Doğal Oyuncaklar Üretti

Ayşe Ünlü,  2011’de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi yarışmasında oyuncak sektöründe gelecek vaat eden kadın girişimcilerden…

2013 Türkiye Kadın Girişimci Yarışmasının neticelendiği günlerde; hem çevre dostu, hem  organik ahşap yapımı oyuncaklarla marka olmayı başaran Ayşe Ünlü’nün girişimcilik öyküsü beni çok etkiledi. Aldığı eğitimler, izlediği yol, yola çıkış nedenleri ve mücadelesi ile her satırında öğrenilecek çok şey var. Onun öyküsünü hem yeşilkagider blogda hem de yaz-gi da paylaşmak istedim. 

Çin malı olmayan oyuncak yok ki” cevabını alınca yeni bir iş fikrine sahip oldu. Bu fikri, uzmanlığı ile birleştirince farklı ülkelere ihracat yapan ahşap oyuncak şirketi doğdu.

SEVGİYLE ÜRETİLEN OYUNCAKLAR

25 seneyi aşkın zamandır pek çok projeye imza atmış olan Eray Mimarlık Dekorasyon Ahşap Sanayi Şirketi’nin ortakları Ersin-Ayşe Ünlü çifti 2008 yılında çocuklarına organik oyuncaklar yapmak arzusuyla ahşap oyuncaklar hazırlamaya başladılar. Ortaya çıkan puzzle hayvan oyuncaklar çocuklarından ve çevrelerindeki dostlarından o kadar çok ilgi gördü ki; onlar için de oyuncak yapar halde buldular kendilerini.

Sonra bu fikri tüm çocuklar için nasıl geliştirebiliriz düşüncesinden yola çıkarak oyuncak işini tamamen profesyonel bir seviyeye taşıdılar ve Eray Unique Wooden Toys markasını yarattılar.

Şu anda 2.000 metrekare kapalı, 10.000 metrekare açık alana sahip üretim tesislerinde tamamen doğal, kesinlikle çocuklar için hiçbir zararlı madde içermeyen, çocukların algısını yormayan, beceri geliştirmelerine olanak tanıyan, hayal güçlerini belirli hikaye ve kalıplarla kısıtlamayan, derinlik algısını öğrenmelerine, el-göz koordinasyonlarının gelişmesine yardımcı olan ahşap oyuncakları sevgiyle üretiyorlar.

Ersin-Ayşe Ünlü’nün yaptıkları işle ilgili tanımları gayet yalın ve sevgi dolu: “Çocukluğumuzun vazgeçilmez gelenekselahşap oyuncaklarını günümüz teknolojisi, yorum ve sevgiyle yeni nesile taşıdık.” Çocuklarımız Deniz, İsmail ve Demir ile beraber, ürettiğimiz ahşap puzzle, şirin bloklar ve arabalarımızla oynamaktan çok keyif alıyoruz…

ÇOCUKLARIMIZIN SAĞLIĞI
KONUSUNDA ÇOK ÇALIŞTIK.

Masif Kayın Ağacından üretilen ahşap oyuncaklarımızın hiçbir parçası çocukların sağlığına zarar verebilecek herhangi bir katkı maddesi içermez.Tüm ahşap oyuncak parçaları zımpara kullanmadan temizlenir ve doğal reçine ile cilalanarak su emmezliği sağlanır. Böylelikle çocuklar oyuncaklarını ıslatsalar bile parçalar üzerinde bakteri oluşumu engellenmiş olur.
100% ORGANİK
Röportajı Murat Erdör yapmış.Ayşe Ünlü’yü ve markası Eray Unique Wooden Toys ‘u araştırırken ben de hem Martı e-dergiyi hem Murat Erdör’u keşfettim, yazılarından keyif aldım, takipçileri oldum.Sizlerle de paylaşmak istedim.
Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

1965 yılında Antalya da doğdum. Hayalim, ailemin de isteği ile tıp eğitimi almaktı. 1983’de Ankara ODTÜ Matematik bölümünü kazandım. Hazırlık okurken mimarlık beni etkiledi. Tekrar sınava girerek Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünü  kazandım.1989’da mezun oldum. 1990-1995 Arası Nurol Tarabya Evlerinde mimar olarak görev yaptım.

Koleksiyon Mobilya’da kısa süreli toplu pazarlamada çalıştıktan sonra, eşimle birlikte 1996 yılında Eray mimarlık ve dekorasyon şirketimizi kurduk. Yedikule Altınkapı restorasyon, Cem Uzan (Yeniköy yalısı), Hülya Avşar (Nurol Evi), Erdal Özyağcılar (Kuruçeşme), W Otel (Akaretler Ahşap İşleri) vb. projelerimiz gerçekleşirken, kızım Deniz ve oğullarım İsmail ve Demir’in arkasından onları da çok ilgilendiren ahşap oyuncaklar tasarlamaya ve üretmeye başladım.

