabilirsiniz, ben ekmeğin yerine en çok badem ve ceviz koyuyorum.. hem tok tutuyor, hem sağlıklı..Glutensiz yaşamaya karar verirseniz de çok alternatif besinler bulacağınızdan eminim…Halk ekmekte de ekmek ve kurabiye çeşitleri mevcut..Ben de sevdiklerimi instagram sayfamda paylaştım… Bu gün sizlerle Özlem Çitçi’nin bir yazısını paylaşacağım.. ben de araştırırken keşfettim.. Sevgili Özlem glutensiz tarifler içeren çok güzel bir blog da hazırlamış, instagram sayfası da var…Aşk ve Avakado   Haftasonuna girerken belki sizler de yeni kararlar alabilirsiniz, sevgiler, güzellikler sizlerle olsun…

 Glüten hassasiyetiniz olabilir mi?

Şişkinlik, kabızlık, sürekli yorgunluk, egzama, sivilce, burun tıkanıklığı, baş ağrısı, kas krampları, eklem ağrıları, ruh hali değişkenliği… Bütün bu sorunların arkasında yatan sebep glüten olabilir.

 

Pizza veya makarna yedikten sonra bir ağırlık çöktüğünü, enerjinizin düştüğünü hisseder misiniz? Amerika’da yaklaşık 20 milyon insan glüten tükettikten sonra rahatsızlık hissettiklerini ve glüteni beslenmelerinden çıkartmaya çalıştıklarını söylüyor. Son zamanlarda başta Amerika olmak üzere pek çok ülkede, glütensiz gıda tüketiminde ciddi bir artış var. Artışın başlıca sebebi de glüten hassasiyeti farkındalığının artması. Peki nedir glüten? Glüten buğday, bulgur, arpa, çavdar, irmik gibi tahıllarda bulunan bir protein. Adı yapışkan anlamındaki ‘glue’ kelimesinden geliyor. Hamura elastikiyetini veriyor. Ekmek, pizza, kek ve kurabiyeler glüten sayesinde kabarık oluyor.

 

Glüten hassasiyeti belirtileri

Glüten hassasiyeti belirtileri

Genetik bir sindirim rahatsızlığı olan çölyak hastalarının kesinlikle glüten tüketmemesi gerekiyor. Çünkü glüten ince bağırsaklarda ciddi bir tahribata sebep oluyor. Çölyak nadir görülen bir hastalık ama benzer semptomlar veren glüten hassasiyeti veya buğday alerjisi çok daha yaygın olduğu tahmin edilen rahatsızlıklar. Çölyak hastalığı tıbbi testlerle tespit edilebiliyor. Ancak glüten hassasiyetinin ve buğday alerjisinin tespiti zor. Semptomlarına gelince: – Şişkinlik – İshal – Kabızlık – Yorgunluk – Egzama gibi deri hastalıkları – Sivilce – Burun tıkanıklığı, burun akıntısı – Baş ağrısı – Kas krampları, eklem ağrıları – Ruh hali değişkenliği

 

Glüten hassasiyeti hayal ürünü mü?

Glüten hassasiyeti hayal ürünü mü?

Bu rahatsızlıklardan glüteni beslenmelerinden çıkartarak kurtulan ve glütensiz beslenerek kendilerini daha iyi hisseden kişilerin sayısında son yıllarda önemli bir artış var. Diğer taraftan, glüten hassasiyeti ile dalga geçen, sadece kafada yaratılan bir rahatsızlık olduğunu iddia edenler de var. Tıp çevrelerinde glüten hassasiyetinin gerçekten var olup olmadığı ile ilgili tartışmalar bu konuda yeni araştırmalar yapılmasına da yol açtı.

 

Araştırma sonuçları glüten hassasiyetini doğruluyor!

Araştırma sonuçları glüten hassasiyetini doğruluyor!

New York’daki Columbia Üniversitesi tarafından yeni tamamlanan bir araştırma glüten hassasiyetinin gerçekliğini destekliyor. 40 sağlıklı yetişkin, 40 çölyak hastası ve buğday hassasiyetinden şikayetçi 80 kişiden alınan kan örnekleri ve bağırsak biopsileri karşılaştırılmış. Buna ek olarak, buğday hassasiyeti olduğuna inanan ve 6 aydır glütensiz beslenen 20 kişilik başka bir grup da araştırma kapsamına alınmış. Glütensiz beslenmenin etkilerini görebilmek için glütensiz diet öncesi ve sonrası kan ve bağırsak floralarında oluşan değişiklikler incelenmiş. Sonuçlara gelince… Buğday hassasiyeti olan kişilerde, sağlıklı deneklerden daha yüksek oranda sızıntılı bağırsak sendromu olduğu görülmüş. Bu sendrom bağırsaklardaki bakteri ve mikropların kana sızmasına ve vücutta kronik enflamasyon yaratmasına yol açıyor. Buna ek olarak, bağırsak biopsisi sonuçları çölyak hastalarında görülen epitel hücre hasarının buğday hassasiyetine sahip olanlarda da görüldüğünü tespit etmiş. İyi haber ise şu: 6 ay glütensiz beslenen kişilerin vücutlarındaki enflamasyon oranının ve hücre hasarının ciddi oranda iyileştiği görülmüş.