2011 Yılı Türkiye’nin Kadın Girişimcisi yarışmasında 5600 kişi içinden oyuncak sektöründe gelecek vadeden kadın olarak ilk 5’in içindeydim ve “Bireysel  Koçluk Ödüllü aldı ve eğitimi aldım.

“Goldman Sachs  ve Hüsnü Özyeğin 10.000 Women” girişimci kadın programını oyuncak sektöründe iş planımı yaparak tamamladım ve şimdi de koçluk hizmeti olarak çalışmalarımız devam ediyor.

Antalya lise yıllarımda atletizm de  400 engelli Türkiye birinciliklerim var.  Her zaman hedef odaklı yaşamışımdır. 1997 Engelliler Spor Federasyonu Sosyal İşler Başkanlığı, Görme Engelliler Federasyon Başkanlığı ve Beşiktaş Engelliler Spor Kulübü kurucusuyum.

Kendi işinizi yapmaya nasıl karar verdiniz? Bunu yapmaya karar verirken kimden destek aldınız?

Çocukları ve oyuncakları çok seviyorum. 2 yıl önce, 3 yaşındaki çocuğumuza yüzde 100 doğal oyuncak almak istedik. Neredeyse bütün oyuncakçıları dolaştık. O günlerde haberlerde sürekli Çin mallarının sağlığa zararlı olduğundan bahsediliyordu. Bir gün, alışveriş merkezindeki bir kasiyere, “Çin malı olmayan oyuncaklarınız ne tarafta?” diye sorduk. O da, “Çin malı olmayan oyuncak yok ki” dedi. O gün ofise dönüp kıl testereyle bir tane oyuncak yaptık. Ardından, 1,5 sene boyunca, “Bu konuda ne yapabiliriz?” diye düşündük. Sonunda bulduk. Ahşaptan tamamen doğal maddeler içeren puzzle oyuncaklar üretecektik.

Eşim ve ortağım Ersin Ünlü nün maksimum desteği olmuştur .

Yine oyuncak sektöründe başarılı iş kadını Cemile Tankurt Şenulubaş; “Leonardini” adıyla mağazalar zincirlerinin kurucusu, hep bu konuda büyük düşünmemi sağlamıştır. 21 kişilik ekibim , dışarıdan mevsimlik çalışma arkadaşlarım ve yakın çevremin  desteğini hep görüyorum.

Ne üzerine bir iş yapıyorsunuz? Başka iş fikirleri varken neden bu işi yapmaya karar verdiniz?

İş fikri OYUNCAK sektöründe ve sektör dünya çapında 55 milyar ABD doları ile çok büyük bir pazar oluşturmaktadır. Gün geçtikçe bu pazar daha da büyümektedir. Dünya üzerinde ana üreticinin Çin ve Hong Kong, ana alıcının da ABD olduğu bilinmekte.

Türkiye Oyuncak sektörü neredeyse tamamen ithalata bağlıdır.

Unique Wooden Puzzle Toys markamızla, CNS ve kendi bulduğumuz yöntemlerle, geleneksel ahşap oyuncakların Türkiye’de  ilk kez seri imalatını  gerçekleştirip, paketleyerek  sektörün önde gelen oyuncak mağaza zincirlerine ürün sağlamaktayız.

Ormanlarımızda hammadde (kereste fazlalığı), eğitime yönelik, ahşap oyuncağa ebeveynlerin verdiği önemin olumlu yönde değişimi, markalı oyuncak satışlarında ithal edilen Çin oyuncaklara sıkı kalite yönetmelikleri sebebi ile ithalatın zorlaşması, oyuncak güvenliğine dikkat edilmesi sonucunda Avrupalı için ülkemizi cazip hale geldiğini gözlemledik.

Mimarlık ve Mühendislik Eğitimi  sonrası tasarım, uygulama  ve ahşap  üzerine bilgi birikimlerimiz, imalatı teknoloji ile birleşme becerilerimiz  ile  imalat maliyetlerini  Avrupa ve Çin’den daha ucuza üretebilmekteyiz. Avrupa pazarına kısa sürede ulaştırabiliyoruz. Şu anda, Avrupa, Rusya ve Amerika ile ciddi bağlantılar yapıyoruz.

Bu işi yaparken ne tip sıkıntılarla karşılaştınız ve bunları nasıl aştınız? Sizce kendi işinizi kurarken nelere dikkat etmek gerekiyor? Hangi konularda bilgi sahibi olmak gerekiyor?

Doğru iş planı yapmamda, Goldman Sachs  ve Hüsnü Özyeğin 10.000 Women girişimci kadın programı eğitmenlerinden ve sektörün duayenlerinden dersler aldık ve halen ayda bir tüm desteklerini vermekteler ve her şey sosyal sorumluluk projesi olarak ücretsiz. Sermayeye erişim de eğitim konularımızın içindeydi. Çektiğimiz zorluk; maalesef  büyük zincir mağazalar ve kitapevleri konsinye ve uzun vadeli ödemelere alışmışlar.Oyuncaklarımızın, Unifree ve Opus ile havaalanı dış hatlarda satışlarından  memnun kalınca ihracat bizim için öncelikli oldu. İç piyasadaki sıkıntıyı bu şekilde aşmak istiyoruz.

İşini bilen adamlarla çalışmak gerçekten çok önemli. Mutlaka yapacağınız işin bir iş planı, pazarlama planı  olmalı. Biz sektörde  farklı tasarım, kaliteli ürün ve uygun fiyatla öne çıkmalıyız.

İş hayatında kadın olarak yer almanın zorlukları var mı sizce? Varsa nelerdir?

Kadın olmanın zorlukları  benim için açıkçası olmadı. Uzun yıllar şantiyelerde çalıştım. Kadın veya erkek benim için aynı. 3 çocuk annesi olarak onlardan organize olmak adına çok şey öğrendim. Çok kolay yakın çevremden destek sağlayabiliyorum.

Yaptığınız işten istediğiniz sonuçları alabildiniz mi? İleriye yönelik koyduğunuz hedefler nelerdir?

İnternet sayesinde farklı  kültürlerde ülkelerin  ahşap oyuncak isteklerine çözüm üretmek aramak çok heyecan verici. D&R, Remzi, Kabalcı kitapevleri, dış hatlar gibi sektörün önemli 100-150 noktasında oyuncaklarımız satılıyor.

Çocukların ilgisini çeken çizgi film karakterleri ile ilgili lisans hakları alıp, ürünler yapmak. Eğlenceli, eğitici ve ilgi çekici oyuncaklar geliştirmek.

Kontraplak puzzle seri üretimine girmek.

Atık ahşap malzemelerini şömine odunu haline getirecek makine parkını kurmak ve sıfır zayiat ile doğaya saygılı üretim yapmak.

Abeslang ahşap, ahşap fırça sapı, ahşap züccaciye ürünleri, tematik ürünler vs. gibi yeni imalat bantları oluşturmak.

Piyasa payını artırmak.

Unique Wooden Puzzle Toys markasını Dünyada bilinir yaparak sürdürülebilir kılmak istiyorum.

Kendi işini yapmak isteyen kadınlara neler tavsiye edersiniz?

Gün içinde, tüm iletişim araçlarını farklı tasarımlar, farklı düşünceler ve farklı satış noktaları olarak algılarım ve takip ederim.

Hayata gelişimizi, gelişmek ve öğrenmek olarak algılamalarını öneririm.

Etrafımızda muhteşem, güvendiğimiz insanları bulup, sormaktan ve eleştiri almaktan korkmayalım. Evrimimiz için gerekli bunlar.

Başarılı insanların  öykülerini her zaman dinleyip yada okumalıyız.Ve hepsinin temelinde çok sevmek, çalışma, özveri ve inanç olduğunu düşünüyorum. Yapmak istediğiniz her ne iş ise, kolaya kaçmanın gelecekte çok zorluk çıkaracağını düşünüyorum.

Konuyla ilgili sizden fikir almak isteyenlerin size ulaşabileceği bir e-posta adresi veya veya yaptığınız işle ilgili bilgi almak isteyenlerin girebileceği bir web sayfası var mı?

http://www.eraytoys.com

http://www.eraymimarlik.com

eraymimarlik@hotmail.com

üzerinden bana ulaşabilirler.

Sorbe Deyince

limonlu-sorbeBen sorbe yapmayı, ikram etmeyi çok seviyorum; siz de sever misiniz?  bilmem. Sorbeler yemeklede balıktan veya tavuktan ete geçerken hem ağız tadını nötralize etmek, hem de hazmı kolaylaştırmak için tüketilen sütsüz dondurmalar, ya da dondurulmuş meyvalar. En çok bilineni ve sevileni limonlu sorbe. Ben de en çok limonlu sorbe yapıyorum, franbuazlı ya da kavunlu, da yaptığım oluyor.Yemeklerde hem balık, hem tavuk hem et aynı anda yapmadığım için yemek arası ağız tadını değiştirmek için  kullanmıyorum.minzsorbet_005_1

Ama yemek sonrası hafif, ve özellikle ben şekersiz yaptığım için, tercih ettiğim hoş soğuk bir tat olarak ikram etmeyi seviyorum.Yanına da fırınlanmış, ya da taze meyvalarla armut, şeftali, ayva gibi ya da su muhallebisi de ekliyorum.Nane yaprağı da ekliyorum. Ama ben yine tarifleri hiç şekersiz yapıyorum,meyvaların şekerleri benim için yeterli oluyor.Belki siz biraz doğal tatlandırıcı koyarsınız.

bogurtlenli-sorbeBen size aşağıda önce bilinen sorbe tanıtımı ve tarifini meleklermekanı’nın anlatımıyla verdim.Sonra da favorim dondurulmuş meyva çubuklarımı anlattım.