 

Glüten hassasiyetini nasıl anlayabilirsiniz?

Glüten hassasiyetini nasıl anlayabilirsiniz?

Çölyak hastası olup olmadığınızı doktorunuzun yaptıracağı testlerle anlamanız mümkün. Glüten hassasiyeti için ise gıda intoleransı testleri yapılmakla beraber %100 güvenilir sonuç veren bir test yok. Glüten hassasiyetiniz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu 21-60 gün tamamen glütensiz beslenip sonrasında tekrar glütenli gıdalar tükettiğinizde rahatsızlıklarınızın geri gelip gelmediğini gözlemlemek. Eğer 21 veya 60 günlük glütensiz beslenme programını uygularsanız, program sonrası ilk aşamada buğdaylı ürünleri denemeyin. Arpa, çavdar, yulaf gibi diğer glütenli besinlerle başlayın. Eğer bu besinlerde sorun yaşamazsanız 3-4 gün sonra buğday deneyin. Buğday tükettiğinizde rahatsızlıklarınız yeniden başlarsa bütün glütenli gıdalara değil sadece buğdaya hassasiyetiniz olduğunu anlamış olursunuz.

 

Glütensiz beslenmenin faydaları ve öneriler

Glütensiz beslenmenin faydaları ve öneriler

Glüteni beslenmeden çıkartarak önemli faydalar görülebileceği bir gerçek. Benim kendi tecrübem glütensiz beslenmeye başladıktan sonra enerjimin önemli ölçüde artması, sindirimimin iyileşmesi ve kilomun istediğim noktaya ulaşması. Yüksek miktarda glüten içeren gıdalar çoğunlukla basit karbonhidrat ve şeker oranı yüksek, kan şekerini hızla yükselten ve kısa süre sonra tekrar acıktıran gıdalar. Aslında glüten hassasiyetiniz olmasa bile işlenmiş buğday unu gibi glüten içeren tahılları hayatınızdan çıkartmak sağlığınız için çok olumlu bir adım. Glüten o kadar çok gıdada mevcut ki bırakmak kadar önemlisi glütenli besinler yerine ne tüketeceğinizi bilmek. Hazır glütensiz ürünlerin çoğu lezzeti tutturabilmek için yüksek miktarda şeker veya yağ içeriyor. Ayrıca glütensiz beslenmede yeterli fiber, demir, b vitamini ve folik asit gibi ihtiyaçlarınızı karşılayamama riski var. Glütensiz beslenme tarzından gerçekten faydalanabilmek için işlenmiş gıdalar yerine meyve, sebze, fındık, badem, ceviz gibi kabuklu yemişler, bakliyatlar ve doğal olarak glüten içermeyen esmer pirinç, kinoa, karabuğday gibi tam tahılları tüketmek en sağlıklısı. Glütensiz yemek tarifleri için: askveavokado.com

Benim Harika Yol Göstericim Dilara Koçak..

Sevgili arkadaşım Dilara Koçak’ı çok severim.. Ama ne kadar görürüm derseniz senede birkaç kereyi geçmez. Hele şimdi seferi yaşayınca daha da az.. dilara koçak iyi yaşam ile ilgili görsel sonucuAma uzun süredir yeni bir keşifle Dilara hep yanımda, yol göstericim, danışmanım, mutluluğum, neşem.. Nasıl mı? Çok kolay.. Dilara İle İyi Yaşam’ı telefonuma indirdim.. gün içinde Dilara’dan harika bir not bana ulaşıyor. dilara koçak iyi yaşam ile ilgili görsel sonucu