Sorbenin yapısında dondurmada olduğu gibi süt ürünleri ve yumurta bulunmaz. Ana malzemesini meyva suyu veya meyva püresi oluşturur. Bu ana malzemeye şeker ve suyla hazırlanan bir şurup eklenir. Lezzetinde çeşitlilik yaratmak için, şurup yerine şampanya, likör veya meyva çayı da kullanılabilir. Bu nedenle sorbeler dondurmaya oranla daha gevşek bir yapıda olup, buzlu kristalize bir dokudadır. Sorbe hazırlanıp buzlukta donmaya bırakıldıktan sonra hafifçe çırpılabilir. Sorbenin tarihçesi Sorbelerin tarihi araştırıldığında, ilk kez meyva, bal ve kardan yapıldığı ve yemek sonrası tatlı yerine yendiği görülür, geçmişi de dondurmadan daha eskilere dayanır. Sorbeyi ilk kez Çinliler hazırlamış, Perslere ve Araplara öğretmişlerdir. Araplarla yoğun ilişki içinde olan İtalyanlar aracılığıyla da tüm Avrupa ya yayılmıştır. Sorbe sözcüğünün kökeni, tatlı içki anlamına gelen Türkçe “şerbet”, Arapça “şarap”tan gelir. Günümüzde yemek üstüne veya yemekler arasında alınan serinletici, klasik bir tattır. Bunun yanı sıra içine alkol katıldığında davetlerin şık bir ikramı haline gelir. Sunumu Sorbeler genellikle kup olarak veya yüksek ayaklı kadehler içinde, bazen üzerine, sorbenin yapımında kullanılan meyvanın aromasıyla uyumlu bir likör gezdirilerek servis edilir. Servis sırasında dikkat edilecek en önemli nokta, kullanılan servis kabının da soğutulmuş olmasıdır. Dondurulmaya bırakılmadan önce sorbe kabının dibine üzüm, fıstık veya fındık gibi kuru yemişler de konabilir. mutfakrehberi.com

En kolay tarifi 1 bardağa suya  1 bardak şeker  olarak hazırladığınız şuruba,(ben hiç şeker koymadan meyva püresini donduruyorum.) 1 kilo kadar istediğiniz herhangi bir meyvenin püresini ve 1 paket vanilyayı ekleyin. Yayvan bir kaba koyup buzdolabına kaldırın. Sorbeyi 2-3 kez yarım saatte bir karıştırarak havalandırın. En sonunda düzleşirip, dondurma kaşığıyla servis yapın. Sorbe, dondurmanın aksine pürüzsüz değil, kristalleşmiş ve meyve parçacıklı olmalıdır.Dr. Oetker’in hazır sorbeleri de çok başarılı.Ama onlar da şekerli tabi.

FAVORİM İSE AŞAĞIDAKİ TARİF

meyve-şiş-tarifi-eyemekgentr-360x190Şimdi de; yazın çok kullandığım,  çok beğenerek yaptığım başka bir buzlu meyva ikramını anlatacağım.Çok daha kolay ve doğal. Öncelikle siyah beyaz üzümleri, ya da küçük küpler halinde doğranmış kavun, şeftali gibi meyvaları küçük çöp şiş çubuklarına geçirip buzlukta donduruyorum. Yazın günün her saati ikramı çok keyifli oluyor. Her zaman da ev de buzluğunuzda hazır bulunduruyorsunuz. Tabi evde müptelası sakinler yoksa .Sevgiler , sevgiler

Şekersiz, Katkısız, Reçeller

cilek_receliEskiden meyvalardan mevsimleri geldikçe reçeller yapmak evimizin vazgeçilmezi idi. Mini kasalarda kokulu çileklerden yaptığım, çilek reçeli, vişne zamanı vişne reçeli,incir reçeli, portakal reçeli ve daha nicelerini yapmaktan çok keyif alırdım. Dışardan reçel satın alınmazdı.Geçtiğimiz yıllarda, şeker ve şekerli gıdalar zararlı ilan edilince hiç reçel yapmaz oldum.Kahvaltılarda da nadiren doğal balın dışında başka birşey yemez olduk.Bu sene bayramda Nana ile cheescake yaparken üstüne frambuazlı ve limonlu sos hazırladık; aklıma aynı yöntemle ama şekersiz reçel yapma fikri düştü. Çok seneler önce de şeker hastası babaanneme sakarin ile reçel yapardım.