Zamanlaması mükemmel, önerisi, anlatışı, paylaşımı süper..Tabii çoğunluk  sağlıklı yaşam tüyoları, menüleri, lezzetleri ama en cazipleri, yenileri, çekicileri.. Basit hemen yapayım, tadayım, dedirten cinsten.. Ama çok özel teklifler de var.. Pocemon’u Dilaradan öğrendim desem… inanır mısınız? dilara koçak iyi yaşam ile ilgili görsel sonucuHep şaşırtan, merak ettiren, neşe, enerji veren fısıldamalar..Dilara ile çok mutluyum.. Hayatımda yeni bir renk oldu..Dilara’nın kitapları var, ajandaları var, DVD leri var. Ama şu ara sevgili Dilara’yı cebime indirdim. Hep yanımda, hep koruyor, uyarıyor..Youtube dan harika tarifler yolluyor. Yaşam enerjimi yükseltiyor.. Harika bir dost arkadaş..Sizlerle  Yaza Özel Tarifler’ini paylaştım.. Ama o kadar çok farklı, sağlıklı tarifler var ki.. Hepsi de mevsimine,  gününe uygun..  Çok teşekkürler Dilara iyi ki seni tanımışım…İyi ki hep yanımdasın… Sevgiler herkese…

Yaza Özel Tarifler

LİGHT LİMONATA

5 adet limon
10 -15 adet yapay tatlandırıcı
1 orta boy zencefil
9 su bardağı su
1 su bardağı sıcak su
5 dal taze nane
1 çorba kaşığı kuru nane

  • Rendelenmiş limonların kabuklarını, toz şeker, kuru ve taze nane ve rendelenmiş zencefillerle birlikte ovulur. Kabukları alınan limonların suyu sıkılıp karışımın üzerine dökülür. 10-15 dakika bekletilip 1 bardak sıcak suyu ilave edilir. Şeker yada tatlandırıcı tamamen eridikten sonra kalan su eklenir. Temiz bir tülbent ya da süzgeçten geçirilip soğutulur. Bu tariften 10 bardak limonata elde edilir.
DEREOTLU LİGHT AYRAN ½  su bardağı az yağlı yoğurt
1-2 su bardağı su (kıvam isteğe bağlı olarak ayarlanabilir)
Bir tutam dereotu
Birkaç yaprak taze nane
Az tuz

  • İnce ince kıyılan taze otlar, yoğurt ve suyu beraberce blenderdan geçirerek
    ayran hazırlanır. İsteğe bağlı olarak buz ilave ederek soğuk olarak da tüketilir.

MEYVELİ LİGHT SMOOTİE

100 gr kavun
½  orta boy şeftali
100 gr çilek
200 ml light süt
damak tadınıza göre toz tatlandırıcı
Buz

  • Light süt, toz tatlandırıcı ve bol buz blenderdan geçirilir. Sonrasında kavun, şeftali ve çilek blendera ilave edilir. İyice karıştıktan sonra önceden soğutulmuş bardaklara koyulur ve üzerine nane yaprakları ilave edilerek servis edilir.

YAZ ÇORBASI

200 gram light yoğurt
1 yemek kaşığı nohut
1 yemek kaşığı buğday
3 adet salatalık
3-4 parça buz
1 tatlı kaşığı keten tohumu
1-2 diş sarımsak
Dereotu
Tuz

  • Nohut ve buğday haşlanır. Salatalıklar küp küp doğranır, sarımsaklar dövülür ve tüm malzemeler 1-2 su bardağı soğuk su ile karıştırılır. Baharat, buz ve keten tohumu eklenip servis edilir.

Paros ve Antiparos’dayız…

Paros ve Antiparos ile ilgili okuduklarımız Kiklad adalarının  içinde Naksoz’a göre daha şık, Mikanos’a göre daha rafine olanı idi…Özellikle İtalyanların tercih ettiği, Hollywood yıldızlarının evler alıp yaşadığı adalar olduğu idi…Otelimizi yine şehir merkezine en yakın koy Livadia da seçtik. Şehir merkezi Pairiki yürüyerek gidilebilir konumda idi, ama çok yakın değildi…Panoroma Hotel  deniz  manzaralı, havuzlu bir oteldi.. Plaja gitmek yürüyerek on dakika sürüyordu…Güzel bir ekip vardı…Sonradan  otel sahibi olduğunu öğrendiğimiz, mutfakdaki özel siparişleri  yapan genç ve çok sevimli delikanlı Georgios ile sohbet ederken  öğrendik ki onun da Türkiye’den çok yakın arkadaşı, benim arkadaşımın oğluymuş… Londra’da beraber okumuşlar..Bunu son günü öğrendik, ama çok yakın dostluk ve memnuniyetle otellerinden ayrıldık..Paros Mikanos’a çok yakın adalardan..Biz de Mikanos’dan feribotla önce Naksoz’a geçtik, sonra da Paros’a… Paros da iken de bir günümüzü de Antiparos’da geçirdik..Antiparos’a her 15 dakikada bir feribotlar var…Paros’a gitmeden otelimizi ayırmadan uzun uzun seyahat bloglarını okumuştum.. Özellikle Yolculuk Terapisini.. Artık internet sayesinde gizli bir şey yok…Adanın her köşesini, özelliklerini, yapılacakları, yenecekleri bilerek yola çıktık…Otelimiz tam tahmin ettiğimiz, fotoğraflarda gördüğümüz gibi idi…İlk günü yolculuk ve otele yerleşme ve otelin çevresini tanımaya ayırdık.Akşam otele danışarak Livadia sahilindeki güzel restoranları keşfettik..yürüyerek gittiğimiz sahilde gün batımını da yaptık.. Fotoğraflar çektik..Minik sahil turu yaptık..Akşam yemeğimizi de sahilin en güzel yerinde güzel ışıkları, çekiciliği en fazla olan restoranda Kali Oreki’de yedik. Daha sonra gidip beğendiğimiz diğer taverna ise, yine deniz kenarında Apostolis oldu. Gündüz de  Livadia plajlarından  severek denize girdik..Adalar hep püfür, püfür serin..yaz günleri için ideal sıcaklıkta..Bu özellikleri hep en  çok hoşumuza giden tarafları oldu.. Denizleri koyları hep çok güzel, çok temiz..otelleri çok temiz, hizmet anlayışı süper..Yemekler bizim ağız lezzetimize çok uygun,çok keyifli, ve de  en güzeli huzurlular.. Gerçekten de Türkiye ye göre fiyatlar çok uygun..Para birimi euro olmasına rağmen, oteller de yemekler de çok daha makul…Paros rafine ve şık bir ada olmasına ve diğer adalara göre daha pahalı olmasına rağmen, bizim fiyatların çoğu zaman altında idi…Paros’da da şehir merkezi yani Pairika   limanda, hareketli, tarihi ve şık dokusuyla, daracık sokakları, aralara serpiştirilmiş minicik meydanları, kafeleri, tavernaları mağazalarıyla çok hoşumuza gitti. Yaz mevsiminde olduğumuz için özellikle akşam saatleri yavaş yavaş ışıklar yanmaya başladığında her köşesi başka büyüleyici ve çekici oldu…Yine limandan içerilere, hem gezdik, hem gönüllü kaybolduk, hem keşifler yaptık..Yemeğimizi de  önerilenlerin dışında, çok hoşumuza giden bir mini meydanın ortasında  çok çekici, sevimi bir  restoran da Dionysos‘da  yedik… Yediklerimiz, bulunduğumuz yer, çevremizdekiler, çalışanlar inanılmaz keyif verdi..

Anlatılanlardan en çok görmek istediğimiz yerlerin başında Noussa vardı.. Bir günümüzü Noussa’ya ayırdık. Hakikaten anlatılanlar kadar şık ve hoş minik bir ada kasabası bulduk…Çok beğendik çok sevdik.. Büyülendik.. Siesta vakti gittiğimizde boş hali de muhteşemdi, akşam üstü insanlar doldurmaya başlayınca da…Önce Limanda çok güzel bir kafede kahvelerimizi içtik..  Özellikle gidelim diye tasarladığımız yemekleri ile ünlü restoran Yemeni‘de malesef yer bulamadık…Ama olsun Noussa’nın günbatımının en güzel seyredilen yeri Barborossa‘da yer bulduk, ve yemeğimizi yerken harika fotoğraflar çektik…Yemeni’yi de keşfetmiş olduk…Noussa da çok şık mağazalar var…Tam bir alışveriş cenneti..Bir günümüzü yine arabayla ünlü köyleri ve koyları gezerek geçirdik… Lefkes çok güzel bir tepe köyü.. Marpissa, Marmara, Prodromos gezdiğimiz diğer güzel köyler…Piso Livadi şık bir sahil köyü…Aliki koyunda güzel keyifli vakit geçirdik.. Sonra da arabayla Antiparos‘a geçtik.. Antiparos’un da  çok güzel koyları, ünlü plajları tavernaları var.. Yine elimizdeki bilgilerle önce dolaştık.. Sonra  çok güzel bir koydan denize girdik.. Evet bu sefer plajdan değil, yol üzerindeki hepsi birbirinden güzel  koylardan birinde denize girdik.. Adalarda bakir koylarda denize girmek olmazsa olmazlardan…Şemsiyemiz de harika bir ağaç oldu, tabii…Sonra yine koylarda en beğendiğimiz  Despotiko cafe’de akşam üstü keyfi yapıp,  Antiparos’un sevimli şık ada merkezine geldik.. Çeşitli, şık mağazaların restoranların, kafelerin bulunduğu cadde ve limanda önce dolaştık, sonra da gönül sesimiz bizi çok sevimli bir İtalyan restorana Mapiapita‘ya çekti…Tercihimiz de deniz mahsüllü ve pestolu makarnalar oldu…

Paros ve Antiparos’u çok severek keşfettik, iyi vakit geçirdik…Kendimizi evimizde gibi hissettiren otelimizi ve tüm ekibi çok sevdik..Sevgili Panoroma oteli tüm ekibine burada tekrar tekrar teşekkürler..