Itır 016Sonunda nasıl yaptım.Evde çok güzel anjelik eriklerim vardı. Minik bir tencereye erikleri doğradım., çekirdeklerini çıkardım.5-10 tane. Çünkü denemek istedim.Kısık ateşte yavaş yavaş pişirdim.Sonra da daha ısıyı kısarak suyunu çekip tam reçel, marmelat yoğunluğu almasını bekledim.Netice süper oldu. Bir kase reçel elde ettim. Kahvaltıya çıkaracak reçelim oldu, hem de çabucak,mis gibi, katkısız, doğal.Bunu daha sonra  mürdüm eriği ve şimdi adını bilemediğim anjelike çok benzer bir erikle ile de yaptım, hep netice başarılı, müthiş güzel renkleriyle mis gibi doğal kokularıyla ve harika tatlarıyla.Bana tatları çok iyi geliyor. Hiç şekere gerek yok.Ama siz isterseniz doğal tatlandırıcı da koyabilirsiniz.İsterseniz pişirirken değişik tat versin diye çubuk tarçın da koyabilirsiniz.Bu reçeller taze taze yapıp yemek için, günün meyvasına göre canın ne çekerse.Kreplerin içine de harika oluyor,tabii krep derken yulaf kepekli kreplerden bahsediyorum.Un yerine yulaf kepeğinden yapacağınız kreplerin içine ister lor peyniri ile ister sadece reçelinizle. Yulaf kepeğinden, şekersiz, yağsız, kurabiyelerimi  daha önce sizlere anlatmıştım. Hayatımda mucizeler yaratıyor. Onları yapıp kavanoza koyuyorum. İnanılmaz doyurucu ve sağlıklı. En müşkülpesent yakınlarım bile çok beğeniyor.Hem de evde gönül rahatlıklığı ile yenilebilen kurabiye olması, çok keyifli.Yulaflı krepler de anında yapılabilirliği açısından süper ve de ister peynirli ister reçelli, ister ikisi birden. Bu kadar anlatınca ben bu sabah kahvaltıya hemen yapmalıyım, hazır yapılmış  erik  reçelim de var. Yarın çok sevdiğim sorbelerimin tariflerini verirken kreplerin tarifini de  yazarım. Sevgiler, sevgiler…

Harika Atıştırmalıklar

Bu gün bu yaz öğrenip kullandıklarım, ve de  daha önceden yapıp favorilerime eklediklerimle yeni lezzetleri sizlerle paylaşacağım.

Önce sevgili Sevgili Ayşen Zamanpur’dan  Lavaş ile yapılan çok lezzetli atıştırmalıklar;yedim çok beğendim hemen de yaptım; hem de bir kaç kere…Çünkü her yiyen çok beğendi.Kolay sağlıklı üstelik.

fotograf (98)Günün her saati olabilir; ama akşam üstü ikramında çok şık olmuştu. Hem içkiyle hem çayla kahveyle, hem de yemek öncesi aperetif olabilir. Sabah kahvaltıda, sıcak sıcak da çok güzel oldu.

Lavaş ekmeklerini alıyorsunuz, kepeklileri tercihim. Üzerine  doğranmış  ıspanak ve lor peynirini karıştırıp bir çay kaşığı zeytinyağ da ilave edip kırmızı biber karabiberle tatlandırıp lavaşın üstünde fırına veriyorsunuz. Çok çabuk çok kolay pişiyorlar, çıkarıp sıcak sıcak servis yapıyorsunuz.

Sonra gelelim çeşitlerine ben hemen yapmak istediğimde ıspanak yoktu. Beyaz peynir, lor ve kıyılmış maydanoz ve dereotu ile yaptım, kırmızı biber ekledim, çok güzel oldu.

Her türlü malzemeyi lor ve peynirle karışırp lavaşın üstüne sürüp fırınlamanız yeterli. Ben çok beğendim, ikram ettiklerimde.

Sevgili Ayşen  sucuklusunun pazar kahvaltılarında çok beğenildiğini , mantarlısının çok güzel olduğunu söyledi.Hemen paylaşmak istedim, denemesi çok kolay….

Yarın hiç şekersiz, katkısız marmelatlarımı yazacağım.Harika oldular…

Hukukçu, Girişimci, Çevre Dostu

Sevgili Serap Zuvin,Kagider’li, çevre dostu, çok zarif hukukçu arkadaşım. Onu Kagider’de uluslararası şirketler hukuku ile ilgili bir sunum yaparken tanımış ve çok beğeni ile dinlemiştim. Sonraki yıllarda güzel beraberliklerimiz oldu. İki senedir de Yeşil-İş komitesinde beraberiz ve onun ve ekibinin yeşil ofis çalışmalarını hayranlıkla izliyorum. O günlerden beri de girişimcilik hikayesini yazmak istedim.Yeşil Ofise dönüştürdükleri  iş yerlerini ziyarete gittiğimde sevgili Serap’ın çevre dostu olduğu gibi sanat tutkunu olduğunu  da  öğrendim. Ofis duvarlarını çok güzel resimler süslüyordu. Resimler ve başarı belgeleri ile dolu ofis sahibinin çok titiz, çok hassas çalışanına, müşterisine, paydaşlarına karşı çok duyarlı olduğu hemen farkediliyordu. Sosyal sorumlulukları için de özel çaba gösteren emek veren arkadaşımı tekrar tekrar  kutluyorum.DSCF6042