Adalarda Yaz…Naksos’tayız…

Bu yaz ada ada dolaşalım istedik… Gerçi kışıda Büyükada da geçirerek, galiba özellikle deniz ve ada yaşamını tercih ettik…Mikanos ile başladık.. Sonra Naksos, Paros, Antiparos ve Sakız ile devam ettik. Yolcululuğumuza Kuşadası’ndan Feribotla Samos’a giderek başladık. Sonrasında da tüm adalara feribotla devam ettik. Feribot yolculuğu kolay keyifli, ama limanlarda binene kadar geçen zaman, özellikle gecikme varsa, ya da gümrüğe giriliyorsa oldukça sıkıntılı.. Gümrükten geçmek oldukça uzun sürüyor, genelde, gölge ve rahat bekleme yerleri yok..Ama bindikten sonra gayet konforlu rahat…

Mikanos’dan sonra ikinci durağımız, Kiklad adalarının en büyüğü, Tripadvisora göre dünyanın 5. Yunanistanın 1 güzel adası, Naksos du. Mikanos’a çok yakın adalardan. Gerçekten şehir gibi büyük bir ada. Önce çok sevimli gelmedi…Otelimizin yeri ada merkezinin yanındaki ilk koy St. Georgiosta koyunda idi…Yazın sıcak günlerinde gittiğimiz için çok doğru tercih yaptığımızı daha iyi anladık. Bütün gün otelin önünden koyun güzel plajında ve üstündeki değişik tesis ve tavernalarda vakit geçirdik. Akşamları hemen yürüyerek şehir merkezine inebildik…Otelimizin olduğu koyda da hem deniz üstünde, hem içerilerde güzel lokal yunan mutfağı yapan her türlü restoranlar mevcuttu.Deniz temiz pırıl pırıl güzel, rahat şezlonglu tesisler mevcut.. Tesis olmayan yerlerden de girmek mümkün…Yan koyların da, adanın bizden uzak yönlerinde güzel koylar olduğunu okumuştuk. Araba kiraladığımızda gittik, ama yine de biz kendi koyumuzu çok keyifli ve konforlu bulduk… Naxos_GateNaksos’un limana girer girmez sizi karşılayan Polimera adanın simgesi olmuş..Apollon’un anısına yapılan dev anıt sizi karşılıyor. Liman, Chora yani şehir merkezi ve özellikle liman arkası eski şehir çok güzel…Kalesi, kiliseleri, şık dükkanları, barları, restoranları özellikle akşam saatlerinde büyüleyici oluyor… Sokaklarında kaybolmak, çok keyifli.. Çok güzel gün batımı noktaları var… Akşam üstü keyfi ve akşam yemeği için güzel adresler var. Biz yine okuduğumuz seyahat bloglarından yola çıkarak her şeyi elimizle koymuş gibi bulduk.. İlk gece ilk adres limanda Sinoplu bir Türk’ün ailesi ile işlettiği Zorba taverna oldu…Tatlı aile hep beraber çalışıyorlar, insanın tanıdık bildik bir mekanda olması hoş oluyor…Liman oldukça esintili, tavernalar manzaralı ve  hoş… Meze restoran da şehir merkezinde Chora’da tavsiye edilen güzel restoranlardandı..Hep Yunan adalarına gelince kafalarda deniz mahsulleri yemek var, biz de bol bol kalamar, ahtapot, karides ızgara yedik. Ama hep olmazsa olmazımız Greek salata idi.Bizim salatalarımıza çok benzediği için mi bilemem,  ne zaman farklı bir salata yesek, hemen sonrasında hasretle greek salataya döndük…Dolmalarını yine bizim ağız lezzetimize çok benzediği için mi severek yedik…Tabi farklılıklar var, dolmalar pirinçle pişiyor, ama sıcak geliyor.. Greek salatada domates, biber salatalık yerel zeytin ve kırmızı soğandan başka illaki iyi bir beyaz peynir ve kapari var.Üzerine de iyi zeytinyağı ilavesi ile çok lezzetli…

Denize girdiğimiz koyda akşamları da kumların üzerinde günü batırmak, yemek yemek çok keyifli oldu… Gündüzleri Paradise Beach ve Asteria Cafe Bar‘da bir akşam da Yıalos Taverna’da   çok severek vakit geçirdik..Papolina isimli küçük balıkları güzel, bu mevsimde bol bol sardalya ızgara yiyebiliyorsunuz…Özel ızgara peynirleri var.. Çoğu yerde ev şarapları var…

Naksos’da yaşadıkça çok keyifli yerler keşfediyorsunuz…Eski köylerin hepsi birbirinden farklı güzel yerler, 21 tane eski köy var, bir gün sabah araba kiralayıp hepsini teker teker keşfettik,kahve yemek  molaları verdik, bol bol fotoğraf çektik. günümüze hiç bozulmadan gelmiş, koruma altına alınmış tarihi köylerden çok keyif aldık. Apiranthos, Filoti, Halki, Melanes, Moutsouna başlıcaları…Biz özellikle Halki‘yi balkonlu evleri ile mimarisini tarihi dokusunu, bu gün aynı yerlerde yaşanılıyor olmasını çok beğendik…Köylerde çok elit, hoş kafeler, atölyeler, mağazalar var..Tarihi dokunun içine çok yakışmış… Elimizde , yanımızda yine seyahat blogu rehberlerimiz, arayarak bularak, okuyarak çok keyifle gezdik. Benim için rehberle gezmek her zaman çok değerli, onların anlatacaklarını dinleyerek dolaşmak, olmazsa olmazım… Adalar seyahatimizde de bloglar internet rehberimiz oldu…Okuduk gezdik, fotoğrafladık..keşfettik, önerilenleri tattık, yedik. Tabii gönül sesimizi de hep dinledik… Naksos adasında her dolaşma bize çok keyif verdi.. İlk feribotdan inerken hissettiklerimizi tamamen değiştirdi.. Son akşama bıraktığımız şehir merkezi, kale içi keyifleri çok güzel hatıralarımız oldu. En güzel keşiflerimizden biride bizim koyumuzda ki Maro’s restoran oldu. Neredeyse her akşam gitmek istediğimiz restoranımız oldu… Her gece Yunan tarzı yapıp geç saatlere kalsak da tavernanın önündeki kuyruğa girip bekledik… Beklerken ikram edilen şaraplarımızı içtik…Her gittiğimiz de çok güzel Yunan mutfağı yemekleri yedik ve de şaşırtıcı ucuz paralar ödedik..Naksos sonradan kendimizi iyi hissettiğimiz çok sıcak, abartısız, bir seyahat oldu bizim için..Koyumuz, köyler, ve şehir merkezi, çok hoşumuza gitti. Önce biraz şehir gibi ve sıradan bulduğumuz Naksos’da tarihi doku ve içindeki şıklık çok keyif verdi…

Bodrum’dan Mikonos’a

Bu yaz kış aylarından program yapıp, uzun zaman dilimi içinde Mikanos da kalmayı planladık. Seneler önce Mikanos’a gelmiştik, ama bir bütün gün ve gece geçirip; gemimize dönmüştük,  kalmamıştık. Bu yaz uzun kalıp Mikanosu yaşayalım istedik. Telaşsız koşmadan turist gibi değil Mikanoslu gibi yaşamak istedik. İlk geldiğimizden bu yana 9 sene olmuş.. Tabi ki hiç bir şey değişmemiş.. İlk gördüğümüz günkü gibi…Daracık labirent misali sokaklar, her yerde kafeler, tavernalar, restoranlar,şık mağazalar,sanat  galerileri. Her boyutta kiliseler şapeller.. Mikanos ve çevresinde 500 civarı kilise ve şapel varmış..

Sokakların ucundan gözüken harika turkuaz bir deniz, her yer pırıl, pırıl…Sıcak değil, her daim keyifli bir esinti var…. Çok kolay ulaşılan harika plajlar…Sokaklarda hep hoş, abartısız şık insanlar.. Özel bir Mikanos şıklığı tarzı var. Rahat ama farklı, kendine özel…Kalabalık ama rahatsız edici değil, esnaf güler yüzlü, her yer dolu.. ama yer bulmak da mümkün…

Yeme içme konusunda herkese uygun seçenekler mevcut.. Çok ünlü şeflerin olduğu restoranlar da var,  samimi, iyi yunan mutfağı yapan tavernalarda..5-10 euro’ya da 50-100 euro’ya da yemek seçeneğiniz mevcut..Hepsi temiz şık, aynı güzel sokaklar’da..