Geçtiğimiz aylarda; meslek hayatının 25.yılını doldurduğu için, İstanbul Barosu Başkanı Sn. Ümit Kocasakal tarafından  plaket verilen Serap Zuvin;  WWF’den de Serap Zuvin Hukuk Ofisi olarak Yeşil Ofis Belgesi alan ilk hukuk ofisi oldular. Hukukçu, Girişimci ve Çevre Dostu arkadaşımın okul yıllarından  itibaren, çalışma hayatı  ile ilgili önemli ipuçları bize aktaran soruları  hafta içinde ofisinden Melis Öget sordu; SerapZuvin  cevapladı. photo (2)Bu güzel söyleşiden ben de arkadaşımla ilgili  bilmediğim yeni şeyler öğrendim, çok keyif aldım, bu güzel röportajı sizlerle paylaşıyorum.Özellikle de hukuk okuyan, okumak isteyen, ya da hiç düşünmeyen gençler için. Sevgiler sevgiler

DSCF6040Avukat olmak çocukluk hayaliniz miydi? Bugün seçme şansınız olsa yine aynı mesleğe mi yönelirdiniz?

Aslına bakarsanız, avukatlık mesleğinin çocukluk hayalim olduğunu söylemem zor. Çocukluk hayalim doktor, hatta cerrah olmaktı. Üniversite çağına geldiğimde ise bir yandan okurken bir yandan da çok erken yaşta başladığım çalışma hayatına devam etmeme imkan veren en uygun bölüm olduğundan hukuka yöneldiğimi söyleyebilirim.

Şu an geriye dönüp baktığımda ise hiç tereddüt etmeden iyi ki de böyle olmuş diyebiliyorum.  Günümüzde bilinçsiz tercihler ve hatta çoğu zaman imkansızlıklar sebebiyle sevmediği bir bölümde okuyan bunca genç varken, okurken sevdiğim ve sonrasında büyük bir aşkla yaptığım mesleğimi bana kazandıran bir dalda eğitim alabildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.

 Serap Zuvin’in mesleğinin en sevdiği yönleri ile zor yanları nelerdir?

 Hukuk da artık tıp gibi kendi içinde pek çok uzmanlık alanına ayrılıyor.  Bu nedenle, her uzmanlık dalının kendi zorluk ve avantajları olduğunu söylemek mümkün.  Örneğin, dava takibi hizmeti veren bir hukukçu, adliyelerin işleyişinden yakınabilecekken, danışmanlık hizmet veren hukukçular için bu şikayet konusu, haliyle en son sıralarda yer alacaktır. Bu nedenle bu soruya ancak ticaret hukuku alanında danışmanlık hizmeti veren bir hukukçu kimliği ile cevap verebilirim.DSCF6048

Önce sevdiğim yanlarından bahsedeyim. Ticari hayatta ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, iş ilişkilerini hukuki bir tabana oturtmak gerektiğinde, tüm iş insanları akıllı ve konusuna hakim hukukçuların desteğine ihtiyaç duyuyorlar. Bu noktada, müvekkilinizin size duyduğu güven ve verdiğiniz hukuki görüşlere itimat ederek aksiyon alınması, sanırım mesleğimin en sevdiğim yanı. En zor yanı ise elbette sürekli değişen kanunlar ve teknolojinin de etkisiyle kendinizi her daim güncel tutmak durumunda olmanız. Tecrübeniz sebebiyle hakkında en emin olduğunuz bir bilginin bile müvekkiller ile paylaşmadan önce mutlaka güncelliğini teyit etmek gerekiyor.  Tabii en güzeli, bu zahmetli zorunluluğa iyi tarafından bakarak kendinizi hep zinde bilgili, akıllı ve güncel görmek.

_DSC1176 (2)

Nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz?

Bana çok enerji veren, oldukça genç bir ekiple çalışıyorum. Hepsi iyi eğitimli ve daha da önemlisi aileleri tarafından “iyi insan” olmak üzere yetiştirilmiş gençler. Tüm iş arkadaşlarım, kendi adımla kurduğum büroyu bir marka haline getirdiler ve bu markanın en iyi yerde durması için müthiş bir enerji ve bağlılık ile çalışıyorlar. Kurduğumuz takım ruhunu korumak ve yeni gelenlere de aşılamak için inanılmaz bir çaba gösteriyorlar.  Ben de tüm bu çabaları zaman zaman birebir içlerinde, bazen de uzaktan ama her daim büyük bir mutluluk ve gururla izliyorum.

15388_692904107390476_1078999288_n

 Bir yönetici olarak izlediğiniz bir yol var mı? Sizce bir yöneticide olması gereken en önemli özellikler nelerdir?

Bu konuya değindiğiniz için öncelikle çok teşekkür ederim.  Her zaman dile getirdim bir gerçek var ki o da hukuk fakültelerinde bir işyerinin nasıl işletileceğine dair herhangi bir dersin olmamasıdır. Doğası gereği serbest meslek olan avukatlığın eğitimini veren fakültelerde, bu eksikliği sanırım kendi işini yapmaya karar veren tüm meslektaşlarım hissetmiştir.

Ekip yönetmek ve bir iş yerindeki dengeleri korumak elbette ki çok zor.  Çalışanlarınıza onlara değer verdiğizi ve büronun önemli bir parçası olduklarını hisettirdiğinizde, yaptıkları işleri takdir ettiğinizde, işlerine ve işyerlerine olan bağlılıklarının arttığı bir gerçek. Tüm bunları atlamadan uygulanabilir kurallar koyduğunuzda, işyerindeki otoriteyi sağlamak hiç de zor değil. Bunları yaparken kendimin de uzun yıllar masanın diğer tarafında oturduğumu hatırlayarak, mümkün olduğunca empati yapmaya gayret ediyorum.

Ben her zaman bir yöneticinin işinin başında ve ekibinin ona her ihtiyacı olduğunda ulaşılabillir durumda olması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenledir ki daha erken bir saatte toplantım yoksa beni her gün en geç saat 10’da masama oturmuş durumda bulursunuz.

Bildiğimiz kadarıyla üniversite çağında bir oğlunuz var.  Hem mesleğinizde bu kadar başarılı olup, hem de en iyi şekilde cocuğunuzu yetiştirmeyi nasıl başardınız?

1013544_671286739552213_1735730326_n

Öncelikle bu güzel sözleriniz çok teşekkür ederim. Röportajımızı meslek hayatının başındaki pek çok genç kadının da okuyacağını düşünerek sorunuza cevap vereyim. İş hayatımda bugüne kadar takdir gördüğümü umduğum tüm konuları bir kenara bırakarak söyleyebilirim ki benim tüm yaşamımdaki en büyük başarım ve gurur kaynağım tabii ki biricik oğlum.

Elbette, hem iş hem aile hayatını dengede götürmenin her zaman kolay olduğunu söylemem mümkün değil. Tahmin edeceğiniz gibi evden çalışmayı bu denli kolaylaştıran teknolojik aletlerin hayatımıza giriş tarihi çok eski değil. On bir ay meme emen cocuğumu eve gelip emzirip, sonra tekrar işe gittiğim çok gece oldu. Çocuğumu ben ve eşimin bilgileri doğrultusunda büyütüme arzumdan dolayı, birinci derece aile yakınlarımı bu sürece katmak istemedim. “Uykusuz geceler de işin bir parçası” düşüncesiyle sadece hafta arası bakıcı desteği aldım. Bundan 20 yıl önce  bakıcılık hizmetleri günümüzdeki kadar organize değildi, bu nedenle çok zorlandığım zamanlar olmadı değil.

Şimdi geriye dönüp baktığımda görüyorum ki birçok kadın gibi sanırım bende de birden fazla işi aynı anda aynı özenle yapma yetisi varmış. Programımı doğru ayarlayarak, oğlumun bana her ihtiyacı olduğunda yanında olup, tüm özel günlerini onunla paylaşabildim. Ne mutlu bana ki oğlum da bu konuda benimle aynı fikirde olduğunu hep hissettirmiştir.

DSCF6050Her şeye rağmen, tahmin edeceğiniz gibi iş-annelik dengesini korumaya çalışırken yaşadığınız tüm zorluklar, evladınızın en güzel şekilde büyüdüğünü ve hayata atıldığını gördüğünüzde bir anda uçup gidiyor ve akılda yalnızca güzel anılar kalıyor. Bu nedenle, çok da erken yaşta anne olmamış bir iş kadını olarak, tüm genç kadınlara gerçekten arzu ediyorlarsa, kariyerlerini etkileyeceği endişesi ile anne olmayı ertelememelerini tavsiye ediyorum.

Girişimcileri desteklediğinizi biliyoruz. Bize bu konudaki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

KAGİDER üyesi bir girişimci olarak, genç girişimcileri desteklemek benim için artık hayatımdaki misyonlardan biri. Genç girişimcilerin başarılarını gördükçe inanılmaz mutlu oluyorum. Örneğin bu sene yine KAGİDER’in başlattığı ve projeye katılan KAGİDER üyeleri tarafından genç girişimcilere mentorluk eğitimi veren bir projede yer aldım ve proje her anında bana büyük keyif verdi.