Bol bol galeriler var, her yerde karşınıza çıkıyor…Hem yerel sanatçılar, hem yabancı sanatçıların eserleri var…Bol bol fotoğraf galerileri var. Çoğu çağdaş, modern  sanat eserlerin bulunduğu galeriler de  çok ünlü günümüz  sanatçılarına rastlıyorsunuz. Müzik sesi hiç bir yerde rahatsız etmiyor. Gürültü kirliliği yok.. Her yer  inanılmaz temiz. Deniz pırıl, pırıl.. Liman  bile..Pajlar çok güzel koylarda..farklı farklı tesisler var.. Bütün gün gidip çok keyifli vakit geçireceğiniz yerler.. Havlunu suyunu al, 10 dakika içinde bütün plajlara ulaşabileceğin otobüsler mevcut…Otobüsler de şehir merkezine 5 dakika yürüme mesafesinde…Gelenlerin içinde  çocuklu aileler de çok, küçük çocuklu da çok.. Arabalarında, kucakta minicik bebekler var..Orta yaş, genç, ileri  yaş da olanlar da çok. Her yaş insan görmek mümkün..

Mikanos çok ünlü bir eğlence merkezi, sabaha kadar açık çok ünlü klüpler barlar var. Çoğu yerde geç saatlere kadar süren yemek sonrası müziğin eğlencenin dansların devam ettiği tavernalar var. Gece yarısından sonra, açılan yerler var…Ama Mikanos’u  sadece eğlence ve parti adası kabul etmek doğru değil…Ada, özgürce, ve  sadece kendin için yaşa  felsefesi için gerçekten çok doğru bir yer…Hayatı ertelemeden, koşturmadan, anı değerlendirerek yaşanacak çok özel bir yer… Eğer bizim gibi, gece hayatınızı yemek sonrası bir iki saat daha güzel, çok renkli, cıvıl cıvıl insanların mağazaların kafelerin galerilerin arasında dolaşıp  sonlandırıyorsanız, her yer sakin huzurlu..

Trafik yok. Şehir merkezinde araba yok… Otobüslere her yere ulaşmak çok kolay… Ana duraklar beş  dakika yürüyüş mesafesinde..Araba yolunda da trafik  yok… Mikanos’un telaşsız hali, olursa olur, olmazsa zaman kısıtlaması olmayan özgür yapısı, benim kendimi ne yapsam kurtaramadığım aceleci ruhuma çok iyi geldi.Öğle yemeği saat 15:00 de akşam yemeği 23:00 de … düşünsenize günde en aşağı 3-4 saat fazladan vaktiniz var. Onun için koşturamıyorsunuz…Biz Mikanos’un en merkezi yerinde bir mini otelde kaldık. Araba da kiralamadık. Her yere ulaşmak en fazla 5-10 dakika mesafe…

Daracık sokakların ucundan hemen deniz gözüküyor. Sokakların bazıları iki kişi yan yana geçemeyecek kadar dar.. Hiç yeni  bina yapı yok..Yaşam son derece kolay…Sokaklarda kaybolmak çok keyifli.. Özgür ve çok medeni bir yer de olmanın bütün keyfini yaşıyorsunuz. Rahatsız edici hiç kimse, hiç bir şey yok. Günün, gecenin her saati  huzurlu ve telaşsız bir yaşam..İlk günlerimiz hep yeni yerler yeni keşifler ile heyecan dolu geçti, sonra beğendiğimiz sevdiğimiz yerlere tekrar gitmenin keyfini yaşadık…Koylar ve plajları çok sevdik… Her gün farklı bir koya, farklı bir plaja gittik. Akşamları yeni tavernalar, restoranlar kafeler, galeriler, atölyeler, mağazalar keşfettik.. Her yerde mini bakkal, manav ve fırın ürünleri satan yerler var. Tüm meyve ve sebzeler taze, fiyatı 1-2 euro/kg  civarı, fırın ürünleri  inanılmaz lezzetli ve bizim ağız tadımıza çok uygun..Düşündüğümüz gibi çok keyifli günler yaşadık. Dönüş yaklaştıkça üzülmeye başladık..Sevdiğimiz yerleri tekrar görmek istedik…

Ornos koyu Kuzima Plajı, Elia Koyu, Elia Plajı, Agenos İoannas koyu Hippie Fish Taverna ve plajı, Kalafatis‘de çok beğendiğimiz koylar ve plajlar oldu..Plajlarda iki şezlong bir şemsiye fiyatı 20 Euro civarı.. Little Venice, Değirmenler fotoğraf çekmek için çok güzel yerler… Özellikle  Kastro’s da , Veranda’da, Semeli Bar da gün batımı keyfi yapmadan dönülmemeli…Kounelas  gerçek Yunan mutfağını normal fiyata yiyebileceğiniz çok güzel bir yer. Her zaman Mikanos’da ilk tercihimiz olacak cinsten.. Hibuscus kafe Aroma kafe her zaman keyifle kahvemizi içtiğimiz bazen muhteşem pastalarını tattığımız mekanlar oldu..İkisinin de yeri tam merkezde gelip geçeni görebileceğiniz en güzel noktada..Mikanos’ta her türlü dünya mutfağı seçeneği mevcut. Hepsinin menüleri fiyatları kapı girişlerinde var,  bakıp beğenip tercih edebiliyorsunuz, alternatifler çok…