Mentorluk yaparken kendi edindiğim tecrübeler ile çalışma hayatının başındakilere yol gösterirken, aynı zamanda onların genç fikirlerinden ve enerjilerinden ilham aldım. Bu denli pırıl pırıl beyinlere yol göstermek ve zamanında kendi yaşadığım zorlukları yaşamamalarına veya en azından en güzel şekilde atlatmalarına yardımcı olabilmek, bana kendimi çok özel hissettiriyor.

DSCF6041KAGİDER’deki çalışmalarımın yanı sıra geçtiğimiz yıl kurulan Şirin-Ahmet Tekeli Kadın Hukukçuları Destekleme Vakfı’nın yönetiminde de yer alıyorum. Bu değerli vakfın amacı meslek yolunda desteğe ihtiyaç duyan hukukçu kadınlara bu desteği vermek. Ben de vakfın bir parçası olarak, geleceğin potansiyel girişimci hukukçularına da destek verme şansı buluyorum.

Girişimci bir kadın olarak yaşadığınız zorluklar nelerdir?

Özellikle benim mesleğe ilk adım attığım dönemlerde, erkek egemen bir sektörde var olmaya çalışmak sanırım en zor yanıydı. Bunun yanı sıra, bir anne olarak gece gündüz demeden çok uzun saatler çalışmak zorunda olmak, az önce de belirttiğim gibi ciddi bir efor gerektiriyordu.  Başarılı olmanın kolay olmadığını bildiğimden işin bu yanını irdelemiyorum.

İş dışında yapmaktan mutlu olduğunuz şeyler nelerdir?

photo (3)Yeni yerlere seyahat edip, an’ı ölümsüzleştirecek fotoğraflar çekmenin en büyük tutkum olduğunu söyleyebilirim. Bunun yanı sıra, edebiyata olan merakım sebebiyle, okumak ve okuduklarım hakkında üyesi olduğum edebiyat kulubundeki değerli arkadaşlarımla fikir alışverişinde bulunmak da iş dışında beni mutlu eden şeylerden biri.

Ayrıca güzel yemek yaptığımı ve stresli geçen bir günün ardından kendimi çoğu zaman mutfakta bir şeyler pişirirken bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim.  Yaptığım lezzetli yemekleri sevdiklerimle paylaşmak bana büyük haz veriyor.

Size baktığımda son derece bakımlı ve şık bir bayan görüyorum.  Kendinize hep özen gösterir misiniz?

Öncelike bu nazik sözleriniz için teşekkür ederim. Formuma her zaman dikkat ettiğimi söyleyebilirim. Bu sağlıklı bir kiloda olmayı, fiziksel güzelliğin bir parçası olarak gördüğümden değil, fazla kilonun tıp otoriteleri tarafından günümüzde şeker, kalp, tansiyon ve hatta kanser gibi önemli rahatsızlıkların en önemli sebebi olarak öne çıkarılıyor olmasından kaynaklanıyor. Kendime ve hayata karşı sorumluluklarımdan dolayı sağlığıma azami düzeyde dikkat etmek zorunda olduğumu hissediyorum. Haftanın en az üç günü spor yapıyor olmamın sebebi de bu.

Bakımlı olmak konusuna gelince, sabah yataktan dahi kalkmak zorken, bir de giyinmek/makyaj yapmak için efor sarfetmenin zor olduğunun farkındayım. Çoğu zaman beş dakika fazla uyumak, özellikle her daim yoğun çalışan ve yorulan insanlar olarak hepimizin arzusu. Öte yandan, işimize gösterdiğimiz özenin en büyük yansımasının kendimize gösterdiğimiz özenle başladığına inanıyorum.  Bu nedenle, ofisimde çalışan genç arkadaşlara da işlerine gösterdikleri özenin aynısını her zaman kendilerine göstermelerini beklediğimi hatırlatıyorum. Ama tabii bu sadece istemekle olmaz aynı şekilde onlara örnek olmak gerekiyor.  Ben de mümkün olduğunca bunu yapmaya gayret ediyorum.

DSCF6037

Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz?

Şu an bulunduğum konumdan oldukça memnun olduğumu söyleyebilirim. Yaşımın verdiği tecrübe sayesinde, gerek iş gerekse aile yaşantımı rahatlıkla dengede tutabildiğim, hayattan beklentilerimin netleştiği, sevdiğim şeylere zaman ayırabildiğim, daha özgürce seyahat edebildiğim bir dönemdeyim.  Gençlik dönemleri daha ziyade ne istediğini anlamaya çalışmakla, iş hayatında yer edinmeye çabalamakla ve maddi-manevi kaygılarla geçtiğinden, en güzel yaşların 40’tan sonra başladığını söyleyebilir ve özellikle bu roportajı okuyan tüm genç kadınlara onları çok güzel günlerin beklediği müjdesini verebilirim.