M-eating Restaurant 10 Kalogera str., Mykonos (town) iyi bir akdeniz mutfağı, şık bir yer, tam karşısında Sakız da Mikanos’un döneri diyebileceğimiz “gyro”  ve skovlani bizim şişlere benzer tarzı mutfağı ile çok lezzetli, salataları nefis çok uygun fiyatlı bir alternatif….Benzeri yerler çok var, ama biz en çok Sakız’ı beğendik..Mikanos seyahatimiz  başlamadan önce kendi bilgilerimizin dışında;  Yolculuk Terapisi’nin ve Saffet Emre Tonguç’un Mikanos yazılarını severek ilgiyle okudum… Onlar sayesinde her yeri gelmeden önce bile çok iyi biliyordum…Saffet Emre Tonguç top ve sosyetik yerleri, gece eğlencesini müzeleri  çok güzel anlatmış…Yolculuk Terapisi de tüm detayları ile plajları restoranları yazmış. Tabii son yıllarda yazları Mikanos’da yaşıyan Eda Taşpınar’ı da okumayı ihmal etmedim. Sonra da Mikanos’ta bulunduğumuz sürece, tanıştığımız esnaf ve otel sahibimizle konuşarak, sadece ticari olmayan, yerel yerleri bulmaya keşfetmeye çalıştık. Bol bol da gönül sesimizi dinledik. Hepsi ayrı keyif, ayrı keşif, heyecan oldu…Ama listelerimiz de yapılacak, görülecek hala çok yer var…Biz Mikanos’a sık sık gelmeye talibiz. Mikanos bana Bodrum’u keşfettiğimiz ilk günleri anımsattı.İlk Bodrum aşkı yaşadığım günleri, o zaman çok içim burkuluyor.

70 li yıllarda Bodrum’a ilk geldiğimiz sene  kızım 1.5 yaşında idi, minik katlanır arabasıyla gelmiştik…. O zaman Bodrum’un içinde minik bir Bodrum evinde kalmıştık. Bayramdı, önceden yer ayırtmamıştık. Gidelim mi? gidelim .. diye yola çıkmıştık. Akşam geç vakit Bodrum’a ulaştığımızda inanılmaz bir kalabalık ile karşılaştık. Restoranlarda yer değll, yemek bile kalmamıştı. Sonra küçük çocuğumuz var diye bize yardım eden bir esnaf sayesinde  Bodrumlu bir aile bize bir oda vermişti. Daracık beyaz sokaklardan geçip minicik avlunun içindeki beyaz evi hiç unutamam. Tertemiz beyaz dantelli yatak ve camın önünde minik sedir. Gündüz meydanda yaptığımız kahvaltı… motorla gidilen Zeki Müren’in meşhur ettiği  Bardakçı Koyu, Kleopatra adası, gündüz denize girilen Halkarnas’ın önü…Akşam rezervasyonsuz gidilemeyen dönemin Han gibi, Kortan gibi ünlü restoranları..  Her yerde şehir yaşamına göre çok farklı tarzda giyinmiş şık insanlar..Kalenin muhteşem duruşu..Harika temiz deniz… Ben de o günlerde aşık oldum Bodrum’a. O günden bu güne çok değişti, Bodrum.. Çirkin yapılaşma,  ve kirletilen deniz ile özellkle Bodrum içi yaz sezonu, özelikle de Bayramlarda hiç gidilmeyecek  hale geldi. Çok kalabalıklaştı…Allahtan Bodrum çok büyük, çok güzel farklı koylar bölgeler var. .Ama çok üzgünüm ki ilk günlerin büyülü Bodrum’u kesinlikle yok. Nasıl yapıyorsak, nasıl kıyıyorsak her yerde önce çirkin yapılaşma ile tüm güzellikleri yok edip, sıradanlaştırıyoruz. Sonra muhteşem koyları kirletip sıradanlıktan da  da çıkararak yok ediyoruz. Sezonlar çok kısa oluyor, çünkü çirkin yapılaşma özelliğini kaybettirdiği için, gelenler sadece yaz sezonunu tercih ediyorlar… Yakında denizleri de iyice kirleterek o şansımızı da kaybedebiliriz. Çok kısa sezon olduğu için fahiş fiyatlarla da yerli turisti bile kaçırıyoruz. Türkiye’de her yeni gözde yerin başına bunlar geliyor. Biz Bodrum aşkımızı hiç kaybetmedik. Ama başına gelenler için üzülmemek mümkün değil..Sevgiler..